Memur-Sen ve Kamu-Sen’den farklı, KESK olarak ısrarla dile getirdiğimiz; TİS masasının erkeklerden oluşan eril yapısının son bulması, kadın emekçilerin özgün sorunlarının kadın temsiliyetiyle, ayrı başlıkta ele alınması taleplerimiz görmezden gelindi
Milyonlarca kamu emekçisi ve kamu emeklisinin ücret artışının belirlendiği, iki yılda bir yapılan 2022-2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri devam ediyor.
Hükümet 12 Ağustos’ta, masada kamu emekçilerini temsilen bulunan üç sendika konferadasyonunun tekliflerini görmezden gelen, emekçilerle alay eder gibi, çarpık enflasyon oranlarının dahi çok altında bir teklif sundu. Kamu emekçilerinin artan yoksulluğunu, ekonomik, özlük, sosyal taleplerini yok sayan 2019-2021 yılları arasında eriyen ücretleri, oluşan kayıpları göz ardı eden bu teklif, kamu emekçileri açısından yok hükmündedir.
Memur-Sen ve Kamu-Sen’den farklı, KESK olarak her dönem ısrarla dile getirdiğimiz; TİS masasının erkeklerden oluşan eril yapısının son bulması, kadın emekçilerin özgün sorunlarının kadın temsiliyetiyle, ayrı bir başlıkta ele alınıp bu taleplere mutabakat metninde yer verilmesi, kamudaki güvencesiz istihdam biçimlerinin ortadan kalkması, atamalarda güvenlik soruşturması, arşiv araştırması gibi uygulamalara son verilmesi ve KHK’lerle haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen binlerce kamu emekçisinin görevlerine iade edilmesi gibi taleplerimiz de görmezden gelinmiştir.
Kamu emekçilerinin özlük, demokratik, sosyal taleplerini yok sayan, grev ve örgütlenme hakkını gasp eden 4688 sayılı sendika yasasından ve emek düşmanı AKP-MHP iktidarından güç alan, imzada yetkili ama pazarlıkta etkisiz sendika Memur-Sen, 5 dönemdir açıkça bir satış sözleşmesine dönmüş olan TİS görüşmelerine bu dönem Kamu-Sen’le kol kola, yan yana oturdu. 6. dönemde de iradesi ve talepleri masadan tasfiye edilen kamu emekçileri bir kez daha gördü ki; körler sağırlar birbirini ağırlar.
Türkiye toplu pazarlık hakları bakımından OECD ülkeleri içinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca Uluslararası Sendikalar Konferadasyonu (ITUC) 2021 Küresel Haklar Raporu’na göre, Türkiye işçi hakları bakımından en kötü 10 ülke arasında. Söz konusu rapor, sendika temsilcilerine yönelik baskılar, grev yasakları, sendikal faaliyetlerin engellenmesi, Covid-19 salgın sürecinde Kod-29 ile işten çıkarmalar, ücretli, sözleşmeli, taşeron… vb. farklı istihdam biçimleriyle artan çalışma yaşamında ki güvencesizlik dikkate alınarak hazırlanmış.
Savaşların ve neo-liberal politikaların yarattığı ekonomik kriz, doğa üzerinde kapitalist yağma ve talanın ürettiği küresel iklim krizi ve onun sonuçları olan orman yangınları, sel, heyelan ve tabi ki Covid-19 salgını neticesinde milyonlarca insanın etkilendiği ölüm, açlık, yoksulluk, işsizlik ile karşı karşıya kalınan günlerden geçiyoruz. Biz kadınlar açısından böylesi dönemler aynı zamanda cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı sorunların derinleştiği, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadın bedeni ve kadın emeği üzerinde baskı, denetim ve sömürünün katlandığı, kadın emeğinin kamusal alandan tasfiye edilerek esnek, yarı zamanlı ve güvencesiz çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırıldığı, güvencesiz çalışma ortamında taciz, mobbing ve ayrımcılığın arttığı dönemleridir.
Her krizi bir fırsata, her olumsuzluğu ‘Allah’ın bir lütfuna’ çevirme derdindeki AKP-MHP iktidar bloğunun tekçi, mezhepçi, muhafazakâr politikalarının faturasını en çok kadınlar ödüyor. Ataerkillikten beslenen ve ataerkilliği besleyen iktidar, kadın katillerini, çocuk istismarı faillerini aklayan; şiddet, taciz, tecavüz karşısında kadın ve çocuklardan yana değil faillerden yana tavır alan, kadınların kazanılmış haklarını gasp edip (İstanbul Sözleşmesi'nin feshi vb.) yaşam alanlarını daraltan; kadınları eve-aileye hapseden, daha fazla bakım hizmeti üretmeye, güvencesiz işlerde çalışmaya mahkûm ederek kadın emeğine yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor.
İki yılda bir kurulan, emekçilere grev hakkı tanımayan ve emekçilerin iradesini yansıtmayan TİS masasından her dönem daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla hak kaybı çıktığını biliyoruz. Erkeklerden oluşan, kadın temsiliyetinin ısrarla reddedildiği ve kadın taleplerinin görmezden gelindiğini de biliyoruz.
KESK olarak 4688’in ve bu yasaya dayanarak kurulan TİS masasının anti-demokratik olduğunu, tarafların belirlenmesinden, imza yetkisine; itiraz halinde devreye giren hakem heyetinin oluşum biçimine kadar gerçek ve adil bir toplu pazarlık olmadığını yıllardır dile getiriyoruz. Ancak eşit temsil ilkesi ve kadınların kendi kararlarını kendilerinin aldıkları bir işleyişe sahip çıkan emek örgütü olan KESK olarak, TİS masasında kadın temsilinin olması ve iş kolları-işyeri merkezli oluşturduğumuz özgün kadın taleplerinin ayrı bir başlıkla görüşülmesi için yürüttüğümüz mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye de devam edeceğiz. Erkeklerden oluşan toplu sözleşme masalarında, çalışma yaşamında kadın emekçilerin karşılaştığı ayrımcılık ve onlarca sorunun dile getirilmesinin ne kadar hayati önemde olduğunu ısrarla vurgulayacağız. KESK’li kadınlar olarak; 2022-2023 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde yer almasını istediğimiz taleplerimizin takipçisi olacağız:
1. Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadınların talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
2. ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
3. ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTİ+lara uygulanan ayrımcılık, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
4. Boşanan, boşanma aşamasında olan, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, ısrarlı takibe uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği talepleri herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
5. Çalışma yaşamında şiddet ve taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun çalışmalarının bir parçası haline getirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik eğitimler ve farkındalık çalışmaları kadınların ve LGBTİ+ bireylerin ihtiyaç duyabileceği sağlık ve/veya psikolojik destek kurul çalışmalarının parçası haline getirilmelidir.
6. 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
7. Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu işyerlerinde, ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
8. İstanbul Sözleşmesi'nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır.
9. Kadınların çifte mesaisi göz önünde tutularak erken emeklilik ve yıpranma payı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir.
10. Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için sığınma evleri açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır.
11. Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalıdır.
12. Eğitim alanında müfredat, toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak düzenlenmeli, cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
13. HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın emekçiler başta olmak üzere 26 yaşından büyük olsalar dahi tüm kadınlar açısından aşıya ulaşımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
14. Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
Bizi yok saymaya ve sesimizi kısmaya çalışanlara karşı sözümüzü ve sesimizi birleştirelim. Taleplerimiz yaşamsal, birlikte mücadele gücümüzdür…
*KESK Eş Genel Başkanı