Bu mücadeleleri ortaklaştırmak, tartışma, buluşma alanları yaratmak ve ortak mekanizmalar oluşturmak, ortak mücadele hattını örmek gerekir. Bunun zemini de var, olanakları da var
40 yıldır devam eden savaşa yatırımı esas alarak şekillenen ekonomideki derin kriz, siyasal ve toplumsal kriz bir yandan AKP-MHP iktidarının sürdürülebilirliğini ve oluşabilecek yeni ittifak tartışmalarını da beraberinde getirdi.
27 Eylül 2021 tarihinde “Tutum Belgesi”ni açıklayan Halkların Demokratik Partisi (HDP), son günlerde kamuoyuna yansıyan "Demokrasi İttifakı" tartışmalarıyla gündemde. HDP 18 Ocak'ta 8 parti ile bir ön toplantı gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı bir araya gelen CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ise, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adı altında anlaşmaya vardı.
Bu ittifak tartışmalarına paralel bir şekilde kadınlar cephesinde yeni olmayan ancak Türkiye açısından daha görünür olan kadın ittifakları tartışmaları da gündemde.
Kadın ittifakının temelleri
Geçtiğimiz dönem ve yıllarda faşist AKP-MHP iktidarı kadın kazanımlarına bir bir el koydu, gasp etti. Kadın kurumlarını kapattı. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdı. Kürdistan’da kayyum politikası ile belediyeler gasp edildi, belediye başkanları tutuklandı. Siyasi alanın en önemli kazanımlarından biri olan eşbaşkanlık sistemi yasa dışı bir sistem sayıldı. Kadına yönelik şiddet arttı. Buna yönelik açılan davalarda erkekler ya serbest bırakıldı ya da cezaları indirildi. Kadına yönelik düşmanca politikalar gündelik, sıradan, rutin uygulamalara dönüştürülerek normalleştirilmeye çalışıldı. Tüm bu gerçekler, kadınların zorunlu olarak bir araya gelip ittifak yapacağı nedenler, temellerdir.
Kadınlara yeni özgürlük alanları, yeni bir yaşam gerek
Böylesi bir ortamda kadınların ortak mücadelesi hem toplumsal anlamda, hem tarihsel anlamda büyük öneme sahip. Buradaki kilit soru, kadınlar kazanılmış tüm haklarına yönelik saldırıların yoğunlaştığı, kadın cinayetlerinin, kadın ve çocuklara yönelik cinsel, ekonomik, psikolojik şiddetin arttığı bir süreçte nasıl örgütlenecek, dahası kadın özgürlüğünü esas alan bir sistemi nasıl inşa edecek?
Kadınlar açısından değişmeyen, birincil ve en hayati sorun olan kadın özgürlüğü sorunu nasıl çözülecek? Bu sorulara hepimizin yanıtı; daha örgütlü bir kadın mücadelesi diyebiliriz. Peki dünya çapında bu denli bir eylem gücü olan kadınların yapması gerekenler nelerdir?
Saç tellerimize kadar örgütlü olmalıyız
Kuşkusuz kadınları ilgilendiren özellikle de kadın cinayetleri ve cinsel saldırı faillerine karşı kadınların ortaya koyduğu ifşa ve teşhir eylemleri oldukça önemlidir. Fakat sonuç alıcı değildir. Eş zamanlı eylem yapabilmek, sokakta direnmek, sözünü söylemek, kararlılığını ortaya koymaktan öte mevcut erkek-devlet sistemini kadın haklarına, iradesine ve varlığına saygı gösteren bir düzeye getirmek, dönüştürmek gerekir.
Kadına yönelik erkek-devletin saldırıları o kadar sistematik ki, tüm kadınlar her an canlarına kast edilme ya da cinsel saldırı ile yüz yüzedir. Dolayısıyla kadınlara yeni özgürlük alanları, yeni bir yaşam gerekir. Bu da yaşamın tüm alanlarında kadınların saç tellerine kadar örgütlü olmasından geçer.
Yanı başımızdaki deneyimden yararlanmalıyız
Yanı başımızda kadın özgürlük sistemini deneyimleyen kadınlar var. Rojavalı Arap, Türkmen, Kürt, Süryani, Ermeni kadınlar sadece direnişleriyle değil kadın özgürlükçü toplumu inşaya yönelerek de tüm dünya kadınlarına yol, yöntem gösteriyorlar. Afganistanlı kadınların, “Biz Kürt kadınlarının direnişini örnek alıyoruz" sözleri de bu direnişin sınırları aşarak tüm Ortadoğu’ya yayıldığının bir göstergesi…
Latin Amerika’da kadınlar direniş alanlarını terk etmedi, etmiyor. Kadın bedenine yönelik saldırılara, tecavüze, doğa talanına, yoksulluğa karşı önemli bir direniş var. Kısaca dünya genelinde kadın mücadelesinin yükseldiği, kadınların sadece hak değil sistemsel taleplerinin öne çıktığı bir süreçteyiz.
Kadınlar sistem karşıtı mücadelenin motor gücüdür
Eril iktidarlar başkaldıran ve örgütlü kadınlardan her zaman çok korkmuşlardır. Kadının uyanışı, kadının örgütlenmesi kapitalist sistemin dayanaklarının temelden sarsılması anlamına geliyor. Bu nedenle sistem karşıtı mücadelenin motor gücü de örgütlü kadınlar oluyor. Bunu alanlardan yansıyanlardan da görmek mümkün. Bakıyoruz iklim hareketlerinin, ırkçılık karşıtı ve faşizm karşıtı mücadelenin en ön saflarında kadınlar var. Bu mücadeleleri ortaklaştırmak, tartışma, buluşma alanları yaratmak ve ortak mekanizmalar oluşturmak, ortak mücadele hattını örmek gerekir. Bunun zemini de var, olanakları da var. Tüm mesele olaya kadınlar cephesinden bakmak, geniş ve kapsamlı ele almaktan geçiyor. Günlük, anlık değil, tarihsel ve toplumsal olarak geleceğe bakarak bu anlayışı geliştirip, ortak ittifak zeminlerini güçlendirip, mücadeleyi büyütebiliriz. Unutmamak gerekir ki, yaşadığımız tüm sorunların kökeninde eril zihniyetin kodları var. “Kadın sorunu” diye bize dikte edilen sorunlar da gerçekte bir erkek sorunudur. Kadına yönelik her saldırı kadar, topluma, doğaya ve yaşamın her zerresine yönelik saldırıların kökeninde erkek sorunu vardır. Kadına itham edilen pek çok olumsuz düşüncenin kökeni de eril zihniyete dayanmaktadır. Dolayısıyla eril zihniyetin “Kadınlar birlik olmaz,” “anlaşamaz” dayatmasına karşı her alanda örgütlülüğe gitmek, kadın ittifakını büyütmek eril zihniyete darbe vurmak demektir. Kadına kazandıracak olan da budur.