Kadıneki Yazı,

Amed Zindanı'ndan İmralı Zindanı'na anlamın inşası ve direnme


Newroz Uysal-08 Eyl 2024

Amed zindanı gibi şiddet, dayak, cop, demir zincir, uyutmama ve türlü yöntemler olmasa da aynı işkence düzeneğinde yavaş yavaş sessizce süren işkence halidir. Tüm bu fiziki yöntemler yerine doğalında izolasyonu sağlayan bir “ada”, tek ulaşımın iletişimde olma metaforu halini aldığı “gemi”, bu işkenceye zemin olarak kullanılan “hukuk” düzleminde en korkunç işkence yöntemi sürmektedir

Türkiye tarihi, siyasi tutsaklara dönük işkenceler bakımından karanlık bir geçmişe sahiptir. Bunda 12 Eylül tarihine doğru giderken Mamak, Metris özel uygulamaları ile ayrı yer tutsa da Amed 5 Nolu Zindanı büyük işkence ve insanlık dışı ağır hapishane koşulları bakımından ulusal ve uluslar arası düzeyde en bilinenidir.

Zindan politik tutsaklar için genelleşmiş, modern hukuksal kavramlarındaki “ıslah etme”den öte iradesini kırma, kişiliği parçalama, direnmenin özünü yok etme ya da azaltma amaçlıdır. 19. yüzyıl ve sonrası devrimler, insan hakları ve hukukun günümüze kadar varan gelişimine rağmen bu amaç değişmemiş, kullanılan araçlarla daha da işlev kazanmıştır.

Amed Zindanı bunun işkence, zor, baskı hali iken günümüz cezaevleri modern rehabilitasyon halidir. Günümüz şiddet yöntemlerinden vazgeçmeyen ama daha işlevli biçimde zindan mimarisi (F Tipi ile başlayan değişim şu an için S,Y tipi), tutsakların kendi aralarındaki ilişkileri, dış dünya (aile, avukat, ziyaretçi) ile ilişkileri, düşünsel yaşamı, uzmanlık adıyla verilen hizmetlerle çağa uygun gelişim kat etmektedir.

Amed zindanında ne kadar işkence ve vahşete karşı varlık savaşı verilmiş ise de günümüz zindan politikaları biyolojik olarak var/yaşayan ancak düşünceleri, ruhları teslim alma savaşı içerisindedirler.

Sn. Öcalan 2019 yılında zindanlardan yükselen Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi sonrasındaki toplumsal, siyasal ve diplomatik çabalar sonucu gerçekleşen görüşmede bu koşullara dair tutsakların “Onur savaşı” verdikleri şeklinde ifadelendirmişti. Düşüncelerine, inançlarına, yaşam biçimine, değerlerine karşı açılan manevi bir teslim alma halidir. Ve bu teslimiyetin gerçekleşmesi halinde kim artık bu tutsakların yaşadığını iddia edebilir ki. Zamana yayılan, sessizce, bilinçli bir ölüm hükmünün icrasıdır.

1980’li yıllardaki Amed zindanı ile ilgili kitaplar, filmler, belgeseller, şiirler ve daha çokçası yazıldı ancak yaşananlar karşısında anlatamamanın hayfı devam eder. Amed zindanı günümüzde destanlaşmıştır. Dışarıda katledemediklerini koyduğu zindanlarda da zor, şiddet, işkenceyle imha/yok etmek istediği ruh, darbe aldı ancak direndi ve günümüzde yaşıyor. Asli olarak bedene yapılan işkencelerin yerini alan zindanlarda tek başına, tecrit halinde, sessizlik içinde, insani faaliyetlerden kopuk daracık mekanlara hapsetme ile bedenden çok ruhu hatta aklı hedefler.

Bolu F Tipi Zindanı'nda 2024 Mayıs ayında ziyaret ettiğim Metin Yamalak isimli tutsak tüm koşullarını, idarenin kendilerine tutumunu, kurgulanan düzeni, 30 yıl geçmesine karşın özgürlüğünden alıkonulan arkadaşların durumunu değerlendirirken “bizi zehirliyorlar, bu zehir yavaş yavaş teslimiyet dayatıyor” demişti. Bunun karşısında ise Sn. Öcalan’ın 2019 yılında açlık grevcilerine yazdığı mektubundaki bedenen, ruhen ve zihnen gelişimi konuşulduğunda işte bunu sağlamak “direnmektir” demişti.

Politikanın amacını anlamlandırmak ruhsal ve düşünsel direnmenin başat gereğidir. Bu direnmenin araçları ise bir mektup, bir yazı, bir söz, mahkeme savunması, şiir, tiyatro, şarkı ya da halay, kendini eğitecek bir kitap okuma, bazen açlık grevleri olabilmektedir. Bu koşulların hepsi hem sistemi temsil eden idareye hem uğruna direnilen “dışarı”ya en çok da anlamlandırma arayışını yitirmeyen tutsak için yaratım-üretimdir.

Her tutsak için ayrıca planlanmış “kişiye özel rehabilitasyon” ile her bireyin dayanma sınırı, özüne yabancılaşması, üretememesi, düşüncelerini unutması yine kişiye özel zaman silsilesinde planlanmaktadır. İnsanın bedeni, ruhu, düşünceleri, insani kimi yanları, mücadele azmi/ateşi bu koşullarda farkında olsan da olmasan da çürümeye bırakılır.

Bunun da en bilinen yöntemlerinden biri “Tecrit”tir. İzolasyon olarak çoğunlukla kullanılır, soyutlamaktır. Yalnızca tek kişilik odada tutulma değil birçok gerçek ya da kurgulanmış deneylerle ulaşılan bilgiler sonucu geliştirilmiş uygulamadır. Her bir tutsak saatlerce, günlerce belki yıllarca izlenmiştir. “Özünden kopuş, özden kopuşu” sağlayacak nitelikte bir tecrit uygulamasını kurmak için yapılan bu araştırmalar sonunda kimi kimden? Kimi neyden tecrit etmek gerekir. Ailesinden, arkadaşından, toplumundan, çocuğundan, sevdiğinden ve yaşamın içinden her bir şeyden. Kendisini kendi yapan temel öğelerden. Siyasi bir tutsak için mücadelesinden, halkından yani yaşamının özünden koparılıştır. Bunun anlamlandırması da karşı çıkışı da ağırdır. Büyük irade ve sabır gerektirir.

Sn. Öcalan İmralı Adasındaki Adası için “ölüm çukuru”, “diri diri gömülme” demişti, farklı tarihlerde “tabutluk” benzetmesini de kullanmıştı. Amed zindanı gibi şiddet, dayak, cop, demir zincir, uyutmama ve türlü yöntemler olmasa da aynı işkence düzeneğinde yavaş yavaş sessizce süren işkence halidir. Tüm bu fiziki yöntemler yerine doğalında izolasyonu sağlayan bir “ada”, tek ulaşımın iletişimde olma metaforu halini aldığı “gemi”, bu işkenceye zemin olarak kullanılan “hukuk” düzleminde en korkunç işkence yöntemi sürmektedir. En dayanılmaz olan bu mekana bu sisteme karşı kimileri Amed zindanı güncelliği diye ifade etmişti.

Ancak 25 yılı geride bırakan aralıksız tecrit, yıllardır süren mutlak iletişimsiz hali ve mutlak yalnızlık, 43 aydır hiçbir haber alamama haline karşılık İmralı Adası neresidir? Neresi güncel, neresi geçmiştir?

İmralı işkence ve tecrit sistemine karşın sınırsız düşünme ve üretme mücadelesi ile anlam inşasına girişen Sn. Öcalan’ın “İmralı Duruşu” neyin tekabülü, neyin rotasıdır?

Bu soruların cevabını da başka bir başlık altında konuşuruz...

*“Cezaevi” ve “hapishane” kavramından farklı olarak “çok karanlık ve sıkıcı yer” ile gerçeğe daha yakın bir anlam vermektedir.
*Ceza Tevkif Evleri eğitim ve iyileştirme olarak kavramsallaşmakta


Etiketler : Tecrit, İmralı, 12 Eylül askeri darbesi,


...

Newroz Uysal