Kendi olma- xwebûn eğilimine içkin özgürlük bilincinin, bu bilincin birey ve toplumda yeşertilmesinin, yine toplumsal olan, toplumun savunusunda olan bir sisteme kavuşturulmasının önlenemez ve ertelenemez arzusunu “form, bilincin örgütlülüğe kavuşmuş halidir” belirlemesiyle berraklaştıranlar vardı
Siyaset için özgürlük nasıl bir anlam ifade ediyorsa kadın mücadelesi için de özsavunma o derece olmazsa olmazdır. Özsavunma da palyatif ve eril siyasete karşı özgürlük temelinde tahakküm ilişkilerini ortadan kaldıran canlılığı yaşatabilmektir
Jîna şahsında tüm dünyada yankı bulan Jin, Jiyan, Azadî sloganı esasında tüm gerici, totaliter, ulus-devletçi kapitalist erkek egemen zihniyete karşı meydan okuyan dünya kadın özgürlük hareketleri açısından da önemli sonuçları olan büyük bir manifesto niteliğinde
Sadece politik hayatta değil sosyal hayatta da söz kurmak isteyen Diyanet’in bu davaya müdahil olma talebi demokratik toplumsal tüm güçler için şeriat hükümlerince yargıya dahil olma tehlikesi olarak görülmelidir. Bugün buna en büyük tepkiyi kadın hareketleri vermek durumundadır
Her gün kendimizden biraz daha uzaklaşarak bedensel varoluşumuzla bağımızı yalnızca aynada yeni ihtiyaçlar belirleyip tüketmek üzerine kuruyoruz ve toplumsal hayatta belli bir ideale ulaşma gayesi günün sonunda tam anlamıyla bir endüstriye hizmet edilmesi sonucuna götürüyor
Halbuki kadınların itirazları, örgütlenmeleri, direnme yöntemleri, erkeklerin de içlerindeki tanrılarla nasıl mücadele edebileceklerinin rehberi gibiydi. Kadın ve erkek arasında sahici bir bağın kurulması; ancak bu rehberliğe güven duyan erkeklerle mümkün olabilirdi
Bugün göçmenliği tartışırken yeri/yurdu/toprağı yeniden tartışmak gerekiyor. Kim doğduğu, bildiği, tanıdığı, köklerini saldığı coğrafyayı bırakmak ister ki? Hele ki kadınlar…
Hafızası, geçmiş direnişleri unutturulmayan çalışılan toplum önce duygu olarak pasifize edilmeye çalışılıyor ki direnecek gücü, motivasyonu kalmasın kimsenin. Oysa hatırlamak gerek; hiçbir toplumsal mücadele ve onun araçları tarihin hiçbir döneminde kolay olmadı
Yüzleşilmeyen bu rıza asla sorgulanmadığı için iktidarlar toplumu her an manipüle edebiliyor, savurabiliyor. Seçimlerde bugün yaşanan açmazın, HDP ve Kürtlere sürekli mesafeli durma halinin altında da toplumun kendisiyle yüzleşmeme hali var
Kürt ve kadın sorununun demokratik çözümü Türkiye halklarının özgürleşmesinin olmazsa olmazıdır. İnkar, soykırım kıskacı altında bir halk ve cins yok edilmek istenirken ortak vatanda yaşayan halklar mutlu, huzurlu, özgür olamaz
Tüketimin kadınlaştırıldığı ve evin bir tüketim mekanı olarak ele alındığı kapital örgütlenmeye karşı evin yeniden üretim mekanı olarak ele alınması ve yaşamsal bağının yeniden kurulması, emeğin yaşamın her alanında anlam dünyasından kopartılan bağlamının yaşam lehine yeniden inşası ile mümkün olabilir
Sosyal medya aracılığı ile herhangi bir durum ya da olaya daha hızlı ve açık refleks gösteren toplum, kendisini birilerinin temsil etmesi durumunu da artık yeterli görmemektedir. Ancak yukarıda da bahsedilen ağ tutsaklığına kapılmış bireylerin toplumsallaşma ve örgütlenme reflekslerini de geliştirmesi gerekmektedir
Israrla politikayı topluma karşıt ya da toplumu politikanın dışında konumlandıran devletli/devletçi sistemin on yıllardır topluma yerleştirdiği algı politika yapmanın tek kanalının seçim olduğudur. Kimde siyasetçi kumaşı olup olmadığının bile tartışıldığını gördüm. Oysa politikayla herkesin uğraşması gerek
6 Şubat Maraş depremleri bedenlerimizden bihaber olduğumuzu gösteren en acı olaylardan biri oldu. Sağlığın tamamen piyasalaştırıldığı ve “uzman”lar eline bırakıldığı dünyada kurtarılmayı bekleyen bedenlere müdahale edebilmek hepimizin en uzak olduğu meselelerden biriydi
Jineolojî klasik tarzda nokta konmuş, tanımlamaları yapılmış, tartışmaya yer bırakmayan yöntemlerden kaçınarak öğretilen kalıpları aşan; özgür, esnek zihinle hakikat arayışına koyulan bir yol alı