Kürt ve kadın sorununun demokratik çözümü Türkiye halklarının özgürleşmesinin olmazsa olmazıdır. İnkar, soykırım kıskacı altında bir halk ve cins yok edilmek istenirken ortak vatanda yaşayan halklar mutlu, huzurlu, özgür olamaz
14 Mayıs genel seçimlerine günler kala 2000’ler sonrası yerel, genel neredeyse her seçime büyük emeği geçen Türkan Yüksel’i hatırlama, anma ve anısına güçlü sahip çıkma zamanı. 27 Nisan 2017’de Botan’da şehitler kervanına katılan Nudem Nurhak yoldaş her seçime büyük coşku, heyecan ve başarma azmi ile girerdi. Kadın özgürlük çizgisi ile kadın devrimine, demokrasi ve özgürlük umutlarına yakınlaşmanın bir basamağına dönüştürmek isterdi. Akışkan enerjisi ile başlangıç adımlarından son güne, aday belirlemeden beyannamesine, sloganına, mitingine, sandıklara sahip çıkılmasına kadar titiz, her anı örgütlü, planlı ve amaçlı çalışmalar içinde olurdu. Devrime akar gibi seçim meydanlarına akar, kadın renginin, duygusu, düşüncesi, emeği ve direnişinin her yere damgasını vurmasını, demokratik siyasete öncülük etmesini sağlardı.
Şimdi Emek ve Özgürlük İttifakı’na dönüşen ideolojik, politik, eylemsel renklilik ve demokratik ulus zenginliğinin açığa çıkmasında payı büyük, hassasiyeti yüksek bir çaba sahibidir Nudem. Parçalılığın, örgütsüzlüğün kadına, Kurdistan ve Türkiye halklarına kaybettirdiklerinin farkındadır, bu yüzden demokratik ulus ve demokratik ittifak alanlarının genişletilmesinde ısrarlıdır. Kadınların bu çabalara ve mücadeleye öncülük etmesi için elinden geleni yapmıştır. Küçük hesaplar yerine büyük hesaplar ve büyük kazanımların nasıl yaratılacağı konusunda usta bir devrimci siyaset öncüsüdür. PKK Lideri Adullah Öcalan’ın demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmasının kanatlandırdığı, toplumsal yaşam alanlarına kadın özgürlük ruhu, örgütlülüğü ve direniş gücü ile akan bir yoldaştı.
Nudem yoldaş demokratik modernite paradigmasının ekolojik boyutunun iyi özümsenmediğini ve temsil edilmediğini hep dile getirmiştir. Eşit temsiliyet, eşbaşkanlık sistemi, kadın ve halk meclisleri ile siyasetin demokratik, kadın özgürlükçü renginin tekçi erkek-devlet siyasetini aşarak demokratik kültürel dönüşümde etkili olduğunu, ama ekolojik yönün hep arka planda kaldığını dile getirirdi. Şimdi Yeşil Sol Parti Zamanı tam da Nudem zamanı. O yüzden faşizmin kadın ve toplum soykırımı ile doğa kırımı arasında bağ kurma, mücadeleyi bütünlüklü geliştirme ve 14 Mayıs’ta Kürdistan ve Türkiye halklarının kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik siyasete, yaşama kazandırma sorumluluğu var. Erdoğan-Bahçeli ittifakı kadına, halklara ve doğaya düşman bütün kirli ilişkilerini, katliam güçlerini, DAİŞ zihniyetini yeniden iktidara taşıma peşinde. Bu karanlık ve soykırım ittifakına karşı güneşin, doğanın, kadının, halkların direniş ve yaşam enerjisini sentezleyerek ekolojik yaşam, özgür ve demokratik yaşamı devlet ve iktidar karşıtı bir çizgide geliştirme zamanı.
Nudem bu zamanlara en güçlü, iradeli, örgütlü ve özgürlükçü katılarak yön verdi. Örgütlü kadının her şey, örgütsüz kadının hiçbir şey olduğunun derin bilinci ile kadın örgütlülüğünü güçlendirecek zeminleri çoğaltma amacı ile yaklaştı. Tarihi anların kritikliğini görme ve cevap olma gücünü tarih, toplum ve cins bilincinden almaktaydı. Bir Alevi, Kürt kadını olarak dinci, milliyetçi erkek-devlet sisteminin inanç ve kadın katlini birebir yaşamış, özgür kadın ve demokratik ulus mücadelesini daha ileriye taşıma kararı almıştır. Ulusal-yerel ve evrensel mücadele diyalektiğini iyi kuran Kurdistan’dan Ortadoğu’ya, dünyaya kadın, emek ve kültürel değerlerin birleştirici gücünü taşıyan özgürlük savaşçısıdır o. Demokratik kadın ittifakını yaratma ve egemen-ezilen ulus çelişkisini kadınların toplumsal değerlere duyarlılığı ve birleştiriciliği ile aşma da süreklileşen bir arayışıdır. Bu değerleri direniş kültürü ve ortak mücadele alanları ile daha ileriye taşımanın stratejik olduğunu, dönemsel çelişkilere kurban edilmemesi gerektiğini hep anlatan olmuştur.
14 Mayıs’ta ortaya çıkacak özgür kadın ve halklar iradesi Türkan, Zero, Cafer, Mazlum, Deniz gibi birebir bu çalışmalar içinde yer alan yine dağda, zindanda, şehirde faşizme karşı fedaice direnerek şehit düşen nice yoldaşın emeğinin boşa gitmediğini gösterecektir. Onlar devrim, demokrasi, özgürlük ve halkların kardeşliği çizgisini örgütleyen, kökleştiren mimarlar, esas temsilcilerdir. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigması ve tavizsiz direnişi, dağdan şehre dört parça Kurdistan ve Kürtlerin yaşadığı bütün alanlarda ölümüne direnen mücadele çizgisi, Türkiye halklarının devrim ve demokrasi mücadelesi bu sürecin kazandıranıdır. Bireyler değişir, ama bu soykırım kaderini parçalayan direniş çizgisi ve ölümsüzleşen kahramanları değişmez. Kürt ve kadın sorununun demokratik çözümü Türkiye halklarının özgürleşmesinin olmazsa olmazıdır. İnkar, soykırım kıskacı altında bir halk ve cins yok edilmek istenirken ortak vatanda yaşayan halklar mutlu, huzurlu, özgür olamaz. Onların suskunluğu, mücadelesizliği diğerlerinin katli anlamına gelir ki, bunu ne ahlak, ne vicdan ne de halkların iç içe geçmiş doğal yaşam kültürü, direnişi kabul eder.
2007 seçimlerinde demokratik ittifak Bin Umut Adayları’ndan Sebahat Tuncel’i İstanbul’dan milletvekili seçtirmek için hem Demokratik Özgür Kadın Hareketi-DÖKH hem DTP Kadın Meclisi olarak Türkan yoldaşla birlikte geniş bir çalışma ekibi oluşmuş ve Sebahat arkadaşın yokluğunu hissettirmemek için yoğun bir çaba harcamış ve kazanmıştık. Farklı çevrelerden kadınlar da bu emeğe ortak olmuştu. Gebze Cezaevi’nden çıkan Sebahat arkadaşı karşılamaya giden ekibin içinde yer alan Türkan yoldaşın heyecanı, sevinci görülmeye değerdi. Onca zorluğa birlikte göğüs gerdiği, çalışma yürüttüğü arkadaşını nefes nefese, emek verdiği iddialı bir çalışma sonucu zindandan çıkarmanın farklı ve tarifsiz bir hissi olmalı. Kürt halkı ve kadınlarının zindan duvarlarını yıkan direnişçi siyaseti bir kez daha kadın ve Kürt düşmanı cinsiyetçi, milliyetçi, dinci erkek-devlet siyasetini yenilgiye uğratmış ve moral vermişti. Bu sürecin üzerinden çok sular aktı, AKP-MHP faşizmi Leyla Güven örneğinde olduğu gibi daha yeni seçilmiş milletvekilini hızla vekilliğini düşürerek zindana attı. Çıktı, tekrar tutukladı. Birçok vekil, parti ve belediye eşbaşkanı ve seçilmişleri aynı akıbete uğradı.
14 Mayıs seçimlerinde HDP-Yeşil Sol Parti zindanlardan aday göstermeme kararı aldı. Çünkü zindanlar halkların özgür iradesini temsil eden seçilmişlerle dolduruldu. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit, işkence ile katletme, iktidarı eleştiren herkesi tutuklama, tutukluluk süresi dolanı keyfi gerekçelerle içeride tutma normalleştirilmiş ve günlük bir uygulamaya dönüştürülmüştür. Seçim sonuçlarını etkileme temelli son tutuklamalar da faşist saldırının sınır tanımazlığını göstermekte. İşte bu yüzden zindandan birini veya birkaçını seçerek dışarı çıkarmak değil de -ki çıkmama ihtimali daha yüksek- zindanları boşaltacak, özgürlük tutsaklarını ülkenin demokratikleşmesi çalışmalarına dahil edecek radikal bir siyasi strateji sahibi olmak daha hayati. Yeni Osmanlıcılığın Pan Türkizm ve Pan İslamizm amaçlı geliştirilen işgalci, yayılmacı ve katliamcı politikaların önünü alarak demokratik barışçıl gelişmelerin önünü açacak bir süreç başlatılabilir. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden kabul ettirmek başta olmak üzere cinsiyetçi, kadın düşmanı politika, yasa ve düzenlemeleri aşan kadının özgür ve örgütlü iradesiyle siyaset ve yaşam alanlarına katılımının önü açılabilir. Türkiye’nin ve Kurdistan’ın diğer parçalarına da yayılan doğa kırımı, ekolojik yaşamı ve alanları tahrip eden zihniyetin önüne geçilebilir.
Ortadoğu’da DAİŞ-Taliban-Erdoğan-Barzani devletçi, soykırımcı, kadın kırımını ayyuka çıkaran, halklar ve emek düşmanı hegemonik sistem ve siyasetin önünü almada 14 Mayıs önemli bir basamak olabilir. Türkan ve bu uğurda ömrünü bu özgür eşyaşam, ekolojik, demokratik yaşama adamış yoldaşların ve onlar yolunda direnenlerin emeğine sahip çıkmak, anılarına bağlı kalmak ve özlemlerini gerçekleştirmek için demokratik ulus ve ulusal birlik ruhuyla birleşmeli ve kazanmalıyız. Faşizmi geriletmek, Özgür Kurdistan Demokratik Türkiye ve Ortadoğu’yu inşanın kutsal çalışmalarını yükseltmek bu tutuma, bilince, örgütlü ve özgürlükçü duruştan geçiyor.
Deniz Gezmiş’in yoldaşları Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’la 6 Mayıs günü idam sehpasına giderken “Yaşasın Türk ve Kürt Halkı’nın Kardeşliği” sözü ve demokratik Türkiye umutlarını gerçeğe dönüştürmek elimizde. Haki Karer ve İbrahim Kaypakkaya’ların emek ve özgürlük için ser verip sır vermeyen mücadele amaçlarına bağlılıkla tarihin seyrine halklarımıza kazandırarak yön vermekte iddialı ve ısrarlıyız.