Tanı koyup tedavi edebilmek için hastanın bilgilerini doğru bir iletişim kanalı ile bütünlüklü olarak bilmeniz gerekir. Bu hususta en doğru iletişim kanalı kişinin kendisi ile yapılan ve anadilinde kendini açabileceği bir düzlemdir. Kendisindeki hastalığı en iyi anlayabilecek ve anlatabilecek kişi yakını veya çevirmen değil, bireyin kendisidir
Dil ve kültür bir tarih hafızasıdır. Kısaca dil toplumun kazandığı zihniyetin; ahlak, estetik, duygu, düşüncenin toplumsal birikimidir. Anlam ve duygunun bilince çıkmış, ifadeye kavuşmuş şeklidir. Kimliksel ve anlamsal bir varoluştur. Toplumlar, ilişkilerini dil üzerinden kurarlar, zihin de anadil ile işler. Dilde yozlaşma bir bütün olarak toplumda yozlaşma, kimlikte yozlaşma, sağlıkta yozlaşmadır.
Tarihsel gerçekliklere bakıldığında kadın dilin devamlılığını sağlayan, kültürünü koruyan noktada olmuştur. Kadının sistem içine erkeğe göre daha az girmiş olması erk-iktidar zihniyete daha mesafeli olmalarını sağlamış olup; aynı zamanda ahlaki olan değerlere bağlılığıyla, kültürel olarak daha inanç-duygu yoğunluklu olmalarıyla adeta yazısız kültür taşıyıcılığı yapmışlardır. Bu taşıyıcılık sağlık bilgisi için de geçerli olmuştur. Kadının toplum içerisinde geçmişten gelen birikimleri sağlık konusunda aktardıklarının bilgisine de sahibiz. Karşılığı olmaksızın biriktirdiklerini paylaşıp, şifa olarak sunmuşlardır. Anadilinde, kendi kültüründe, ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen karşındaki insanı yok edip parçalara ayırmadan bütünlüklü yapmışlardır.
Hiyerarşik devletçi zihnin kendini var etme şekli toplumsal olanı yok edip bütün birikimlerini kendi himayesinde toplayıp geri kalanı yok hükmünde saymaktır. Ahlaki ve politik olan sistem zihninin yayılmasına ve sistemleşmesine ters düştüğü için bunu yok etmek temel prensiplerdendir. Toplumun öz savunması niteliğinde olan dili, tarihi, kültürü, sağlık bilgisi vb. gibi toplumun biriktirdiklerinin hepsi artık bir tekel altına toplanmıştır. Kadın hem öznesi olduğu meselelerden uzaklaştırılıp bedeni parçalara bölünüp hastalıklı bir birey olarak sunulmuş hem de sağlığına dair bir birikime ulaşmak istediğinde sürekli bariyerlerle karşılaşmıştır. Bir zamanlar kutsallık atfedilen, şifacı olan kadın artık geçmişini açığa çıkarmak için mücadele eden noktadadır. Kadın sağlık mücadele düzlemi, geçmişin bu birikimlerini esas alıp kendisine dair çalınan, yok sayılan, çarpıtılan, parçalanan ne varsa açığa çıkarıp sağlık politikasına kadın bakışı ile inşa etme konusunda kararlıdır. Bunun olmazsa olmazlarından biri toplumun kendini anadilinde var etmesinin önünü açmak, bunun için mücadele etmektir.
Sağlıklı olma hali üzerine yürüttüğümüz tartışma ve mücadele düzlemlerinin birikimi bizlere şunu göstermiştir. Sağlıklı olma hali bedenen ve fiziki olarak iyi olma haliyle ele alınamayacak bir meseledir. Sağlıklı olmak ruhen, bedenen, fiziki, sosyal, siyasal iyilik hallerinin bütününü sağlamak ile gerçekleşebilir. Bir insanın kültürünü dilini yok saymak onu ölümle baş başa bırakmaktır. Kendini ifade edemeyen, anadilinde stranlarını-klamlarını söyleyemeyen, çiroklarını anlatamayan bir insanın sağlıklı olma halinden bahsetmek bir kenarda kalsın, o kişi varlığından bahsedemeyecek noktaya gelmiş demektir. Varlık yokluk savaşı veren bir halk-toplum genel anlamıyla sağlıklı olma halinden uzaklaştırılmıştır.
Kürdistan özgünlüğünde; soykırım, imha, asimilasyonla dolu tarihi göz önüne alındığında soykırımın dilini doğrulmuştur. Bunun sağlığa yansımasını örneklendirmek daha doğru olacaktır. Zamanında köyü Türkçe konuşan birileri tarafından yakılıp yıkılan Kürt bir kadın için bu dil artık yabancı olmanın ötesindedir. Dolayısıyla hastaneye gidip kendisinin şikayetlerini Türkçe soran bir kişiye kendini ne kadar ve nasıl açabilir? Ya da ilkokulda bir kelime Türkçe bilmeyen bir çocuğa inatla kendi dilinde olmayan, haliyle de anlamadığı şeylerin dayatılması, kültürel olarak ona ait olmayanın her sınıfa gitmeden andımız olarak okutulması o kişiyi yok etmekti.
90 yıllarda yapılan köy boşatmalarında, metropollere göç etmek zorunda bırakılan Kürt çocukların kendini ifade edecek bir sosyal yaşam ve eğitim ortamı bulamadığından çocukların çoğunda uyum sorunu görülmüş ve birçok çocuğa zeka geriliği teşhisi konulmuştur. Oysaki buradaki temel nedenin çocuğun kendi anadilinden uzaklaştığı mekan ve kendini bilmediği bir dille ifade etmeye zorlanmasının sonucudur.
Bu sağlıklı olmaya bütünlüklü bakınca birçok sağlık sorunun çıkmasına zemin yaratmıştır.
Başka bir yerden bakınca sağlıkçı iseniz Türkiye’de kapitalist sistemin sağlık anlayışı ile beş dakikada hastanın anamnezini alıp tanısını koymak durumdasınız ancak anamnez dediğimiz şey kişinin hikayesidir; hastanın şikayeti, özgeçmişi, soy geçmişi, sosyal durumu, alışkanlıkları, kullandığı ilaçlar ve beden fonksiyonlarını içerir. Tanı koyup tedavi edebilmek için hastanın bilgilerini doğru bir iletişim kanalı ile bütünlüklü olarak bilmeniz gerekir. Bu hususta en doğru iletişim kanalı kişinin kendisi ile yapılan ve anadilinde kendini açabileceği bir düzlemdir. Kendisindeki hastalığı en iyi anlayabilecek ve anlatabilecek kişi yakını veya çevirmen değil, bireyin kendisidir. Vücudumuzdaki oluşumlar, organların anlamları, ruhumuzdaki hissiyat da kendi dilinde açığa çıkmalıdır. Hastanelerde, okullarda ve yaşamın her alanında sorunlarımızı özgür kimliğimizle ifadeye kavuşturmalıyız. İşte o zaman çözüm bulabiliriz.
Anadil de eğitim gibi, anadilde sağlık da en temel haklardan bir tanesidir. Cinsiyet, inanç, ırk ayrımı yapılmaksızın, dil ayrımı yapılmaksızın tüm insanların sağlık hizmetlerine erişimi sağlanmalıdır. Anadilde sağlığa erişim temel hak sorunu olduğu gibi özgürlük sorunudur da. Sağlık hizmetini anadilde almanın yanı sıra anadilde kendini var edebilmek, kendi kültürünü yaşatmak, demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü bir zihnin yaşam bulması sağlıklı olmanın temel koşullarındandır.
Bu zeminde, kadınlardan çalınan sağlık bilgisini-beden bilgisini tekrar kadınlarla buluşturup kadınları yeniden sağlık öncüsü konumunda görmek adına köyler ve mahallelerde yapılan sunumlar-taramalar önemli bir noktada duruyor. Kadınlar anadillerinde sağlıklarını- bedenlerini tanımanın yani özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu görüyorlar
Acıya, rahme, ruha verilen anlamlar; beden, ruh ve şifa kendi özünde anlama kavuşmalıdır. Kadın bedenine karşı yapılan soykırım, kimliksizleştirme, sömürüye karşı yine kadınlar kendi dilinde bedenini anlamalı, anadilinde ifade etmelidir.