İslamcı hareketin bu yükselişi üniversitelerde radikal İslamcıların yükselişi olarak kendini gösterdi. Hizbullah, İBDA-C gibi örgütler Müslüman Gençlik imzasıyla platform oluştururken özellikle sosyalist-devrimci öğrencilere saldırırken aralarındaki ideolojik ve örgütsel anlaşmazlıkları geri plana çekmiş görünüyorlardı. İstanbul’da güçlü oldukları üniversitelerde demokratik öğrenci hareketinin mücadele alanını daraltma girişimleri yoğunken, İstanbul Üniversitesi gibi güçsüz oldukları kampüslerde Fatih’ten aldıkları destekle gövde gösterisi yapıyorlardı. Dindar Kürt gençleri arasında örgütlenmek için üniversite içinde ilk yaptıkları eylemler arasında Halepçe anmaları olsa da KÖH gençliğinin örgütlenme gücü karşısında etkili olduklarını söylemek mümkün değil
AKP iktidarı klasik bir faşist yönelimle toplumu bir bütün olarak dönüştürmeye çalışırken, kendi doğası gereği LGBTİ+’ları görünmezleştirmeye yer altına itmeye çalışıyor. Tam da kadınların özgürleşme adımlarının önünü kesmek için boşanmayı zorlaştırma, evdeki erkek şiddetini meşrulaştırmaya çalışması gibi. Tam da bu nedenle evdeki erkekliği güçlendirmeye ve erkek şiddetini hukuki koruma şemsiyesi altına almak için önce İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesi gibi. Kadınları ve LGBTİ+’ları önce aile içinde sindirmeyi ve susturmayı hedefliyor
Bu anlamıyla ikinci dalga feminist hareketin yükselişine kadar milliyetçi modernizmi kadınların özgürleşmesi olarak sunabildi cumhuriyet. İkinci dalga feminist hareket ise Türkiye’de (ve dünyada) milliyetçi modernizmle hesaplaşırken, Kürt kadın hareketinin yükselişiyle birlikte mücadelesini ve mücadele tarihini resmi erkek Türk tarihçiliğinin ötesinde enternasyonalist bir zeminde inşa etti- ediyor
Ben yaşlılıkla kendi başıma mücadele ediyorum birçok kadın gibi, feminist bakış açım bu mücadelemi güçlendiriyor ama o kadar…
İşçi cinayetleri gibi kadın cinayetleri de kanıksandı. Tıpkı işçi cinayetlerindeki birer ikişer ölümler gibi her gün birer ikişer katledilen kadınlar da feminist hareket/kadın hareketi dışında siyasetin gündeminde kendine yer bulamıyor
8 Martlarda feministlerin metinlerinde işçi kadınlara ne kadar vurgu yapıldığı hala daha itinayla ölçülürken, bu ölçümü yapanlar 1 Mayıslarda işçi kadınların mücadelelerine ve taleplerine sosyalist örgütlerin ve sendikaların ne kadar yer ayırdığıyla ilgilenmiyorlar
Mevcut iktidarın kadınların haklarını şeriat hükümleriyle meşrulaştırmaya çalışması karşısında öne çıkacak politika, laiklik ekseninde bir saflaşmanın örgütlenmesi olmamalı. Ki hetero-patriyarkanın dünyanın farklı yerlerinde farklı dini-milliyetçi referanslarla kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarına saldırdığını da göz önünde bulundurduğumuzda, meselenin tek başına laiklik-şeriat ikileminden ele alınamayacağını görüyoruz
Kadınları aileye hapsetmeye, erkek şiddetine boyun eğmeye zorlamaya yönelik yasal hak gaspları için zemin yoklamaya devam eden AKP iktidarı, feminist hareketin ve kadın hareketinin tabir yerindeyse meydanı boş bırakmaması nedeniyle somut adım atmaktan şimdilik imtina ediyor
Sonuç olarak AKP iktidarı hem sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz emek ihtiyacını karşılamak hem bir kapitalist birim olarak evliliği inşa etmek hem de ihtiyaç duyduğu toplumsal inşa için kindar ve dindar nesilleri yetiştirecek ailelerin kurulmasını sağlama hedefiyle, patriyarkal kapitalizmin en uyum içinde kendini yeniden üreteceği politikaları hayata geçirmeye çalışıyor
Gelinen noktada Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, patriyarkanın kaybettiği her mevziiyi almak için başlattığı ağır saldırılar karşısında, yüzbinleri sokaklara dökmenin yanı sıra evlerin içinde kadınların sürdürdüğü direnişle, siyasal etki alanını toplumun her kesimine yayabilen bir feminist hareket söz konusu
Sonuç olarak Kemalizm hakları "vermemişti", yeni sınıflar ve toplumsal güçler ittifakının/mücadelesinin gereklerine uygun olarak, feminist mücadelenin gücü ve basıncıyla, önce Medeni Kanun’u uyarlamış sonra da oy hakkını teslim etmişti
AKP iktidarı yirmi yıldır kadınların patriyarkaya direnişini durdurmak, engellemek için politika üretiyor ancak başarılı olamıyor. Kadınların bizzat evdeki erkek egemenliğine gösterdiği direniş sokaklarda ve işyerlerinde cinsel tacize karşı mücadeleye dönüşürken, işçi direnişlerinde patron temsilcilerinin cinsel tacizlerinin ifşası, eşit işe eşit ücret talebi olarak dile geliyor