ABD ordusu, dünyanın her yerindeki toplulukları ABD rejimi altında olmaya zorlayan ataerkil ve emperyalist bir aygıt… Sorunlar feminizmin gündemine giriyor çünkü ABD’nin askeri operasyonlarından ilk etkilenenler kadınlar ve çocuklar
Kitzia Esteva-Martinez Dünya Kadın Yürüyüşü ve Küresel Adalet Ortaklığı (GGJ) için çalışmalar yürüten bir feminist. GGJ, ırkçılığa, karşı işçilerin ve göçmenlerin hakları için mücadele eden, militarizmi ve endüstriyel kompleksleri bitirmeye çalışan bir organizasyon. Ayrıca GGJ, ABD’de ve diğer ötekileştirilmiş toplumlarda feminist yenileyici bir ekonomi vizyonu geliştiren topluluk örgütlerinin bir ittifakıdır. Feminist Barış İnisiyatifi’nin motivasyonu ve gündemi hakkında Capire’nin sorularını yanıtlayan Kitzia Esteva ile yapılan röportajı sizler için çevirdik.
*Feminist barış kavramının arkasında ne var?
Feminist Barış İnisiyatifi, feminist bir ABD dış politikası amacıyla hareket eden bir organizasyondur. Birçok kadın örgütlenmesi bu inisiyatifin kurulması ve gelişmesi için son 2 yıldır birlikte çalışıyor. Geçtiğimiz yıl, feminizmin kesişim noktasında, değişimi ve ABD’deki barış hareketini yeniden canlandırmak için hareket odaklı bir dış politika taslağı yayımladık.
ABD dış politikasını tartışmak için politik eğitimler ve paneller düzenliyoruz. COP 26’daki iklim zirvesiyle kendimizi politik anlarda gösteriyoruz. Ayrıca militarizasyon ve fosil yakıtlarının tüketimi ile ilgili tartışmaların, savaş ve silah gelişiminin doğaya verdiği zararının konuşulmadığının da farkındayız.
ABD içinde, enternasyonalist bir anti-askeri yapı inşa eden örgütlenmeler olarak oynayacağımız çok büyük bir rol var, çünkü ABD ordusunun gezegendeki en büyük sera gazı emisyonuna sahip olduğunu biliyoruz. Biz bu durumu Glasgow’daki iklim zirvesine taşımak ve bir şeyler yapmak istedik. Yerliler, siyahlar ve göçmenler arasında net bir şekilde görülen ve tüm dünyaya ihraç edilen ABD’nin askeri toksikliğini azaltmak ve nihayetinde bitirmek için bu sorumluluğu geri getirdik. Taleplerimiz, Pentagon bütçesini, ABD askeri polis varlığını, silah üretimini-dağıtımını ve savaş vurgunculuğunu sona erdirerek, hem ülke içindeki hem de gezegendeki tüm ABD üslerini kapatmaktır.
*İklim değişimi ve militarizm arasındaki bağlantı nedir? Feminist mücadeleler gezegen için mücadeleyle nasıl ilişkilendirilebilir?
Sera gazı salınımı iklim krizinin yaşanmasındaki temel nedenlerden biridir. Genel olarak, sanayilerin kapitalizm altında geliştirilme biçimleri aslında gezegenle doğru bir ilişki içinde değildir ve atmosfere gezegenin sıcaklığını artıracak bir düzeyde zehirlilik getirir. Son 26 yıldır düzenlenen iklim görüşmelerinde, dünyamıza felaket getiren kapitalizm gerçekten sorumluluklarından kaçmaya çalışarak iyi bir iş çıkardı. Örneğin karbon ticareti yapmak.
Söz konusu militarizm ve askeri operasyonlara geldiğinde, silahların gelişimi ve dağıtımı bulunduğu yerde tonlarca nükleer kirlilik yaratıyor. Gezegenin her yerinde bulunan ABD askeri üslerinin devasa bir karbon ayak izi var.
Özellikle ABD'de politikacılar, orduyu daha yeşil hale getirebilecekleri birçok farklı yoldan bahsediyorlar, fakat ordunun tek yeşil çözümünün orduya sahip olmamak olduğunu biliyoruz.
Salınımları azaltmanın yolları var ama istediğimiz bu değil çünkü ABD ordusu, dünyanın her yerindeki toplulukları ABD rejimi altında olmaya zorlayan ataerkil ve emperyalist bir aygıttır. Aynı mantığın ülkede ötekileştirilmiş topluluklar için de geçerli olduğunu görüyoruz. Sorunlar feminizmin gündemine giriyor çünkü ABD’nin askeri operasyon biçimlerinden ilk etkilenenler kadınlar ve çocuklar oluyorlar. ABD askeri üssünün olduğu herhangi bir yerde, cinsiyetçi şiddette, insan kaçakçılığında (özellikle kadınların tercih edildiği) bir artış oluyor. ABD askeri müdahalelerinin neden olduğu yaşamlardan ve kadın bedenlerinden söz etmiyorum bile.
ABD, şirketlerin çıkarları adına faaliyet gösteriyor. Ortadoğu’daki savaşlar, şirketler ve onların ortaklarının bölgedeki fosil yakıtlara erişmeleri içindir. Bu, tüm gezegendeki ABD’nin yağmacı kapitalizmi ve kadınların-çocukların hakları ve onurları arasındaki bir meseledir. Kadınlar ve çocuklar sınırları dışından gelen bir savaş şiddetinin yükünü taşıyanlardır.
Bizler birçok yönden çözümler üreten ve toplulukların sorunlarını çözmek için çözüm stratejileri geliştiren, örneğin temiz suya ulaşmak gibi, insanlarız. Toprağı ve suyu savunanlar aynı zamanda feminist gündemin bir parçasıdırlar. Bu sohbetleri gerçek çözümlere sahip insanlarla yapıyor olsaydık, bu diyaloğun merkezinde toplumsal bir feminist hareket olurdu.
*ABD askeri üslerinin tüm dünyaya yayıldığını biliyoruz. Enternasyonalizmin buna çözüm bulmadaki rolü nedir?
İnsanlar, ABD emperyalizmine karşı mücadele yürütüyorlar. Savaş ve işgalleri yaratan sistemin devamlılığını sağlayan ABD ve diğer faşist rejimlere karşı gezegenimizin yaşaması için büyük bir sorumluluğumuz var.
Feminist Barış İnisiyatifi’yle, Dünya Kadın Yürüyüşü’nü takip ederek daha ileri yöntemleri deniyoruz. Aslında yapmaya devam edeceğimiz kötülüğe direnmekle kalmayıp, aynı zamanda gezegendeki tüm insanlarla gerçekten doğru ilişki içinde olan bir gelecek vizyonu inşa etmek. Bu durum, örneğin ABD dış politikasının demokratikleştirilmesini gerektiren bir şeydir. ABD, gezegenin geri kalanıyla ordusunun verdiği zararlara karşılık onarıcı, iyi ilişkilere sahip olmalı.
Enternasyonalist bir biçimde yapılan bu işe yatırım yapıyoruz. ABD’deki polis ve devlet şiddeti bizi dünyada direnen diğer insanlarla tam ve sürekli bir dayanışma ve ilişki içinde kılıyor. Ekonominin küresel olarak nasıl yönetileceğine ilişkin öncelikleri ve gündemleri geliştiren faşist beyaz üstünlükçü rejimlerden gelen savaş makinelerini durdurabilmek için küresel düzeyde müdahale etmeliyiz.
*Çalışmalarınızın aynı zamanda militarizasyondan etkilenen toplulukların seslerini yükseltme amacı da var. Bu konudaki bazı deneyimlerinizi paylaşmak ister misiniz?
Meksikalı göçmen bir aileden geliyorum. Yeğenime lösemi teşhisi konduktan sonra ABD'ye geldik ve 2003'te Irak'taki savaşın başlangıcıydı. Sınırı geçmem gerektiğinde yaşım 15’di ve imparatorluğa girdiğimi düşündüğümü hatırlıyorum. O yaştaydım, ama zaten ABD'nin ne yaptığının çok farkındaydım. O tarihten beri Göçmen Hakları Hareketi için çalışmalar yürütüyorum. Dünyanın başka yerlerinde ABD emperyalizmi ve militarizmiyle savaşan sosyal adalet ve feminist hareketlerle ilişki içindeyiz çünkü bunu deneyimliyoruz, yaşıyoruz. ABD’deki göçmen topluluklar militarize edilmiş bir sınıra sahip olduğu için dayanışma içerisindeler. Polis, sınır devriyeleri ve gümrük muhafaza güçleri, birçok yönden ABD ordusunun dünyanın diğer yerlerinde nasıl çalıştığına çok benzer şekilde çalışıyor.
Hepsi aynı militarizm canavarına bağlı, beyaz üstünlükçü kapitalizmi ayakta tutan bir devlet şiddeti sistemi. Bütün bunlar hepimizin onuruna ve hayatına aykırı. İçinde veya dışında olduğumuz, toplumlarımızda yaşadığımız savaşa karşılık vermek için bağlantı kurmak zorundayız.
*Çeviri: Mehmet İnanç