Sümeyra Kürt değildi. Ve bunun hiçbir önemi yoktu. O Ruhi Su ile tanıştıktan sonra başka dertler de edinmişti kendine… Barış için, demokrasi için, kadınlar için de bir şeyler yapmak istiyordu
“Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle.”
Bazen bir ezgi hiç bilmediğimiz duyguları bile hissettiriyor bize. Üzüntü, isyan, heyecan… Sümeyra'nın sesi de böyle. Kadife, tok, pürüzsüz ve elem-keder barındırıyor sanki. Nereden başlayacağımı, tam olarak nasıl anlatacağımı bilmiyorum bu sesi. Bir yandan şarkılarını dinliyorum, bir yandan hissettiğim şeyleri kavramaya çalışıyorum bu yazıyı yazarken.
Belki de Sümeyra'yı bize kazandıran Ruhi Su'yu anarak başlamak gerekiyor. Sümeyra Çakır, Ruhi Su'nun dostu, disiplinli öğrencisiydi. Ruhi Su, kendini halkın sesi olmaya adamış devrimci bir sanatçıydı. Sümeyra Çakır da bu bayrağı ondan devraldı. Onların rastlantısı olmasaydı, Sümeyra'nın da müziğe olan aşkını bilmeyecek, sesini belki de duyamayacaktık.
Ruhi Su ile tanışmasını da kendi ağzından aktarmak istiyorum:
“…Müzikle gerçekten ilgilenmeye başlayışım, Ruhi Su’yu tanımakla oldu. Benim okuduğum İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gelir, konserler verirdi. …Küçük plaklarında ‘Bebek’ türküsünü söylüyordu. Soluksuz dinledim. Bu ses, bu söyleyiş, bu türkü bambaşkaydı. Bu, hayranı olduğum Alman romantikleri Schumann, Schubert ya da Brahms değildi. Onları söyleyen seslere de hiç benzemiyordu. Fakat onlar kadar güzel, hatta onlardan daha çok insan ve toprak kokusuyla yüklüydü. O günden sonra ben de türkü söylemeye başladım. İşte hayatımı değiştirecek olan bir kararı da o dönemde vermiştim: Ruhi Su gibi sanatçı olmak…”
Oldu da. Sümeyra Çakır, Ruhi Su'da hissettiği o toprak kokusunu, onu hâlâ dinleyen binlerce insana ulaştırdı. Ancak Sümeyra, hiçbir zaman bir erkeğin ardındaki gölge olmadı. 44 yıllık kısa yaşamında ezilenin, işçinin, Kürtlerin yanında saf tutan direngen bir kadın olarak hafızamızda yer etti.
Mandolin ve Ruhi Su
Bu eşsiz ses, gözlerini 25 Mayıs 1946 yılına Edirne'de açtı. Ortaöğretimini Ankara ve İstanbul'da yükseköğretimini ise Maçka Mimarlık Fakültesinde tamamladı. Kendi anlatımlarına göre, orta halli bir ailede büyüdü. Lise çağlarında müziğe olan ilgisi başlayınca keman çalmak istedi ancak annesi ona mandolin aldı. Mandolinle birlikte müzikle arasında hayatının sonuna kadar hiç bıkmayacağı bir bağ oluşmuş oldu.
Çok geçmeden yıl 1917'de Ruhi Su ile tanıştı ve dönüm noktası işte bu an oldu. Ruhi Su'nun bu kadife sesli öğrencisi, onunla birlikte 1976 yılında ilk kez sahneye çıktı. Çok kısa bir süre sonra Dostlar Tiyatrosu'nun çağrısıyla 'Dostlar Korosu' kuruldu. Bu kararla birlikte 'El Kapıları' albümü çıktı. Sümeyra bu albüm için de "Sevgiyle andığım bir çalışmaydı" diyor bir anlatımında.
Ruhi Su el verdi
Çakır'ın eşsiz sesi, Ruhi Su'nun ve Dostlar Korosu'nda yer alan herkesin dilindeydi. Birçok kişi artık Sümeyra'yı dinlemek için konserlere geliyordu. Ruhi Su, usta-çırak ilişkisi içinde Sümeyra Çakır'a el verince artık tek başına konser yapmaya başladı.
Türkiye Maden-İş Sendikası'nın korosu ve sürgün
Sümeyra 1979 yılında, bir süre Türkiye Maden – İş Sendikası’nın korosunu yönetti. Ancak bu çok uzun sürmedi. Darbenin ayak seslerinin duyulduğu yıllarda koronun "Enternasyonal Marşını" söylemesi suç olarak nitelendirildi ve dava açıldı. 80 darbesinden sonra ise Türkiye'ye girişi yasaklandı ve sürgün hayatı başladı. Sümeyra Çakır, o dönemler neden Türkiye'ye dönmek istemediğini ise şöyle anlatıyor:
"Tabi hakkımda davalar varken, bu baskı ve işkence ortamında Türkiye’ye dönmem düşünülemezdi. Dönmedim, o dönemden beri Frankfurt’ta yaşıyorum."
Yâd elleri yurt olur…
Dünyanın neresinde olursa olsun Sümeyra, sanatı öğrendiği Türkiye'ye hasretini anlatmaktan hiç vazgeçmedi. Gide gide yâd elleri yurt olur derken, İstanbul'u, İstiklal Caddesi'nin salatalık kokan sokaklarına dönme umudunu hep içinde taşıdı. Sokak sokak gezerek kilamlarını dinlediği kadınları, gecekondu mahallelerini belki de hiç unutmadı.
Radyo programından Kürtçe albüm…
Sümeyra Kürt değildi. Ve bunun hiçbir önemi yoktu. O Ruhi Su ile tanıştıktan sonra başka dertler de edinmişti kendine. Sadece konser vermek, albüm yapmak, şarkılarını ülke ülke gezdirmek değildi derdi. Barış için, demokrasi için, kadınlar için de bir şeyler yapmak istiyordu. Kürt halkının kimlik mücadelesinin bir ucundan tutmak, hatta Kürtçe'ye az da olsa bir katkı sunacağı için heyecanını yakın dostu Hüseyin Erdem ile paylaşıyordu.
"Kadınlarımızın Yüzleri" albümü için mahalleleri gezip işçi ve Kürt kadınların hikâyeleri onu dilini bilmediği bir halkın acısıyla birleştirdi. Bu yüzden onun kadife sesinden Kürtçe ezgiler de duymaya başladık.
Ölümünden kısa bir sonra bir odada ve radyoda kaydedilen Kürtçe şarkılar albüm olarak piyasaya çıktı. Arkadaşı Hüseyin Erdem, albüm için şunları söylüyordu:
"Kürtçe söylemek Sümeyra gibi dünyayı ve sanatını bilinçle kavramış bir insan için son derece doğaldı."
Allı turnam bizim ele varırsan…
Sümeyra Çakır, 25 Mayıs 1990 yılında kanserle mücadelesine yenik düştü. Onun hayatını araştırırken, bir gazete kupürü görmüştüm. Kupürde, Sümeyra'nın cenazesi defnedilmek için kalkarken, abisi Ulvi Taşercan'ın, "Allı turnam bizim eve varırsan…" türküsünü söyleyip ağladığını okumuştum…
44 yıllık kısacık bir hayatta, hâlâ onu anlatacak ve yâd edecek çok fazla şey var. İyi ki kadife sesi hâlâ kulaklarımızda.
***
Kısa bir eleştiri
Sümeyra Çakır'a dair atlamak istemediğim bir şey olmasın diye birçok kaynak araştırdım. Bu esnada karşıma TKP'nin yıllar önce hazırladığı bir belgesel çıktı. Belgeselin ismi, bu yazımızın da Türkçe ismi olan "Serçelerin Süvarisi: Sümeyra" idi. Ancak belgeselde Sümeyra'nın Kürtçe albümü Suware Çûçikan'dan hiçbir alıntı göremedim. Hatta bu kısa belgeselde Sümeyra'nın Kürtçe şarkıları olduğuna dair de bir ibare yoktu. Bu yüzden özellikle yazımın başlığına en uygun ismin, "Suware Çûçikan:Sümeyra" olmasını istedim. Kürtçe bu topraklarda, "bilinmeyen", x,y gibi harflerle kayıtlara geçen ve kaybolmaması için binbir türlü mücadele verilmiş bir dil. Sümeyra da bunu görmezlikten gelmeyerek, halkı için sanat yapmış devrimci bir kadın sanatçı.
Albümleri
El Kapıları, Sabahın Sahibi Var, Barış ve Gurbet Türküleri, Allı Turnam, Gülün Elinden, Acayipleşti Havalar, Kadınlarımızın Yüzleri, Vardar Ovası, Suwarê Çûçikan (Serçelerin Süvarisi)
———————————————————–
Kaynak: https://www.cafrande.org/sumeyra-cakir-turkuleri-dinle/
https://m.bianet.org/bianet/yasam/235221-sumeyra-cakir-siwara-cucikan