ÇEDES’in uygulamada yarattığı en büyük sorun, öğrencileri tek tip bir inanca ve yaşam biçimine yönlendirmesidir. Din görevlilerinin okullarda görev alması, öğretmenlik yetkisinin tarikat-cemaat çevreleriyle paylaşılması, laiklik ilkesine açıkça aykırıdır
Türkiye her yıl yeni bir eğitim-öğretim yılına umutlarla başlar. Ancak son yıllarda bu umutların önünde, giderek derinleşen eşitsizlikler ve siyasal müdahaleler ciddi bir engel olarak durmaktadır. Özellikle İslamcı eğitim politikaları ve ÇEDES Projesi (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum), çocukların laik ve bilimsel eğitim hakkını tehdit eden en önemli uygulamalar arasında yer almaktadır.
Bu tablo, yalnızca eğitim sisteminin yapısal sorunlarını değil, aynı zamanda demokrasinin geleceğini de yakından ilgilendirmektedir. Çünkü laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşmak, çocuklarımızı sorgulamayan, eleştirmeyen ve farklılıkları reddeden bireylere dönüştürme riskini beraberinde getirir.
Eğitim Hakkı ve Laiklik
Eğitimin temel amacı, çocukları bilimsel bilgiyle donatmak, onları özgür, eleştirel bireyler olarak yetiştirmektir (UNESCO, 2015). Oysa ÇEDES gibi projeler, eğitimi tek bir dini anlayışa indirgemekte ve farklı inançlara sahip öğrencileri dışlamaktadır.
Laik eğitim ilkesi, tüm çocukların eşit yurttaşlar olarak yetişmesini ve devletin tarafsız kalmasını garanti eder (Anayasa, 1982, md. 24). Eğitimin bu temel niteliğinin zedelenmesi, yalnızca bir kesimin değil tüm toplumun geleceğini tehdit etmektedir. Çünkü laiklik, inanç özgürlüğünün de güvencesidir.
ÇEDES Projesi ve Tek Tipleştirme Riski
ÇEDES’in uygulamada yarattığı en büyük sorun, öğrencileri tek tip bir inanca ve yaşam biçimine yönlendirmesidir. Din görevlilerinin okullarda görev alması, öğretmenlik yetkisinin tarikat-cemaat çevreleriyle paylaşılması, laiklik ilkesine açıkça aykırıdır.
Bu durum yalnızca Alevi toplumunu değil, farklı inançlara sahip tüm yurttaşları endişelendirmektedir. Okul ortamı çocuklara bilim, sanat ve evrensel değerler sunmalı; kimliklerini ve inançlarını özgürce yaşayabilmelerine alan açmalıdır. Çocuklara doğa sevgisi, çevre duyarlılığı ve insan hakları bilinci kazandırılmadan, sadece dini değerler üzerinden yürütülen bir eğitim anlayışı toplumsal barışa katkı sunamaz.
Alevi Toplumunun Kaygıları
Aleviler tarih boyunca eğitimde eşitsizlikten en çok etkilenen topluluklardan biri olmuştur. Zorunlu din dersleriyle başlayan dışlayıcı politikalar, ÇEDES gibi projelerle daha da derinleşmektedir. Bu yalnızca inanç özgürlüğünü değil, aynı zamanda çocukların kimlik gelişimini de olumsuz etkilemektedir.
Bizler, Cemevleri ve Alevi kurumları olarak şu taleplerimizi yineliyoruz:
Eğitimin bilimsel ve laik temelde yürütülmesi,
Hiçbir inanç grubunun dayatılmaması,
Tüm çocukların eşit yurttaşlar olarak yetişmesi,
Eğitim sisteminin demokrasiye, barışa ve toplumsal eşitliğe katkı sunması.
Gelecek İçin Sorumluluk
Laik ve bilimsel eğitim hakkını savunmak yalnızca Alevilerin değil, tüm toplumun ortak görevidir. Çocuklarımızın geleceği, farklılıklarıyla birlikte özgürce yaşayabilmelerine bağlıdır.
Cemevleri yalnızca ibadet yerleri değil; aynı zamanda kültür, eğitim ve dayanışma mekânlarıdır. Bu sorumlulukla, eğitimde eşitlik ve özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğiz.
Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken dileğimiz, tüm çocukların bilimle, sanatla ve özgür düşünceyle buluştuğu bir eğitim ortamında büyümesidir. Çocuklarımızın geleceğini tekçi anlayışlara teslim etmeyeceğiz.
Son Not:
UNESCO. (2015). Education 2030 Framework for Action. Paris: UNESCO.