Ayağa kalk, kadın!
Çünkü yaşam sende, ruh sende.
Dersim sensin, can sendedir.
“Kadını yok etmek, anadilsiz ve hafızasız bir toplum yaratmaktır.”
“Dayê ma nika kotî şome?”
“Anne, biz şimdi nereye gideceğiz?”
Kan kokusuna karışan kekik, dumanın örttüğü bir dağ, susturulan bir ses…
Dersim 1937–38.
Devlet “ıslah” dedi, “medeniyet” dedi — ama gerçekte soykırımın yasal kılıfını yarattılar.
Bu sadece bir askeri operasyon değildi.
Bir kimliği, bir inancı, bir dili ve bir hakikat kültürünü silme planıydı.
Çünkü kadını yok etmek, anadilsiz ve hafızasız bir toplum yaratmaktır.
Bu yüzden emir açıktı: “Önce kadını vurun.”
Küllerin arasında beş tanıklığa göz atalım.
Rêa Heq inancının, doğanın ve belleğin taşıyıcıları olan kadınlar; ateşle sınandı, tarihle konuştu.
Her biri sessizliğin içinden yankılanan birer tanıklık:
- Asiye Ana (Ovacık):
“Dağların arkasına kaçtık. Çocuğumun ağzına ot tıktım, asker duymasın diye. O otlarla nefessiz kaldı, ben de bir daha nefes alamadım.” - Zeynep (Hozat):
“Kız kardeşimi götürdüler. Adını değiştirdiler, dinini değiştirdiler. Ama gözleri hep Munzur’a bakardı. Ölmeden önce dedi ki: ‘Adımı unutturamadılar, içimle taşıdım.’” - Meryem (Mazgirt):
“Evimiz yakıldı. Küle dönen her taşın altından bir isim çıktı. Annem, ‘Biz toprağız, bizi gömemezler’ dedi.” - Bese (Nazımiye):
“Sığındığımız mağaraya ateş attılar. Kardeşimin saçları yanarken ben dua ettim: ‘Xızır beni al, onu bırak.’ Sonra ikimiz de yandık.” - Fatê (Pertek):
“Bizi kamyona doldurdular. Her köyden bir kadın, bir çocuk… Adımı unuttum sandım. Ama her gece rüyamda annem sesleniyor: ‘Fatê, unutma seni kim yaktı.’”
Bu kadınlar ne yalnız kurban ne sadece tanık — hafızanın ta kendisi, gerçeğin hafıza taşıyıcılarıdır.
Sustular, çünkü zamanı geldiğinde konuşmak için yaşıyorlardı.
Alevi inancında kadın, cem meydanında erkeğin eşitidir.
“Eline, beline, diline sahip ol” ilkesi, baskının değil hakikatin korunmasının öğretisidir.
Rêa Heq yolunda kadın, Ana Fatma’nın nefesidir;
adaletin, doğanın, suyun ve sevginin suretidir.
Ama 1938’de bu nefes hedef alındı.
Kadın susturularak yolun yarısı kesilmek istendi.
Kadın unutursa toplum unutur ve toplumun kalbi susturulur tam da bu yüzden kadın hedef seçildi
Dersim soykırımının kadın üzerindeki hesabı çok netti:
Kadını kimliksizleştirmek, soykırımın en sessiz ama en kalıcı biçimidir.
Kadın bedeni “namus”, sesi “tehdit”, kimliği “tehlike” olarak kodlandı.
Adı, dili, hafızası değiştirildi.
Ama kimliği unutturmayan bir şey vardı: toprak.
Çünkü Dersim’de kadın toprağa düştü ama toprak onu geri verdi.
Toprak, Ateş, Su, İnanç — bu dört element Herbaria’nın ruhunu oluşturur.
Ve Herbaria, kadının direnişidir: yakılsa da yeniden filiz veren, sussa da yeniden konuşan bir yaşamın gerçeğin ruhudur.
Kadınlar her daim Dersim coğrafyasında direnişin adı oldular.
Bugün savaşın, yıkımın, göçün ve sürgünün tanığı olan kadınlar, o sessiz Dersim kadınlarının ardıllarıdır.
Onlar bedeninde toprağın ateşini, ruhunda suyun sabrını taşır.
Kürt ve Alevi kimliğinin yeniden dirilişi, onların öncülüğünde mümkündür.
Ayağa kalk, kadın!
Çünkü yaşam sende, ruh sende.
Dersim sensin, can sendedir.
Taşlaşmayan hafızamızdaki Dersimli kadınlar…
Ve sonra, yıllar sonra, Dersim dağlarından birer birer kadınlar yol aldı, kadınlar çıktı.
Adı: Zarife oldu, Bese oldu, Tekoşin oldu ve Sakine Cansız.
Onlar küllerinden doğan kuşlardı, onlar ateşte özgürleşen kelebeklerdiler.
Hem Dersim’in kızları hem de dünyanın vicdanı oldular.
“Bir kadının direnişi, bir halkın direnişidir” diyerek unutturulan hafızayı geri getirdiler.
Onlar, silahları kadar sözleriyle de bir yol açtılar:
Kadının sessizliğini kırdılar, kadının tarihini yeniden yazdılar.
Onların bizlere bıraktığı miras yalnız mücadele değil;
adaleti, sevgiyi, inadı ve yaşamı aynı bedende taşımayı öğrettiler.
Bugün her Dersimli kadının gözünde onların bir parıltısı vardır;
korkunun yerine onuru koyan o parıltı.
Kadın Yazarların Sözleriyle
Kadınların kalemi dağların yankısı gibidir — susturulamaz.
- Aslı Erdoğan: “Acıya dokunmak, insan kalmaktır.”
- Sevda Karaca: “Kadınlar anlatınca dağlar ağlar.”
- Meyrem Xan: “Ezgilerimiz ağıt değil, direniştir.”
- Elif Şafak: “Kadın susarsa, toplumun kalbi susar.”
Bu sözler aynı kökten gelen bir hakikati fısıldar:
Kadın konuştuğunda tarih yeniden doğar.
Ayağa Kalk, Dersim
Dersim kadını; toprağın bereketini, ateşin arınmasını, suyun sabrını, inancın direncini taşır.
O, Herbaria’dır — doğanın direniş hafızası.
Bugün Kürtlük ve Alevilik, onun nefesiyle yeniden yaşam bulmaya çağrılıyor.
Ayağa kalk, Dersim!
Yaşam sende, ruh sende.
Kadın sende.

