Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

savaşı kadınlara sor

ayşe düzkan ayşe düzkan
28 Aralık 2025
Yazı
0
savaşı kadınlara sor
0
SHARES
12
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında savaş endüstrisinin geldiği boyut savaşların biçimini değiştirdi. artık çatışmalar sadece askeri güçler arasında değil, askeri güçlerle sivil nüfus arasında cereyan ediyor. bu sivil nüfusun çoğunluğunu kadınlar ve onların bakmakla yükümlü oldukları çocuklar oluşturuyor. bugün çatışmaların ağırlıklı olarak yaşandığı, “üçüncü dünya” ya da “geri bıraktırılmış” olarak tanımlanan bölgelerde yaşayan bir kadının savaş sebebiyle hayatını kaybetme riski, orduların profesyonelleştiği ülkelerde yaşayan bir erkekten çok daha fazla

şunu hatırlatarak başlayayım: hem kadınların hem de karma örgütlerin yürüttüğü barış mücadeleleri bütün çatışmaları eşit görmez, paylaşım savaşlarıyla ulusal kurtuluş mücadelelerini birbirinden ayrı tutar.

modern kadın barış hareketlerinin tarihi epey eski, ta birinci dünya savaşı yıllarına kadar uzanıyor. women’s league for peace and freedom yani barış ve özgürlük için kadın birliği, kısa adıyla wilpf’i kuranlar, o sırada hemen her ülkede örgütlü olan komünist partilerin üyesi veya bu partilerin etki alanındaki kadınlardı. ortak bir amaç, örneğin barış için, farklı toplumsal kategorileri, özgül örgütlerle harekete geçirmek, sosyalistlerin de komünistlerin de başvurduğu bir örgütlenme modeli olmuştu. reel sosyalist sistemin çöküşünden sonra wilpf içinde feministler ağırlık kazandı. bu, aynı zamanda kadın barış hareketinin kendi ideolojik zeminini oluşturduğu dönem oldu. bu zeminin temel hatlarını şöyle özetleyebiliriz:

  • özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında savaş endüstrisinin geldiği boyut savaşların biçimini değiştirdi. artık çatışmalar sadece askeri güçler arasında değil, askeri güçlerle sivil nüfus arasında cereyan ediyor. bu sivil nüfusun çoğunluğunu kadınlar ve onların bakmakla yükümlü oldukları çocuklar oluşturuyor. bugün çatışmaların ağırlıklı olarak yaşandığı, “üçüncü dünya” ya da “geri bıraktırılmış” olarak tanımlanan bölgelerde yaşayan bir kadının savaş sebebiyle hayatını kaybetme riski, orduların profesyonelleştiği ülkelerde yaşayan bir erkekten çok daha fazla.
  • kadınlar ordularda, komuta kademelerinde, savaş kararlarının alındığı kurullarda yer almıyor.

ancak kadın barış mücadeleleri için önemli olan bu olgunun özellikle 20. yüzyılın sonlarında belirleyici biçimde değiştiğini görüyoruz. kadınlar savaş kararlarının alındığı kurumlarda yükseldi, halk ordularında ve profesyonel ordularda git gide daha fazla yer alıyorlar. az sayıda ülkede de olsa kadınlar için zorunlu askerlik hizmeti var. dünyanın en vahşi militarist güçlerinden israil’in kuruluşundan itibaren kadınlar da askerlik yapıyor. cinsiyet eşitliği konusunda ileri noktalarda olan norveç ve isveç’te askerlik hizmeti kadınlar için zorunlu, danimarka da benzer bir uygulamayı tartışıyor.

  • ikinci dalga feminizmin yükselişiyle birlikte taciz ve tecavüz, mağdurun utancı değil, bir suç olarak görülmeye ve böylece daha fazla dillendirilmeye başlandı. bu farkındalık, taciz ve tecavüzün bir savaş aracı olduğunu ve sadece kadınlara ve çocuklara karşı değil, erkeklere karşı da kullanıldığı gerçeğini açık hale getirdi. bu konu yugoslavya’yı bölen savaşlarla birlikte gündeme geldi, ışid vahşetiyle daha açık bir biçimde görüldü. daha güncel bir olgu, profesyonelleşen ordulardaki erkeklerin kadınlara karşı daha acımasız olması çünkü genellikle cezasızlıktan yararlanması gerçeğidir.

1960’lar ve 1970’lerin başında, abd’lilerin vietnam savaşı, vietnamlıların da amerikan savaşı olarak tanımladığı vietnam işgaline karşı çıkanlar arasında, hiç bilmedikleri bir ülkede, bilmedikleri bir dava için savaşmayı reddeden genç erkekler ve çocuklarını bu işgalde kaybetmeye itiraz eden ebeveynler vardı. bu işgalin vietnam halkına yönelik büyük bir haksızlık olması bir yana, abd halkını da mağdur ettiği daha sonra anlaşıldı. abd’li ölü sayısı 60 bine ancak ulaşmıştı, yaralılar 304 bini buluyordu, bunların ancak yarısı ciddi yaralanmalardı. ama bu erkekler evlerine ağır ruhsal hasarla dönmüştü; bu başkalarına ve kendilerine zarar vermelerine sebep oluyordu. bu hasar, abd toplumunun ortak hafızasında yer etti ve daha sonra kadınların barışa sahip çıkmasındaki -en önemli olmasa da- etmenlerden biri oldu. sonradan, vietnam sendromu denen bu olgunun abd’ye mahsus olmadığı görüldü. vietnam konusunda abd’de gösterilen boyutta bir tepki ırak işgali sırasında gösterilmedi çünkü o sırada abd ordusunun profesyonelleşmişti, en yoksul ve en çaresizler paralı askerlik  yapıyordu; bu olgu tepkiyi zayıflattı.

avrupa’da kadın barış hareketleri

ingiltere’de, berkshire’da kurulu olan greenham common askeri kampına nato’nun nükleer füzeler yerleştirilmesi kararının ardından 5 eylül 1981’de, galli “women for life on earth/yeryüzünde yaşamdan yana olan kadınlar” adlı bir gruptan 36 kadının kendilerini üsse zincirlemesiyle başlayan direniş, bir kadın barış kampına dönüştü ve 1980’lerin en önemli feminist eylemlerinden biri oldu. bundan sonra üs kadınlar tarafından defalarca kuşatıldı, bu kuşatmalara binlerce kadın (aralık 1983’te 50 bin!) katılıyordu. greenham common aynı zamanda feminist bir hayatın, erkeksiz bir dünyanın nasıl olabileceğiyle ilgili bir fikir oluşturdu. binlerce kadının hayatının bir döneminde yaşadığı, çocuklarını getirdiği kadın barış kampı 2000 yılına kadar sürdü. kamptan geriye önemli deneyimler, üssü çevreleyen dikenli tellere çocuk bezlerinin, kadın iç çamaşırlarının asılı olduğu görüntüler kaldı.

yine geçen yüzyılda ortaya çıkan en önemli kadın barış hareketlerinden biri siyahlı kadınlar. dünyanın farklı yerlerinde bu başlık altında faaliyet yürütmüş kadın sayısının 10 bini geçtiği söyleniyor. siyahlı kadınlar’ın en çok başvurduğu eylem biçimi nöbetlerdi. özellikle yugoslavya’nın dağılması sırasında, sırbistan’ın başkenti belgrad’da, küfürler, tükürmeler, atılan taşlar altında tuttukları nöbetler sadece cesaretlerini değil, kendi devletleri adına işlenen savaş suçlarına karşı yükseltilen nadir seslerden biri oldu. o dönemde balkanlar’da yaygın bir örgütlenme olan siyahlı kadınlar’ın, tecavüze uğramış ya da uğrama riski altında olan bosnalı kadınlara verdiği destek, onları sınırdan kaçırma da dahil çok çeşitli biçimler aldı, kadın dayanışmasının, feminist enternasyonalizmin güçlü bir örneğini teşkil etti.

kadınların barış mücadelesiyle ilişkisini toplumsal sistemle açıklayan feminist ideoloji gelişirken özcü yaklaşımlar da güçlü biçimde dillendirilir oldu. kadınların anne olduğuna, bundan kaynaklanan güdüleriyle barışçıl olmaya yatkın olduklarına dayanan bakış açısı maalesef hâlâ itibar görüyor.

bu iki yaklaşım yani kadınların bir toplumsal kategori olarak savaşı farklı deneyimlemeleriyle, fıtratlarından kaynaklanan sebeplerle barışa yatkın olduklarına dair fikirler, kadın barış hareketlerinde farklı dönem ve coğrafyalarda ağırlıkları değişerek bir arada var oldu.

abd’den güncel bir örnek

yeni yüzyılda, dünyanın pek çok yerinde “vekalet savaşları” sürerken barış hareketlerinde de bir gerileme göze çarpıyor. bu vekalet savaşlarının en güçlü tarafı olan abd’de, abd devletinin politikalarına karşı çıkan bir kadın barış örgütü var; codepink, 17 kasım 2002’de, yüz küsur kadın tarafından, abd’nin ırak’ı işgal etmesini önleme hedefiyle kurulmuş olan bir kadın barış örgütü. ilk eylemleri, 4 ay boyunca beyaz saray’ın önünde, kesintisiz  nöbet tutmak olmuş. zamanla başka örgütler de nöbete katılmış, bunların da önemli bir kısmı kadın örgütü. 8 mart dünya kadınlar günü’nde son bulan nöbette on binin üzerinde insan yer almış; eylemi örgütleyen 25 kadın, beyaz saray’ın önünde gözaltına alınmış.

örgütün “pembe kod” anlamına gelen adı, bush yönetiminin renk kodlu -sarı, turuncu, kırmızı- güvenlik alarmı uyarılarına gönderme. codepink halen ırak’ta adalet ve savaş suçlarının yargılanması, guantanamo’daki işkence ve gözaltı merkezinin kapatılması için, silahlı ve casus insansız uçaklara, çin’in şeytanlaştırılmasına, abd’nin israil’e ve çeşitli gerici rejimlere verdiği desteğe karşı sık sık militanlaşan ve kadrolarının düzenli olarak gözaltına alındığı bir mücadele yürütüyor.

şunun altını çizmek isterim: kadın barış hareketleri, dünyanın hemen her yerinde savaş karşıtı mücadeleyi kendi devletlerinin politikalarına karşı, mümkün olan her durumda savaşılan devletin kadınlarıyla el ele yürütüyor. ve militarizmden söz ettiklerinde eline silah alan herkesi değil, devletlerin konvansiyonel ordularını kastediyorlar. yani kadın barış hareketleri bu anlamda pasifistlerden ayrılıyor.

türkiye’de 1990’larla birlikte, savaşta evlatlarını kaybetmiş kürt kadınları bir araya getiren ve çok önemli bir ses oluşturan barış anneleri’nin yanı sıra feministlerin örgütlediği çeşitli kadın barış hareketleri de oldu. bunlar haklı olarak, kürt meselesinin demokratik araçlarla çözülmesine odaklandılar. ancak bugün kürt meselesi bir iç politika konusu olmaktan çıktı, bölgede, özellikle esad rejiminin devrilmesinden sonra oluşan dengelerle yakından ilintili. o yüzden bugün devletlerarası ilişkiler de makro siyaset de artık feminizmin konusu.

Etiketler: Barışbarış mücadelesiFeminizmKadın DayanışmasıKadın MücadelesiKadınların barış mücadelesiKürt kadın mücadelesiSavaşSayı 148
Önceki İçerik

Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye’de 2025 Yılında Neler Yaşandı?

Sonraki İçerik

Kastik Katilin Yapısal Krizine Karşı Örgütlü Kadın Mücadelesi

Sonraki İçerik
2025’te Kadın Mücadelesi: Direniş, Tehdit ve Umut

2025’te Kadın Mücadelesi: Direniş, Tehdit ve Umut

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.