Jin, jiyan, Azadî de uzun ve büyük bedeller verilen bir mücadele geleneğinin sonucunda gelişti. Kadın ile yaşamın, yaşam ile özgürlüğün arasında bozulan ilişkiler mücadele ile yeniden kuruldu
Jin, Jiyan, Azadî eylemsellikleri kadın özgürlük mücadelesinin yerel olduğu kadar evrensel olduğunu ortaya koydu. Kadınların itirazlarının yükseldiği bu dönem, çözümün nasıl olacağını da Jin, Jiyan, Azadi serhildan süreci ortaya koydu. Kadınlar 21. yüzyıl kadın yüzyılı yapma iddiası ve kararlılığında.
Jin, jiyan, Azadî… üç sözün tesadüfen bir araya gelmesinin çok ötesinde, yaşamın kör düğüme dönüşmüş sorunlara çözüm sunan bir anlam ihtiva etmektedir. Bir sihirli kilit gibi paslı kapıları aralayan ve yaşamı gün ışığına kavuşturan bir gücü var. Binlerce yıldır çözülemeyen toplumsal sorunlara, toplum kırımına-kadın kırımına-ekolojik yıkıma çözüm sunduğu için toplum tarafından hızla sahiplenildi. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde kadınlı-erkekli gruplar bu slogan altında özgür yaşam umudunu dile getirdi.
Garip olan ise bu sloganın varlığı uluslararası antlaşmalarla yok hükmünde sayılan, dili yasaklanan Kürt halkının dilinden yayılmış olmasıydı. Türkiye parlamentosunda Kürtçe üzerindeki yasaklar devam ede dursun, Jin, jiyan, Azadî dünya sokaklarından, ülke parlamentolarında, varoşlarda, kent merkezlerinde Kürtçe haykırıldı. Dillere, kültürlere, kadınlara konulan sınırları aşıp, mesajını milyonlarca insana ulaştırdı. Jin, jiyan, Azadî, toplumsal özgürlüğün kadın özgürlüğünden geçtiğini, kadınların özgür olmadığı toplumlarda, özgürlüğün olamayacağını da ortaya koydu. Kadınların özgürlüğünün toplumsal özgürlüğün ilk ilkesi olduğunu ortaya koyduğundan, kadınların yanı sıra erkekler tarafından da benimsenip, sahiplenildi. Kürdistan’da başlayan serhildan hareketi kadınlı- erkekli grupların bu slogan etrafında birleşmesiyle tüm İran’a yayıldı. Böyle bir değişim büyük zihniyet devrimi gerektirir. Kadını mülkü olarak gören bir toplumsallıkta yetişen erkeğin, kadınların öncülüğünde, alanlarda Jin, jiyan, Azadî diye haykırması yaşanan toplumsal devrimin ifadesidir. Binlerce yıllık ataerkil sisteme meydan okuyan büyük bir başkaldırıyı ifade etmektedir. Ama şu da bir gerçek ki hiçbir şey tarihsiz ve mücadelesiz gelişmiyor. Her şeyin bir tarihi ve mücadele öyküsü vardır. Hiçbir şey emek vermeden, bedel ödenmeden kapatıldığı karanlıktan gün yüzüne kendiliğinden çıkmıyor. Hakikate ulaşmak yoğun bir bilinçlenme, örgütlülük ve mücadele gerektiriyor.
Jin, jiyan, Azadî de uzun ve büyük bedeller verilen bir mücadele geleneğinin sonucunda gelişti. Kadın ile yaşamın, yaşam ile özgürlüğün arasında bozulan ilişkiler mücadele ile yeniden kuruldu. Kız çocuğu doğdu diye ölüm sessizliğine bürünen, oğlan çocuğu doğurmayan kadınların üzerine kuma getirilen, kadınları bir meta gibi değiş- tokuş aracı haline getiren, namus adı altında katleden ataerkil bir toplumdan kadınların öncülüğünde yürüyen bir topluma ulaşmak öyle kolay olmasa gerek. Kürt kadınları sadece ulus-devlet sömürgeciliğinin jeopolitik çatışmaları, baskıları ve katliamları ile mücadele etmedi. Aynı zamanda cinsiyetçiliğe ve kendi toplumundaki ataerkil yapılardan kaynaklanan zorluklarla da mücadele etmek durumunda kaldı. Her tür sömürgecilikle mücadele, deneyim kazanmasına ve kendi tarzını yaratmasına yol açtı. Kürt kadınları mücadele içinde kendisini tanımladı ve ne olduğu kadar ne olmadığı bilgisini ulaştı. Kuşkusuz kim olduğunu bilmeden, yaşamın özgürlükle bağını güçlü kurmadan, bedel ödemeden Jin, jiyan, Azadî bağını güçlü kurmak mümkün olamazdı.
En eski sömürge kadındır
"Jin, Jiyan, Azadî" sloganı sadece bir hak talebini değil, aynı zamanda kimlik, yaşam ve özgürlüğün birbiriyle bağını ortaya koymayı da ifade ediyor. Devletle, ataerkil sistemle, yanı başındaki erkekle, aile ile hata kendisine öğretilmiş olan geleneksel kadın bilgisiyle mücadele etmeden, özgürleşmek mümkün olamazdı. Kürt kadınları mücadeleyi komple ele alıp, geliştirdikleri için yerelde olduğu kadar, küresel düzeyde de sahiplenilen evrensel değerlere ulaşmışlardır. Dolayısıyla Jin, jiyan, Azadî mücadelesi uzun ve büyük bedeller verilerek kendi kimliğini bulan bir mücadelenin sonucu gelişti. Bu fikrin oluşması ve yaşam bulmasında Başkan’ın çok büyük emek ve desteği vardır. Yine binlerce kadın bu sürecin gelişmesinde bedel ödedi, yaşamını feda etti. Mücadele eden bu inançlı ve kararlı kadınlar sayesinde mücadele gelişti, yaygınlaştı; kadınlar özgürlüğü düşünmeye ve mücadele etmeye cesaret edebildi. Yani Jin, jiyan, Azadî kollektif bir emeğin sonucu gelişti ve herkesin hakikatini dile getiren bir ifadeye dönüştü. Bu nedenle yerel olduğu kadar evrensel özellikleri de bağrında taşıdı. İşte, 16 Eylül 2022 tarihinde Doğu Kürdistanlı Jina Amini’nin katledilmesinin ardından tüm dünyaya yayılan jin-jiyan-azadi sloganının Kürdistan Kadın Özgürlük Mücadele geleneğine dayanan böyle 40 yıllık bir deneyimi vardır. Jina'nın öldürülmesi, kolektif öfkeyi yeniden körükledi, kadınları küresel düzeyde ataerkil devlet şiddetine karşı harekete geçirdi. Ancak bu sloganın kendi gücünü kazanması onlarca yıllık bir bilinçlenme, emek ve eylem çalışmasıdır.
Jin, jiyan, Azadî sloganın gücü, hakikati tespit etmesinden geliyor. Ruhu ise “en eski sömürge kadındır” tezine dayanıyor.
Jineoloji bilimi, özsavunma örgütlenmeleri
Kürdistan özgürlük hareketi mücadeleye başlarken iki sömürge teziyle yola çıktı. Bunlardan birincisi ‘Kürdistan uluslararası bir sömürge’ teziydi. Kürdistan dört ulus devlet ve aynı zamanda emperyalist ülkeler tarafından sömürgeleştirilen bir ülkedir tespitiydi. İkinci tez ise en ‘eski sömürgenin’ kadınlar olduğu teziydi. Bu bağlamda ataerkil sistemin kadınlar üzerinden geliştirdiği sömürgeciliğin aşılması tüm sömürgecilik biçimlerini sarsma ve ortadan kaldırılma özelliğindedir. Bu nedenle kadının özgürlüğü toplumsal özgürlüğün sağlanmasında belirleyici bir yer edinir. Bu nedenle Başkan’ın, ‘toplumsal özgürlüğün temel şartının kadın özgürlüğünden geçtiği’ tespitini yapar. Kuşkusuz bu tespitler sadece teorik olarak belirlenen tespitler olarak kalmadı. Bunun fikirsel tartışmaları kadar örgütlenmesi ve mücadelesi de yürütüldü. Erkeğin denetiminde olmayan alanlarda, kadınlar kendi deneyimini oluşturmak ve iradesini açığa çıkarabilmek için her alanda özgün-özerk örgütlenmelerini geliştirdi. Kendi bilgisine yani özgürlüğün bilgisine ulaşmak için akademiler oluşturdular. Jineoloji bilimini geliştirdiler. Savunma gücünü oluşturmak için özsavunma örgütlenmelerine gittiler.
Toplumsal yaşamda eşitsizliği aşmak için eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet uygulamasını her alanda uygulamaya koydular. Kadın- erkek arasındaki mesafeyi özgürlük lehine geliştirmek için özgür eşyaşam kuramını yaşamsallaştırmaya çalıştılar. Kuşkusuz bu gelişmelerin hiçbiri sadece bir çağla, bir dönemle sınırlı olan değişimler değildir. Kadın ile erkek arasındaki eşitsizliği düzeltme çabası tüm sömürgecilik biçimlerini ortadan kaldırmayı gerektiren köklü değişiklikler yarattı.
Bu mücadele ile sadece Kürdistan değil tüm Ortadoğu değişiyor. Daha 6 yıl öncesine kadar ikinci-üçüncü kuma olmaya, küçük yaşta evliliğe zorlanan Rakka- Tabqa gibi yerlerde şimdi kadın ve erkeğin eşit temsilini bulduğu eşbakanlık sistemiyle toplumsal yaşam demokratik bir temelde değişiyor. Yaşamın her alanında özgün kadın örgütlemeler geliştirilerek kadınlar kendilerine dair kararları kendileri alıp, uyguluyorlar. Kadınlar kitlesel eylemlerde, siyasette, yerel yönetimlerde, yasaların yapımında, öz savunmada, ekonomide, hayatın hemen her alanında öncülük rol üstlenmişler. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet uygulaması ile Kürt partileri sadece mecliste en çok kadın milletvekili bulunduran partiler olmakla kalmadılar, meclis aritmetiğini de değiştirdiler. Yerel yönetimlere kadınların dahiliyle kentler tüm farklılıkların bir arada yaşadığı demokratik mekanlara dönüştü. Kadının- yaşam ve özgürlükle bağı kadar, toplumun demokrasi ve ekoloji ile bağı sorgulanıp, dostluk temelinde yeniden kurulmaya çalışıldı.
Bu dönem Kürdistan Özgür Kadın Hareketi bilinçlenmeyi sağlamaya yönelik önemli kampanyalar başlattı. Kadına yönelik her türlü şiddete, ayrımcı ve cinsiyetçi tutumlara karşı 'kimsenin namusu olmayacağız, namusumuz özgürlüğümüzdür' 'kadın kırımına hayır', 'demokratik özgür bir toplum yaratalım, tecavüz kültürünü aşalım', gibi birçok kampanya düzenleyerek ve mücadeleyi toplumsallaştırarak ataerkil belleği sorgulamış, toplumsal farkındanlık yaratarak, değişim sağlamıştır. Kadınların bu değişimi ve yaşamı özgürleştirme çabası erkekleri de değişime zorladı.
Kadın kırım politikaları
Örgütlenen mücadele eden kadınlar geliştikçe erkekler pervasız davranışlarını sınırlandırmak durumunda kaldılar. Kadın mücadelesi büyüdükçe, toplumsal farkındanlık ve dönüşüm yaratıldıkça, kadın temsiliyetine ve kazanımlarına yönelik devlet şiddetinde artışın yaşandığına da tanık olduk. Belediyelere kayyum atanarak, birçok seçilmiş eş başkan, milletvekili, belediye meclis üyesi ve uzun yıllardır kadın mücadelesinde yer alan Kürt kadın aktivistleri tutuklandı. Şu an yeni bir yerel seçim çalışmasına gidilirken, Gültan Kışanak gibi pek çok belediye eşbaşkanı, meclis üyesi, parlamenter uzun yıllara varan cezalarla zindanlarda tutulmaktadır. 2016 yıllından bu yana Kürt kadın hareketinin neredeyse tüm kurumları kapatıldı. Yine politik mücadelede yer alan kadınlara yönelik kadın kırım politikaları geliştirildi.
9 Ocak 2013’de Sara- Rojbin-Ronahi, 23 Aralık 2022 yıllında Emine Kara Paris’in orta yerinde katledildi. Jineoloji çalışmalarını yürüten Nagihan Akarsel, 4 Ekim 2022 yıllında Türk devletinin görevlendirdiği kişiler tarafından Süleymaniye de katledildi. Peşeroj partisinin eşbaşkanı Hevrin Xelef Ekim 2019 çete grupları tarafından katledildi. Jin-jiyan- azadinin bilimini yapmaya çalışan, jin’i yaşatmaya çalışan, değişim isteyen öncü kadınlar her gün hedeflenip, vuruluyor.
Ataerkil-kapitalist sistemin tüm saldırılarına rağmen kadınlar Jin, jiyan, Azadî’nin ruhuyla zamanı örmeye devam ediyorlar. 21.yy. kadın yüzyılı yapma iddiası ve kararlılığıyla “Jin, jiyan, Azadî ile kadın özgürlüğüne” sloganı ile bu yıl mücadeleyi daha da geliştirip, derinleştirdiler. Dayanışma ağlarını geliştirerek Jin, jiyan, Azadî arasındaki bağı daha güçlü örmeye devam ettiler. Kadınlar korkmuyorlar, mücadeleden geri durmuyorlar, dayanışma ağlarını kurmaya devam ediyorlar. Örneğin, Türk devletinin yoğun saldırılarıyla yüz yüze olmalarına rağmen Kürt kadınları bu yıl 3-15 Ağustos tarihleri arasında Ezidi kadınları ile Afgan kadınları arasında köprü kurarak “Hegemon Erkek Saldırılarına Karşı Afgan ve Şengal Kadınlarının Yanındayız” kampanyasını başlattı. Çünkü kadınlar üzerindeki hegemonya ve saldırı yerel olduğu kadar kürsel çaptadır ve mücadeleyi birlikte geliştirmeyi gerektiriyor. Çok iyi biliniyor ki 8 yıl önce Ezidi kadınları kendi örgütlenmesi ve savunması olmadığından kendilerini savunamamıştı. Ancak 6 yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen şimdi Şengal’de Ezidi kadınları örgütlenip kendilerini ve toplumunu savunacak düzeye ulaşmış durumda.
Kadın yüzyılı
Jin, jiyan, Azadî serhildanları 21. yüzyılın kadın yüzyılı olduğunu da ortaya koydu. Bu yüz yılın ilk çeyreğinde dünyanın pek çok yerinde karşılığını bulan geniş çaplı kadın hareketleri gelişti. Kadın katliamlarına karşı Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz-2015) hareketi Arjantin’de, erkek taciz- tecavüzüne karşı Mee Too hareketi (2017) ABD’de, kadına yönelik taciz ve tecavüzün arkasında devlet politikalarının olduğunu ortaya koyan Las Tesis hareketi (2019) Şili’de ve en son 2022 yıllında Jina Amini’nin öldürülmesi ile İran’da başlayıp, tüm dünyaya yayılan Jin-Jiyan-Azadî eylemsellikleri kadın özgürlük mücadelesinin yerel olduğu kadar evrensel olduğunu ortaya koydu. Kadınların itirazlarının yükseldiği bu dönem, çözümün nasıl olacağını da Jin, jiyan, Azadî serhildan süreci ortaya koydu. Kadınlar 21. yüzyıl kadın yüzyılı yapma iddiası ve kararlılığında.