Bugün Ortadoğu'da yeni yaşamın felsefesine ve fikrine sahip çıkan kadınlar faşizmin karşısında birleşik cephede buluşuyor… Bu 25 Kasım'da ışığımız, "jin jiyan azadî" olacak
Kadın kırımını hedeflerken faşizmin bütün zor aygıtlarını devreye sokarak toplumu da bu noktada düşürmek isteyen iktidara bizim de sözümüz var.
Zaman ve mekan, devrimler için varoluş koşulları haline getirildiğinde rastlantısal durumlar artık ortadan kalkmıştır. Hiçbir şey tesadüf olmayıp kendiliğinden başlayan bir hareket söz konusu olmamaktadır. Tam da bu bağlamda ses, en az görüntü kadar mekânsal olup devrime hizmet eder…
Ninhursang’ın dağlarında doğumunu geçekleştiren o ses, erkekliğin inkar tarihinde karalanmış olan femme fatale: Lilith'in sesidir, Mirabel kardeşlerin, Mıshafareşli Êzidî Begé'nin, yaşamı kavgayla geçen Sara'nın, Umajo köyünün, Jinwar köyünün sesidir, Tuareglerin, Peşt'un kadınlarının, Ethel Smyth'in, Ayşe Şan'ın, Mikasuki kabilesi bereket tapınağının, Hevrin Xelef şifa bahçesinin sesidir. O ses Mahsa Jîna Emînî'nin, Nagihan Akarsel'in hakikat sesidir… Bu gün o ses ardıllarının dilinde, Kürdistan'ın dört bir yanında kadınların direniş meşalesinde, Rojhilat'ın özgürlük ateşiyle yanan sokaklarında, Bellucların yüreğinde, Berlin'de örülen yaşam ağacının rengârenk iplerinde dünyanın dört bir yanına yayılmaktadır. O ses; jin jiyan azadî ile tüm kadınlara artık devrimi müjdelemektedir.
Hiçbir şey bir gece başlamadı biz kadınlar için. Ne direnişimiz tesadüftü ne de gördüğümüz şiddet. Binlerce yıl öncesine dayanan bu savaş biz kadınlar için direnmekten başka bir tercihe varmadı. Agoralı Hypatia'dan Nagihan Akarsel'e kadın hakikatinin öncüleri, devinimsiz soluksuz bu mücadelenin aydınlığı olmakta. Kadına dayalı aydınlanmayı karanlığa boğmak isteyen erkek devletin siyasi suikastları erkek egemenliğinin gittikçe zayıflayan ve yenilgiye mahkum olan kutsallarının artık son zamanlarını yaşadığını göstermekte. Kadınlar ve öncülüğündeki toplumlar artık yeni yaşamın inşasında buluşmakta ve çoklu krizler yaşayan bu sistemi kabul etmiyor.
Krizleri giderek daha fazla derinleşen erkek egemenliği, çıkmazı aşmak için kadına ve kadın bilincine dayalı toplumsal yaşamı hedefleyerek saldırıyor. Kadınların kazanımlarını tarihsel olarak hedef alan zihniyet eşbaşkanlıktan İstanbul Sözleşmesi'ne, nafaka hakkından 6284’e çok yönlü bir gasp peşinde. Siyasal İslam'ın ideolojik yasal düzenlemeleri kadınların kazanımlarını gasp ederken yapılan yeni düzenlemeler ve yargı paketleri ile kadınların hakları ve özgürlükleri de sınırlandırılmak isteniyor. "Ailenin güçlendirilmesi" adı altında perdelenen, elbette baskı ve şiddet yoluyla makul kadınlar yaratma isteğidir. Ortaçağın cadı avları bugün iktidarın kadın düşmanı politikalarıyla güncellenmiştir. Makul olmayı reddeden, özgürlük arayışı olan, itaat etmeyen kadınlar baskı ve zor yoluyla biat etmeye zorlanırken baş eğmeyenler tutsak ediliyor. Bugün ülkede zindanlar devrimci kadınlarla dolu. Zindanlarda başta çıplak arama olmak üzere, cinsel işkence ve tehdit ifadeleri bir terbiye aracı olarak kadınlara uygulanıyor. Zindanlar bugün biat ettirmenin bir mekanı olarak kullanılmaya çalışılsa da kadınlar için direniş alanına dönüşüyor.. Biz kadınların iradesi olan Semra Güzel, yüzlerce yol arkadaşımız, kadın mücadelesinin öncüleri, kimyasal silah kullanımına ses çıkaran Şebnem Korur Fincancı, Gezi davasında tutuklanan Mücella Yapıcı, Gurbetelli Ersöz'ün ardılları kadın gazeteciler, özsavunmasını uyguladığı için tutsak olan kadınlar ve daha nice mücadele eden kadın arkadaşımız zindanlarda erkek devlet şiddetine karşı direniyor.
Onlar içerde biz dışarda şiddetsiz bir yaşam için, özgürlük için, tecrit tümden kalksın diye direnmeye devam edeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki 21. yüzyıl artık kadın yüzyılıdır.
Bizleri aileye, kabul etmezsek zindana göndermeye çalışan bu iktidar kaybetmeye mahkumdur. Afganistan'da Taliban, İran'da molla rejimi gibi tüm gericiler ve diktatörler bugün kadın direnişiyle karşı karşıya. Rojava'dan Rojhilat'a, Türkiye'den Kürdistan'a kadınlar özgürlüğün meşalesini yaktı ve tüm halklara devrimi müjdeledi.
Bugün Ortadoğu'da yeni yaşamın felsefesine ve fikrine sahip çıkan kadınlar faşizmin karşısında birleşik cephede buluşuyor. Kadın kırımını hedeflerken faşizmin bütün zor aygıtlarını devreye sokarak toplumu da bu noktada düşürmek isteyen iktidara bizim de sözümüz var. Bu temelde "Kadın kırımına ve faşizme karşı şimdi kadın zamanı" şiarıyla 25 Kasım'da özgürlük talebiyle sokaklarda olacağız. Batman'dan İstanbul'a örgütlülükte ve mücadelede ısrarın sözünü yükselten bizler için özgürlük iddiamızı gerçekleştirmek tarihimize ve yazanlarına borçtur. Bu 25 Kasım'da ışığımız, sihirli bir sözcüğü bizlere fısıldayan bilgemiz ve onun felsefesi olan "jin jiyan azadî" olacak. Özgürlüğe en yakın olduğumuz bu çağda mutlaka kazanacağız.