Doğa ve insan, insan ve insan, kadın ve erkek eşittir. Hakikat ile kurulu bir denge var. Yaşamın temeli ahlaktır, adalet ve eşitliktir. Birbirine güven var, kimse kimseden çalmaz. Bu yüzden her evin kapısı açıktır. Dayanışma ve birlik Hewraman’ın ruhudur ve onu ayakta tutan asıl güçtür. Kürt’ün sırtını dayadığı dağ felsefesinin hayat bulduğu mekandır Hewreman.
Doğrusu Rojhilat Hewreman’ını görme şansım olmadı. Ama Başur Kurdistan tarafında kalan Hewraman’ı gördüm, zaten ikisini ayıran bir taş var sadece. Sınır niyetine konulan o taş, Kürtler için de siyasal anlamda ince bir çizgi. O ince çizgi, yüzyılı aşkın bir süredir Kürtler açısından aşılması zor bir duvar gibi dursa da gerçek anlamda ne coğrafyayı, ne de Kürtleri bölebilmiş. Kürdistan’ın diğer parçaları arasına konulan sınır taşları gibi o da Kürt’ün gözünde ve gönlünde bir hiç. Ama yine de kahredici ve kabullenilmesi zor.
Kürdistan’ın Süveydası…
Yeryüzünün cenneti elbette ülkemiz Kürdistan. Ama bu cennetin en nadide, en derin noktası neresi diye sorsalar ben ‘Hewreman’ derim. Başur Hewreman’ı da Rojhilat Hewreman’ı da aynı coğrafik ve kültürel özellikleri taşır. Aynı kaynaktan, kökten beslenirler. Çünkü Hewraman birdir. Kürtlüğün en saf, en duru ve en güzel hali bu coğrafyaya mahsus. Heybetli Şaho dağının eteğine taht kurmuş Hewreman. ‘Kartal yuvası, ateşin yükseldiği yer, bulutlar ülkesi’ en yaygın bilinen tanımları olsa da, gören herkesin gönül gözünde Hewreman sadece bir tanıma sığımayacak kadar görkemli ve güzel. O yüzden ona dair tanımlara sınır konulamaz. Giden herkesi içine alan, sarıp sarmalayan, ruhunu okşayan ve her anlamda iyileştiren bir coğrafya. Orada insan huzurun kucağında buluyor kendisini. Doğayla buluşmanın sonsuz sevinci ruha hakim ve pozitif enerji depoluyor insan. Hewraman kendi hakikatine dokunan herkese yaşam tutkusu, sevgisi aşılar.
Mistik bir diyar
Hewreman’da her şey doğal, aynı zamanda kutsal. O coğrafyada nesneleşen hiçbir şey yok. Her şey yaşamın birer öznesi ve çok değerli. Hewreman’a giden herkesi karşılayan ömürlük ağaçların, mimaride kullanılan taşların hikayesi bu hakikati anlatır. İçtiğin suyun, yediğin ekmeğin tadı başkadır. İnsan orada gerçekten insandır. O coğrafyada yaşamdan vazgeçmeyi asla düşünemezsiniz, ülkenizden de öyle. İnsanın anayurduyla bağlarını güçlendiriyor. Doğaya sadakat ve şükran var. Yaşam bağı, sevgisi güçlüdür Hewremanlıların. Toprağa dokunuşları bir ritüel gibidir. Kutsaldır toprak ve de incitilemez. Doğayla iç içe geçen insanların da ömrü uzundur bu coğrafyada. Uzun ömürlü olmaları insana şu gerçeği de hatırlatıyor; yaşamla bağ, tutku ve sevgi, yaşama değer insanı da uzun ömürlü kılar.
Doğa ve insan, insan ve insan, kadın ve erkek eşittir. Hakikat ile kurulu bir denge var. Yaşamın temeli ahlaktır, adalet ve eşitliktir. Birbirine güven var, kimse kimseden çalmaz. Bu yüzden her evin kapısı açıktır. Dayanışma ve birlik Hewraman’ın ruhudur ve onu ayakta tutan asıl güçtür. Kürt’ün sırtını dayadığı dağ felsefesinin hayat bulduğu mekandır Hewreman. Hewreman’daki mimariye şekil veren de bu felsefedir. Önce dağa sonra da birbirine sırtını dayar haneler ve insanlar. O coğrafyada boy veren, yeşeren her şey büyük bir itinayla korunur. Nar, ceviz ve meşe ağaçları Hewreman’ın kutsal sembolleridir. Kültürel kimlikleriyle özdeleştirmişler doğayı ve ağaçları. Her coğrafyanın bir kimyası var, tarihsel ve kültürel kodları var. Hewreman’ın da öyle. Coğrafik özellikleri, yöre insanının da kimyasına işlemiş. Heybetli, asi ve asil oluşları bundandır. Doğal yaşam, komünalite, özgürlük Hewreman’ın mayasıdır ve kimliğidir. Aynı zamanda tüm Kürt halkının tarihsel, kültürel kökleri burada gizli ve burada korunuyor adeta. Ve yaşama biçim veren, Hewreman’ın kültürel ve tarihsel olarak korunmasını sağlayan kadındır.
Koruyucu güç kadındır
Burada gerçekten yaşamı inşa eden kadının gücü ve emeğidir. Başat bir role sahip yöre kadınları. Kültür ve tarihsel köklerin koruyucu gücü kadındır. Zaten kadınlar bu kadar belirgin bir role sahip olmamış olsaydı, kültürel dejenerasyon kaçınılmaz olacaktı. Kültürel dokunun hala zarar görmemiş olmasının ana kaynağı, kadının yaşam içerisindeki belirleyici rolüdür. Birer hafıza, canlı tarih her biri. Özellikle de yaş almış olanları.
Hala keşfedilmeyi bekleyen tarihsel köklere ulaşmanın yolu kadınları konuşturmak. Nagehan Akarsel yoldaşın bu konuda büyük bir çabası, emeği, anlam arayışı vardı. Zamanında Hewremanlı Jale’ye ulaşmış, Jale’den Hewreman’da efsaneye dönüşen, Ferhat ve Şirin, Leyla ile Mecnun gibi bir aşk hikayesinin olup olmadığını sormuş ve Hewremanlı Jale sorusuna şu yanıtı vermişti: “Hewreman’da öyle bir aşk hikayesi yok. Çünkü Hewreman’da sınıf yoktur. Komünaldir yaşam. Sınıfların olduğu yerlerde var böyle aşk hiyakeleri. Bizde aşk yaşamdır.” Gerçekten Hewremanlı Jale’nin ifade ettiği yaşamda büyük bir bağlılık ve aşk var. Bunu da kadının gücü ve enerjisi besliyor. Doğu Kürdistan’ın sınırına yakın yerleşim yerlerinde, adına Başur Kürdistan Hewreman’ı dediğimiz bölgede kadının bu gücü hala belirgin bir şekilde kendisini gösterirken, daha içlere doğru kadın tamamen nesnelleştirilmiş, güçsüz, iradesiz bir hale getirilmiştir. Özellikle Behdinan ve Soran bölgelerinde kadınlar erkek egemen aklın gölgesinde yaşamı ve cins kimliği üzerinden ötekileştirilmeyi kabullenmiş durumda. Modernizme özenti konusunda birbiriyle yarışan bir toplumsal gerçeklik var. Kadınlar bunun için rol model olarak seçilmiş. Hatta Hewremanlılar ve onlar gibi yaşayanlar küçümsenir. Günümüzde de sadece bir piknik alanı olarak kullanılan bu yörenin, özüyle buluşmalı Başur Kürdistan’ın diğer tüm bölgeleri. Böyle gerçek bir buluşma yaşanırsa, kadınlarda da öze dönüş arayışı gelişebilir. Kendisi olma mücadelesi kadını işte o zaman değişimin asıl dinamiği haline getirir.
Demokratik, özgür ve eşit alternatif yaşam arayışları dumura uğrayan özellikle genç kesim, büyük bir umutsuzluk içerisinde çırpınıyor. Bir dala tutunmak, bir şeye sığınmak ve her gün biraz daha kendilerini yutan o boşluk hissinden kurtulmak istiyorlar. Birçoğu mücadele etmekten çok, çareyi ülkesini terk etmekte görüyor. O güzelim cennet parçası vatanı, kadını ve yaşamı her gün öldüren bir akla bırakarak terk ediyorlar hem de. Her gün kriz üstüne kriz üreten, ne siyasal, ne askeri, ne ekonomik anlamda hiçbir istikrarı olmayan bir ülkede kalmaktansa, gitmeyi seçiyorlar. Geride kalanlar ya selefistler kendi içine çekip örgütlüyor ya da modernizmin bireyci yaşamı içerisinde tükenip gidiyorlar. Ülkedeki ideolojik boşluğu maalesef selefistler dolduruyor. Hedef kitleleri genç kadınlar. Yılda birkaç kez toplu örtünme törenleri gerçekleştiriyorlar. Enfal’in yaşandığı kentler, yerleşim yerleri, Halepçe ve diğer kırsal bölgeler pilot alanlar olarak seçilmiş. Başur Kürdistan’ın katlanan sorunlarına eklenen en büyük sorunu bu olacak ve önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yaşamı çok farklı açılardan tehdit edecek bu selefist örgütlenme.
Bağımsız ve güçlü bir kadın örgütlenmesinin olmadığı Kürdistan’ın tek parçası burası. Kadınlar yalnız ve büyük bir çaresizlik içerisinde. İsimsiz kadın mezar sayısına her gün bir yenisi ekleniyor. Ya erkek şiddeti sonucu ölüyor, ya da kendisini yakarak öldürüyor kadınlar. Daha başka bir yazıda yer verilmesi gereken, önemli bir konu bu. Ama Hewrami kadınları, kültürel değerleri ve toplumsal yaşam gerçeğini yazarken, ülke çoğunluğunun içinde bulunduğu tabloya değenmemek de olmazdı. Oysa Hewramileri, Hewremice yaşamı anlamaya çalışsalar, o çoğrafyadaki hakikati benliklerine yedirseler ülke bir kadın yurdu olur. Yaşam komünal, demokratik değerlerle ve en önemlisi de kadın öncülüğüyle gerçek anlamına kavuşur.
Newroz…
Ben bu yazıyı yazarken zaten Rojhilat Kürdistan’ında çoktan ilk Newroz ateşi yakıldı. Kamyaran, Sinê, Kirmanşah, Pavê kentlerinde ‘Jin Jiyan Azadî’ serhildanın sönmeyen ateşi Newroz ile harmanlandı. Kürtler yaşadıkları tüm coğrafyalarda Newroz’u tarihsel anlamına denk düşecek ritüellerle karşılıyor. Baharın gelişini özgür zamanlarla birleştirme amacı hep korundu. Çünkü yaşamın korunmasının esas ilkesi de özgürlük. Birlik pekiştirilir, ateşe yeni yılın mücadele sözü verilir. Doğa ve insanın birbiriyle simboyitik ilişkisi hatırlatılır. Ulusal değer haline gelen tüm özel günleri, dil, kültür ve tarih de tahil kadınlar korur ve besler. Newroz ruhu zaten kollektif temelde hareket etmektir. Daha şimdiden öyle anlaşılıyor ki, bu Newroz özgürlük taleplerinin milyonlar halinde haykırılacağı Newroz olacak. Şimdiden ben de özgür yaşama duyduğum özlemle tüm kadınların ve halkımın Newroz bayramını kutluyorum. Newroz’un hepimize iyi gelen ruhu hep bizimle olsun…Newroz Pîroz Be…