Kentlerin en yoksul, en dezavantajlı bırakılmış mahallelerinde yaşayan Dom, Abdal ve Romanlar ne depremde eşitlenebiliyor ne pandemide ne de çocuklukta. Kendileri gibi yoksul olanlarla bile yoksullukta eşitlenemiyorlar, çünkü her durumda, her kesim tarafından ayrımcılığa maruz bırakılıyorlar. Her kesimin ötekisi olan Roman çocukların hikâyeleri de çoğu zaman mahalle sınırlarını aşamıyor
Dom, Abdal ve Roman çocuklar, Türkiye’de hem yapısal yoksullukla hem de çok katmanlı ayrımcılıkla kuşatılmış bir hayatın içinde büyüyorlar. Hem eğitimde hem de toplumsal hayatta dışlanmayla karşı karşıya bırakılıyorlar. Bu dışlanma, çocukların psikososyal gelişimlerini, öğrenme motivasyonlarını, gelecek beklentilerini ve temel haklara erişimlerini etkiliyor. Görünmüyorlar, çünkü sosyal dışlanma ve sistematik ayrımcılık, onların çocuk olduğu gerçeğini unutturuyor.
Yoksulluk, ayrımcılık, eşitsizlik, nefret söylemi ve kriminalizasyon Roman çocukların çocukluklarını yaşayamadan büyümelerine neden oluyor.
Eğitime akranlarıyla eşit koşullarda başlayamıyorlar çünkü çoğunlukla okul öncesi eğitim alamadan doğrudan ilkokula başlamak durumunda kalıyorlar. Roman mahallelerinde ücretsiz okul öncesi kurum yetersizliği, ailelerin ekonomik sıkıntılar nedeniyle kırtasiye masraflarını karşılayamaması, bazı ailelerin çalışma koşullarından dolayı sürekli şehir değiştirmek zorunda kalmaları gibi nedenler, çocukların sosyal becerileri ve ilkokula hazırlık düzeylerinde ciddi eşitsizlikler yaratıyor.
Çocukların akranlarından tek farkı okul öncesi eşit koşullarda hazırlanamıyor olmalarıyken, bu eşitsizlik görmezden gelinerek çok sayıda Dom, Abdal ve Roman çocuğa “özel eğitim” raporu veriliyor. Çocukların eğitime erişiminin önündeki engellerin kaldırılmasıyla çözülmesi gereken sorunlar, çocuklara ve ailelerine yükleniyor.
Kentlerin en yoksul, en dezavantajlı bırakılmış mahallelerinde yaşayan Dom, Abdal ve Romanlar ne depremde eşitlenebiliyor ne pandemide ne de çocuklukta. Kendileri gibi yoksul olanlarla bile yoksullukta eşitlenemiyorlar, çünkü her durumda, her kesim tarafından ayrımcılığa maruz bırakılıyorlar. Her kesimin ötekisi olan Roman çocukların hikâyeleri de çoğu zaman mahalle sınırlarını aşamıyor.
COVID-19 pandemisi sürecinde uygulamaya konulan uzaktan eğitim sistemiyle başlayan dijital eşitsizlik; deprem ve yoksullukla birleşince daha da derinleşti. Dijital araçlara (tablet, bilgisayar, internet) erişimi olmayan çocuklar, uzaktan eğitim sürecinde tamamen dışarıda kaldı. Bütün bunlar, okuma-yazma ve temel derslerde ciddi öğrenme kayıplarına, devamında da okul terklerine yol açtı.
Pandemi ve deprem süreçlerinde çocukların ders materyallerine ulaşamaması, öğretmenlerle iletişim kuramaması ve barınma alanlarının öğrenme için elverişli olmaması gibi faktörler, akademik başarılarını ciddi oranda düşürdü.
Deprem sonrasında yapılan yardımlarda, çadır dağıtımında, geçici barınma alanlarında da çok sayıda eşitsizlikle baş etmeye çalışan Dom, Abdal ve Romanların çoğu hala konteyner kentlerde yaşıyor. Geçici barınma alanlarının okula uzak olması, ulaşım masrafları ve güvenlik kaygısı eğitimi sekteye uğratıyor.
Kayıt ve belge sorunları, sosyal yardımlara ve psikososyal destek hizmetlerine erişimi de engelliyor. Bu engeller çözülemediğinde, çocuk sadece eğitimden değil, pek çok haktan da mahrum kalıyor. (1)
Okul, çocuklar için akranlarıyla sosyalleşebilecekleri en önemli alan. Ancak Roman, Dom ve Abdal çocuklar için çoğu zaman ayrımcılığa maruz bırakıldıkları, önyargılı tutumlarla karşılaştıkları bir baskı unsuru hâline geliyor.
Eğitimden kopan çocuklar, yalnızca akademik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan da geleceklerini daraltan bir kırılma yaşıyorlar. Okul terkinin en yaygın sonucu olarak çocuk işçiliği de artıyor. Yoksulluk nedeniyle Dom, Abdal ve Roman çocuklar sıklıkla güvencesiz alanlarda sokakta çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durumda çocuklar için çocukluk, oyun ve eğitim değil, sorumluluk ve yük anlamına geliyor.
Dom, Abdal ve Roman kız çocukları çoğunlukla küçük kardeşlerinin bakımını ve evin temel işlerinin yükünü taşıyorlar.
Yoksulluk, erken okul terki ve rol model eksikliğiyle birleştiğinde meslek hayali kurmak “gerçekçi olmayan” bir ayrıcalık olarak görülüyor. Bu da yaratıcı düşünme, merak ve öğrenme motivasyonunu zayıflatarak çocukların kendilerine olan inançlarını yok ediyor.
Dom, Abdal ve Roman çocuklarda okul terki, çocuk yaşta evlilik gibi başka bir yapısal sorunu da beraberinde getiriyor. Kuşaklar arası yoksulluk, dışlanma ve ayrımcılık toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretildiği bu döngüyü besliyor. Kız ve oğlan çocuklarından çalınan gelecek hayali, yerini “gelin/damat” olmayı bir “kariyer olarak görmeye bırakıyor. Eğitimin dışına itilen her bir çocuk hem bireysel hayalinden hem de toplumsal potansiyelinden mahrum bırakılıyor.
Dom, Abdal ve Romanların yaşadığı sorunları “kültürel” olarak tanımlamak, dışlanmanın, eşitsizliğin ve derin yoksulluğun üzerini örtüyor. Bu bakış, zorunluluğun yarattığı sonuçları tercih olarak algılanmasına yol açarken, sorunların toplumsal ve politik nedenleri görünmez hale getiriliyor.
Sürekli ayrımcılığa maruz bırakılan veya toplumsal yaşamdan dışlanan Roman çocuklar, kendilerini değerli ve yeterli hissetmeleri için gerekli olan temel kabul görme deneyiminden yoksun bırakılıyorlar. Ayrımcılık, çocukların ait oldukları grup (etnik kimlik, dil, inanç, cinsiyet vb.) üzerinden sistematik bir biçimde “ikinci sınıf” konumuna itilmelerine yol açıyor. Çocukların kendi potansiyeline inanma kapasitesini zayıflıyor, başarı girişimlerini azaltıyor, hakları olmadığı düşüncesini içselleştirmesine neden olur.
Dom, Abdal ve Roman çocuklar mahallelerinden dışarı çıktıklarında, davranışlarından dolayı da dışlanarak hedef haline getirildikleri toplumsal yargı bariyerlerine çarpıyorlar. Oysa sürekli ötekileştirilen, yok sayılan ya da “tehdit” olarak görülen çocuklar, bu kronik dışlanmaya karşı kimi zaman kendini koruma ve görünür kılma çabasının bir parçası olarak saldırgan, meydan okuyan ya da umursamaz görünen tutumlar geliştirebiliyor. Çocuklar toplumsal ortamda “zayıf” görünmenin yeniden incinme riskini engellemek için kendi varlığını sert, gürültülü ya da kural tanımaz bir kimlik üzerinden kuruyorlar. Bu davranış, dışarıdan meydan okuma gibi görünse de, özünde süregiden dışlanmaya karşı geliştirilen bir hayatta kalma stratejisi, savunma mekanizması haline dönüşüyor. (2)
Dom, Abdal ve Roman çocukların da tüm çocuklar gibi “görünür” olabilmesi için; yapısal eşitsizlikleri ortadan kaldıracak önleyici politikalara, eğitimde eşitsizliği ortadan kaldıracak çözümler üretilmesine, ücretsiz kreş ve anaokullarının yaygınlaşmasına, yoksulluğu önleyecek sahici ekonomik çözümlere ihtiyaç var.
Sağlıklı büyüme, öğrenme, hayal kurma, oyun oynama, çocukluğunu yaşama bütün çocukların hakkı. Etraflarına örülen sınırlarla kendilerini gerçekleştirme potansiyelleri ellerinden alınan Dom, Abdal ve Roman çocukları önce görmek, dinlemek, sorunlarını doğru tanımlamak, sonra da nedenlerini ortadan kaldıracak politikalar üretmek gerekiyor. Roman sivil toplum alanının, çocuk hakları hareketinin giderek güçleniyor olması, bu umudu büyütüyor.
Son Not:
(1) Romani Godi, Eğitimde Eşitsizlik ve Ayrımcılık: Roman, Dom ve Abdal Çocukların Eğitim Hakkı (2024), s. 14. Erişim: https://romanigodi.org/roman-dom-ve-abdal-cocuklarin-egitim-hakki/
(2) Göker, Z. (2023, Ekim 3). Çocuk ve ergen psikiyatrisi perspektifinden savunma mekanizmaları: Bir gözden geçirme çalışması. Akademik Akıl. https://www.akademikakil.com/cocuk-ve-ergen-psikiyatrisi-perspektifinden-savunma-mekanizmalari-bir-gozden-gecirme-calismasi/zeynepgoker/