“Şiddeti ve korkunç trajediyi durdurmak için kişi, barış şarkıları söylemekten biraz daha fazlasını yapmalıdır.”
Jimi Hendrix
Sayın Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, toplumsal kesimlerde hem bir belirsizlik hem de umut yarattı. 40 yıldır Kürdistan’da yaşanan antidemokratik uygulamalara, kıyımlara, katliamlara, ötekileştirmelere ve eşitsizliklere rağmen barış talebi ısrarla sürdü. Savaşın aktif olarak yaşandığı bölgelerde devlet eliyle yaratılan adaletsizlikler ve zorluklar, toplumun her kesimini derinden etkiledi. Bu etkilerin sosyolojik olarak en az bir kuşak daha süreceği öngörülüyor. Çünkü barışın kalıcı olması yalnızca silahların susmasıyla değil, toplumsal bir barış kültürünün inşasıyla mümkündür.
Kürdistan’da neredeyse üç kuşak savaş ve çatışmaların gölgesinde büyüdü. Her kuşak şiddeti farklı şekillerde yaşasa da, özellikle 1990’lı yıllar çocuklar açısından düşünüldüğünde, “çocukluğu elinden alınmış bir nesil” ifadesi abartı olmaz. Türkiye her ne kadar 1990’da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış olsa da, yaşam hakkı başta olmak üzere dil, kültür ve kimlik gibi temel hakların ağır şekilde ihlal edildiği yıllar yaşandı. Bu dönemde en sık karşılaşılan hak ihlalleri arasında barınma, eğitim, çocukların işçileştirilmesi ve evlilik adı altında çocuğun cinsel istismarları öne çıkıyordu.
Savaşın yarattığı bir diğer sistemsel sorun ise uzun vadede asimilasyonu hedefleyen, toplumsal ve politik çürümeyi amaçlayan özel savaş yöntemleridir. Bu yöntemlerde de yine çocuklar öncelikli hedef olmuştur. Zorunlu göçle birlikte başlayan yerinden edilme süreçleri, çocuklarda barınma ve eğitim sorunlarını beraberinde getirdi. Yoksulluk ve yetersiz beslenme, yaşam ve gelişme haklarının ihlaline yol açtı. 2015–2016 yıllarında ise madde bağımlılığı, çocuk ve gençleri hedef alan yeni bir araç olarak öne çıktı. Madde kullanımının 9 yaşlarına kadar düşmesi ve buna karşı etkili bir mücadele yürütülmemesi, gençlerin toplumsal aidiyet bağlarını zayıflatmayı ve onları umutsuzluğa sürüklemeyi amaçlıyordu.
Tüm toplumsal yapılar ve ideolojiler, ideal insan tiplemesini çocuklar üzerinden kurar. Bu nedenle, karşıt hafızaların yeniden yapılandırılması ve demokratik bir toplumun gelişmesi için çocuklar yalnızca bir inşa aracı değil; toplumsal dönüşümün öznesi olmalıdır.
DEM Parti Çocuk Konferansı’nın temel amacı, barış ve demokratik toplumun nasıl kurulacağı, çocukların bu sürece zarar görmeden nasıl aktif katılım sağlayacakları ve yaşamın tüm özneleriyle birlikte nasıl inşa edileceğini tartışmaktı. Konferans, çocukların siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalma biçimlerini ve çözüm önerilerini ele almayı hedefliyordu. Ancak süre ve koşullar nedeniyle tartışmalar “Çatışma Çözümü Süreçlerinde Çocuk” başlığıyla sınırlandırıldı. Bu sınırlamaya rağmen, çocuk çalışmaları açısından önemli bir başlangıç yapıldı ve sonraki çalışmalar için yol gösterici pek çok öneri ortaya çıktı.
Konferansta, Kürdistan’daki çatışmaların özgünlüğü dikkate alınarak benzer süreçlerin yaşandığı ülkelerdeki deneyimler de incelendi. Bu tartışmalar, çocuk hakları alanındaki gelecek çalışmalara yön verecek önemli bir çerçeve oluşturdu. Konferans, barışın ve demokratik toplumun çocuklarla birlikte inşa edilebileceğini gösterdi.
Bundan sonraki süreçte, Kürdistan ve Türkiye’de çocuklarla çalışan sivil toplum ve demokratik kitle örgütleriyle birlikte yürütülecek çalışmaların önemi ortaya çıktı. Özellikle mevcut çocuk ceza adaleti, eğitim ve sağlık sistemlerine alternatif çözümler sunacak kurumsal yapılar oluşturulmalıdır. Ayrıca çocukların gündelik yaşam ve toplumdan beklentilerini, rehberler eşliğinde ve doğrudan katılımlarıyla belirleyecek çalışmalar da planlanmaktadır.
Konferansta öne çıkan önerileri şöyle özetleyebiliriz:
- Yaşam hakkı ihlalleri, şiddet, asimilasyon, zorla yerinden etme, işçileştirme ve yoksullaştırma gibi nedenlerle çocuklara yönelik işlenen suçların açığa çıkarılması amacıyla, çocuklarla çalışan kurumların da dâhil olacağı bir “Çatışma ve Çocuk Hakikat Komisyonu”nun kurulması. Bu komisyonun, TBMM’de kurulması önerilen benzer yapıya katkı sunması.
- Çatışma çözümü süreçlerinin yaşandığı ülke örneklerini incelemek üzere, çocuklarla çalışan sivil toplum örgütlerinin katılımıyla “Çatışma Çözümünde Çocuk Komisyonu”nun kurulması.
- Barış ve demokratik toplumun inşasında çocuk adalet sistemini yeniden kurgulamak amacıyla, ilgili sivil toplum kuruluşlarının yer alacağı “Çocuk Adalet Sistemi Komisyonu”nun oluşturulması. Bu kapsamda Eylül ayında bir çalıştay düzenlenmesi ve ortaya çıkacak önerilerin demokratik anayasa çalışmalarına katkı sunması.