Geçmiş yıllarda asgari ücret tespit komisyonu toplanırken sadece asgari ücretle çalışanlar merakla bekleyiş içinde oluyordu. Asgari ücretle çalışan bir kesim de konut emekçileriydi ve büyük bir oranı kadındı
Son birkaç yıldır asgari ücret toplumun öncelikli gündemi, geçinme endeksleri asgariye indirgenerek artık herkes asgari ücretle ilgilenir oldu.
Geçmiş yıllarda asgari ücret tespit komisyonu toplanırken sadece asgari ücretle çalışanlar merakla bekleyiş içinde oluyordu. Bu sayı da çok değildi, genelde yeni çalışma hayatına başlayan çırak ve vasıfsız işçilerdi.
Asgari ücret belirlenirken de tek kişinin geçinebileceği bir ücret olarak hesaplanırdı. Asgari ücretle çalışan diğer bir kesim de konut emekçisi apartman görevlileridir. İş kanunun ek maddesinde düzenlenen yönetmenlikle apartman görevlilerinin asgari ücreti altında çalıştırılamaz şartı konulmuş. Dönemin yasa yapıcıları da ücretin çok düşük olduğunu göz önünde bulundurarak konut emekçilerini vergi kapsamı dışında bırakmışlardı. Hala bu uygulama devam ediyor ve konut emekçilerinin maaşından gelir vergisi kesilmiyor. Bu sefalet ücretle bir ailenin geçinebilmesi zor olacağı göz önünde bulundurularak, konut emekçisinin ailesiyle ikamet edeceği konutu tahsis etme zorunluluğu, ayrıca elektrik, su ve ısı giderinin de işverence karşılanması şartı getirilmiştir.
Mega kentler, gökdelenler ve süper siteler kurulmadan ve doğal gaz da Türkiye'ye gelmeden önce mahallerde kurulu mütevazı apartmanlarda kömürle kalorifer yakmak, kat maliklerine hizmet vermek ve binayı temizlemek işini yapan konut emekçisinin büyük bir oranı kadındı. Bakırköy, Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu ilçelerinde birçok kadının bu işten emekli olduğuna tanık da oldum. Bu angarya işleri yapanlara öngörülen asgari ücret bir kadın ücretidir de diyebiliriz.
Maalesef AKP iktidarı bu alana da müdahale etti. 2004 yılında 1475 sayılı iş kanununda yaptığı değişiklikle emekçilerin birçok kazanımını yok ettiği gibi yeniden düzenlemiş olduğu 4857 sayılı iş kanununda konutlarda çalışan emekçilerin mağduriyetinde imza atmış oldu.
Çalışana lojman tahsis etme zorunluluğu kaldırıldı. Elektrik, su, ısı giderinin işverence ödenme mecburiyeti de kalmadı. Toplu konut, sitelerde çalışan işçileri de kategorileştirilip (teknik, temizlik, güvenlik vb.) birimlere ayırıp farklı 'Nace Kod' (iş yeri sicil numarası) ile vergi kapsamına dahil de ettiler. Gelir vergisi de artık kesiliyor ve gelirleri çok düştü.
Önceleri emekli, memur hatta sendikaların yürütmüş olduğu toplu iş sözleşme görüşmelerinde enflasyon artışı baz alınır, talepler genelde enflasyon değerleri üzerinden istenirdi. Kira artışları da buna göre belirlenirdi. Günümüzde enflasyon oranı üzerinden bu meseleleri konuşmak artık mümkün değil.
Bundan dolayıdır ki artık toplum da asgari ve altında geçinmeye razı hale gelmiş. (Memur, emekli ve sözleşmelerde de) zam talepleri asgari ücret artışına indirgendi. Asgari standartlar altında bir yaşam var, bu da toplumun derinleşen yoksulluk içinde olduğunu gösteriyor.
Üniversite mezunu, meslek erbabı, tecrübeli ve kalifiye milyonlar emekçi asgari ücrete mahkûm edilmiştir.
Asgari ücretin tanım ve tarifi bellidir; Tek bireyin geçinebileceği en alt sınırda bir ücret tespitidir. Yasa, 'Bu ücret çok düşük, geçinmeyi zorlaştırır, bu ücretin yükseltilmesi mümkündür, işçi çalıştığı iş kolunda örgütlü olan bir sendikaya üye olsun, sendikanın işverenle yapacağı toplu iş sözleşmesi ile maaşı yükseltilsin ve sosyal haklar da kazandırılsın' der. Ancak sendikalaşmanın önündeki engeller, fiili baskı ve saldırıların da yoğun olduğu günümüzde bu da mümkün değil.
Ve milyonlarca sendikasız, örgütsüz emekçiye mevcut durumda brütü 2.943 TL olan asgari ücretten 839,02 TL vergi ve prim kesintisi yapıldıktan sonra arta kalan 2.324.70 TL ile geçinin deniliyor.
İnsan haklarını, onurlu yaşamayı ve emeği yok sayan bu sefalet ücret ile ne yazık ki 10 milyon emekçi çalışıyor. Ve bu ücret ile çalışanların yüzde 60'ı kadındır.
Hala özel sektörde, kuralsız güvencesiz işlerde çalıştırılan kadınların yüzde 36'ı ise asgari ücretin çok altında ücret almaktadırlar.
Gerek iktidar gerekse işverenlerin cinsiyetçi kadın emeği üzerindeki baskı asgari ücreti belirleme politikasında da görülüyor, ucuzlaştırılan kadın emeği ve istihdamdaki oranı baz alınarak asgari ücretin tespit edildiğini düşünüyorum.
Milyonların geçimini idame edecek asgari ücret artışıyla ilgili DİSK hariç, diğer işçi konfederasyonlarının kafaları yine kuma gömülü, üç maymunu oynuyorlar. Sokakta yoklar, işçi arasında hiç değiller. Kuluçkaya yatmış, mikrofon uzatıldığında hükümetten işçinin teveccüh gösterecekleri bir ücret beklediklerini söylemekle yetiniyorlar. Cesaretleri varsa kadın işçinin "teveccüh” göstereceği ve 'asgari ücret en az 4 bin olmalı' talebini telaffuz etsinler.
Evet, henüz netleşmeyen asgari ücret tahminlere göre iktidar ve işverenlerin niyet okumasını yapan Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) birkaç gün önce asgari ücret 2.792.10 TL olsun önerisi yapması tesadüfî değil, muhtemelen yılın son günü "müjde" olarak, bir iki puan üstüne konularak açıklanacaktır. Kadın işçi ve emekçiler yoksulluk ve sefaletle boğuşacak yeni bir yıla girmiş olacaklar.
Yeni yıl kadının, emeğin ve barışın yılı olsun.
*Bu yazı asgari ücret açıklanmadan önce kaleme alınmıştır.