Kadıneki Röportaj,

90’ların tanıklığı: Biz onları asit kuyularından biliriz


Beritan Canözer-14 Tem 2024

Bugün Diyarbakır’da yaşanan saldırılar da 90’lardan bağımsız değildir. Özellikle kadınlara dönük saldırıları, giyim kuşam üzerinden yaptıkları baskı, o dönemki “çarşaf” dayatmalarını anımsatıyor. 1 ay içinde neredeyse 5 saldırı oldu kaçı tutuklandı? Hiç biri. Biz nasıl kendimizi güvende hissedebiliriz? İsmimi bile açık bir şekilde yayınlayamıyorum. Çünkü katliamla dolu tarihi olan bir oluşum bunlar. Onlara karşı can güvenliğimizi sağlayacak kimse yok. Ben şu an 36 yaşındayım ve hala sakallı birileriyle yolda karşılaşınca tedirgin olurum. Onların bizde yarattığı psikoloji bu. Ve maalesef bizi koruyan hiçbir sistem yok

90’ların faili meçhul cinayetlerinin failleri olan Hizbullahçılar, son dönemde saldırıları ve tehditleriyle yeniden gündemde. Diyarbakır’da farklı tarihlerde SwingAmed dans grubu, KESK eylemine ve bir sitede havuza giren kadınlara saldırmalarıyla tepki toplayan Hizbullahçılar, son olarak ise 12 Haziran günü gece saatlerinde iki cafeye ses bombalı saldırıda bulundu. Halkın özgürlük alanlarını tehdit eden Hizbullahçılar, 90’lı dönemlerde de yaptığı katliamlarla halkın yaşam hakkını gasp ediyor ve tehdit ediyordu. Yüzlerce insanı asit kuyularına atarak, çivileyerek veya ellerini ayakları bağlı şekilde işkence uygulayarak tarihin en karanlık dönemlerinin failleri olarak hafızalara kazındılar. 

90’larda Silvan'da Hizbullahçıların katliamlarına tanık olan kadınlar, o dönem yaşananları anlattı. 

90’larda Silvan’da çok sayıda faili meçhul cinayet işlendi ve hizbullah saldırıları çok yoğun yaşanıyordu. Siz neler anlatırsınız o döneme ilişkin?

Ben o dönem 30’lu yaşlarımdaydım. Şimdi yaşım geçti diye çok aklıma gelmiyor ama onların zulmünü de asla unutmuyoruz. Sokaklara çıkamazdık. Eşim işe giderken tembihlerdi “sakın kapıyı kimseye açmayın, dışarı çıkmayın” diye. Sokakta işe giderken, okula giderken bir sürü insanı kaçırıp öldürdüler. Asit kuyularına attılar, duvarlara çivilediler. Bir komşumuzun oğlu kayboldu, günlerce aradılar. 4-5 gün sonra Silvan’ın dışında boş bir arazide birileri bulmuştu. Çocuğun vücudundan onlarca çivi çıkarılmıştı. Bu vahşet değil midir? Onları başımıza kim bela etti? Bugün gene başımıza bela edenler kimse o gün de onlar bela etti. Devlet Kürtleri bitirmek için Hizbullahı kullandı. Kürtleri katlederek bitirmeyi hedeflediler. JİTEM’le birlikte çalışıyorlardı. Bu zulümdür. Kürt halkına yıllardır aynı zulmü yapıyorlar. Kürt halkının bir şey kazanmasını istemiyorlar. Müslümanız diyorlar ne biçim Müslüman’lar? Müslümanlık “öldürme” diyor. Onlar kendi inançlarını tanımadılar. Çocuklar sokakta oynayamazdı. Hele özellikle kız çocukları sokakta olsa hemen o çocuğun ailesi tehdit edilirdi. 

Batman’da, Silvan’da yüzlerce gencimizi katlettiler. Kaç tane insanı kaybettiler. Kim sordu hesabını? Kaç tane çocuk babasız kaldı o zamanlar? Devlet katilleri buldu mu? Eğer devlet katilleri bulsaydı, peşine düşseydi, onları yargılasaydı bugün bunlar gene hortlamazdı. Devlet onlara çanak tutuyor. Bilerek sokağa salıyorlar. Ne hakları var Kürtlere bunları yaşatmaya. Hizbullahçıların kim olduğunu en iyi biz biliriz. Silvan’da neler yaptıklarını kimse unutmadı. Hizbullahçıları gençleri attıkları asit kuyularından biliyoruz. Biz onları duvara çiviledikleri insanlarımızdan tanıyoruz. Gelmişler bugün onlar mı bize insanlığı öğretecekler? 

Özellikle kadınlar neler yaşıyordu, nasıl bir tehditle karşı karşıya kalıyorlardı?

Onlar istiyordu ki herkes çarşaf giysin, kimse evinden çıkmasın, sokakta sadece onlar olsun. O zamanlar da tehdit ediyorlardı “kadınlar çarşafsız gezmeyecek” diye. Sokakta çarşafsız kadın görünce hemen ya saldırırlardı ya da evine tehdit gönderirlerdi. Evin pencerelerinden ya da evin bahçesine taşa sardıkları kağıtları atarlardı. Kağıtlarda da ölüm tehditleri yazılırdı. Ya da evden birini sokakta sıkıştırır ölümle tehdit ederlerdi “evin kadınları çarşafsız gezmeyecek yoksa öldürürüz” derlerdi. Kız çocuklarının okula gitmesine izin vermezlerdi. Kaç kez okul kapılarında çocukları tehdit edip korkuttular. Çocuklar eve gelinde “okula gitmeyeceğiz” diye ağlarlardı. 

Onlar yüzünden Silvan’da korkanlar giyiyordu, korkmayanlar da onlara inat çarşafsız çıkıyorlardı sokağa. O zaman da saldırırlardı ama tabi o dönem bizim gençlerimiz de çok vardı. Halkı korumaya çalışırlardı. Meydanı onlara bırakmazlardı. Yine de o caniler bir yolunu bulup insanları kaçırıp, katlediliyorlardı. Ailemizden biri sokağa çıktığında eve gelene kadar elimiz iş tutmazdı, gözümüz kulağımız kapıdan ayrılmazdı. “Ya gelmezse” diye yüreğimiz ağzımızda beklerdik. Onların zulmünü anlatmaya kelimeler yetmez ki. Onlar neler yaptılar bize, neler çektirdiler. O dönemin çocukları hep babasız büyüdü. Elbet onlara da bunların hesabı sorulur. Onların da hakkından gelenler olur. Ne yapsalar da Kürtler kendinden, varlığından vazgeçmiyor.

Siz de Silvan’da Hizbullah zulmüne tanık olmuş bir çocuktunuz. O döneme ait neler hatırlıyorsunuz? 

Aslında bir şey hatırlıyorum dersem gerçekçi olmaz. O dönemler henüz 5 yaşlarımdaydım. Abim kaçırılana kadar olan bitenlere dair en ufak bir bilgim de yoktu. Abim ortadan kaybolunca evde büyük bir telaş başlamıştı ve o telaştan sonrasını anımsıyorum sadece. Annemin durmadan ağlaması, babamın eve gelmeyip her yerde abimi araması... 1 hafta boyunca abimi aradılar. Biz şanslıydık ki abimi sağsalim bulmuştuk. Sağsalim dediğim de yaralıydı. İşkence etmişlerdi. Abimin yara bere içinde olduğunu, günlerce yataktan çıkamadığını hatırlıyorum. Bu arada abim de o dönemler 17 yaşlarındaydı. Öyle yaşı büyük değildi, o da çocuktu. Biraz daha ileriki dönemlerden en çok hatırladığım ise en çok kadınlara dönük yaklaşımlarıydı. Annemler hala anlatır. Kadınlara çarşaf zorunluluğu getirip, çarşafsız sokağa çıkmamaları için tehdit ediliyorlardı. Ablam bir gün dışarı çıkacaktı, 13 yaşlarında. Çarşaf giyip çıkmaya kalktı, çocuktu tabi korkuyordu. Ben de korkuyordum tabi. O senelerin en vahşet dönemlerini yaşıyormuşuz meğer ama biz o çocuk aklıyla sadece bir kısmını anlayabiliyorduk. Abim şanslıydı, biz şanslıydık ama yan komşularımız o kadar şanslı değillerdi. Komşumuzun eşi başından tek isabetle infaz edilip, kapısının önüne cenazesi bırakılmıştı. Komşularımızın o çığlıklarını hala unutamam. 

Abinize, komşunuza bunları yapanlar yargılandı mı? Hukuki süreç nasıl ilerledi?

Hepsi de devlet destekli katliamlardı. En önemlisi de buydu. Hiçbiri yargılanmadı, gözaltına dahi alınmadı. Şu an hala Silvan’da güçlü örgütlenmeleri var. En ufak bir şeyde her an sokağa salınabilirler. Onların yaşadığı mahallelerden kimse rahatlıkla geçemez. Sadece onların yaşadığı belli mahalle ve sokaklar var. Silvan’da herkes bilir bunu. Bugün Diyarbakır’da yaşanan saldırılar da 90’lardan bağımsız değildir. Özellikle kadınlara dönük saldırıları, giyim kuşam üzerinden yaptıkları baskı, o dönemki “çarşaf” dayatmalarını anımsatıyor. 1 ay içinde neredeyse 5 saldırı oldu kaçı tutuklandı? Hiç biri. Biz nasıl kendimizi güvende hissedebiliriz? İsmimi bile açık bir şekilde yayınlayamıyorum. Çünkü katliamla dolu tarihi olan bir oluşum bunlar. Onlara karşı can güvenliğimizi sağlayacak kimse yok. Ben şu an 36 yaşındayım ve hala sakallı birileriyle yolda karşılaşınca tedirgin olurum. Onların bizde yarattığı psikoloji bu. Ve maalesef bizi koruyan hiçbir sistem yok. 

Dipnot: Röportaj yaptığımız kaynaklarımızın isimlerini güvenlikleri nedeniyle açık bir şekilde paylaşamıyoruz.


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Kadın kırımı, Kadın hakları, Kadının insan hakları, Kadın cinayetleri, Hizbullah, Konca Kuriş, Hizbulkontra,


...

Beritan Canözer