Hegemonik erkeklik üzerinden yükselen “cinsiyetçileşmiş ırkçılık”
Kibriye Evren

Irkçı, cinsiyetçi, ayrımcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı söylem ve eylemlerini Öz Yönetimler dönemindeki duvarlar ve evlerdeki cinsiyetçi, ağır hakaretler içeren yazılamalar da gördük. Örneğin; duvarlara “fistanla devlet kurulmaz”, “kızlar geldik neredesiniz”, “aşk bodrumda yaşanıyor güzelim,” “kızlar geldik yoksunuz”, “fistanını al da gel” “fıstık biz geldik” gibi doğrudan kadını ve kadınlığı hedefleyen ırkçı, cinsiyetçi ifadeler yazılmış. Duvar yazılamaları sanal medya hesaplarınca da yaygınlaştırılarak hegemonik erkeklik üzerinden kurgulanan cinsiyetçilik sergilendi

Önceki Sayımızda Neler Vardı?

Yazı
‘90’lardan günümüze Hizbullah
Oya Açan

1993'te kurulan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek “ne yazık ki, Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler” diyecekti (abç). Emekli Koramiral Atilla Kıyat “1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler devlet politikasıydı” dedi. Daha fazla kaçınamayacakları -nedendir bilinmez- malumu ilan etti

Yazı
İslami demokrasi mi İslamcı şiddeti mi?
Hülya Osmanağaoğlu

İslamcı hareketin bu yükselişi üniversitelerde radikal İslamcıların yükselişi olarak kendini gösterdi. Hizbullah, İBDA-C gibi örgütler Müslüman Gençlik imzasıyla platform oluştururken özellikle sosyalist-devrimci öğrencilere saldırırken aralarındaki ideolojik ve örgütsel anlaşmazlıkları geri plana çekmiş görünüyorlardı. İstanbul’da güçlü oldukları üniversitelerde demokratik öğrenci hareketinin mücadele alanını daraltma girişimleri yoğunken, İstanbul Üniversitesi gibi güçsüz oldukları kampüslerde Fatih’ten aldıkları destekle gövde gösterisi yapıyorlardı. Dindar Kürt gençleri arasında örgütlenmek için üniversite içinde ilk yaptıkları eylemler arasında Halepçe anmaları olsa da KÖH gençliğinin örgütlenme gücü karşısında etkili olduklarını söylemek mümkün değil

Yazı
Katledilişinin 26. yılında Konca Kuriş: İslam’da zaman kimin için akar?
Şehide Zehra Keleş

Bu soruların ortak bir meydan okuması var: toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı reform. 20. Yüzyılda daha fazla tanıklık ettiğimiz sosyalist, feminist veya “görece” demokrat dindarların reform çabaları, dogmatist radikaller nezdinde yalnızca tahrifattan ibaret oldu. Tahrifat ise, bu gruplar için dine topyekun karşı olmaktan çok daha tehditkar bir eylem. Kısacası, Konca’nın soruları, bu soruları dindar bir kadın olarak sormakta ısrar etmesi sebebiyle çok daha tehlikeli hale geliyor: “Öncelikle Müslüman bir kadın olarak haklarımı istiyorum”. Çünkü bu ilkel teolojik düzeyde; Konca “aile”. Aynı soruları sorabilecek herhangi bir “seküler” feminist ise “ailenin dışında” ve belki de “cariye”. Dolayısıyla, “ümmet” içerisinde “aile” den gelen çatlak sesin yarattığı etki çok daha büyük oluyor

Derleme
Hizbullah
Rojin Akın

Toplumu korku ve şiddet yoluyla sindiren Hizbullah, hiçbir eylemini üstlenmemesine rağmen, cinayetleri işleme yöntemiyle imzasını bırakıyordu. Enseden vurma, domuz bağı, satır ve kadınların yüzüne kezzap atma örgütün kanlı imza bırakma yöntemleri arasındaydı. Kafaya naylon veya bidon geçirerek elektrik şoku verme, tırnak çekme, vücuda naylon damlatma ve asit kullanma gibi işkence yöntemlerini de kullandılar. İtirafçıların ve tanıkların beyanlarıyla, Hizbullah’ın öldürdüklerini gizlediği birçok toplu mezar bulunduğu gibi, kaçırdığı, domuz bağıyla bağlayarak işkenceyle öldürdüğü birçok ismi bazı evlerin (mezar evler) altına gömerek üzerlerine beton döktüğü ortaya çıktı
 

Röportaj
90’ların tanıklığı: Biz onları asit kuyularından biliriz
Beritan Canözer

Bugün Diyarbakır’da yaşanan saldırılar da 90’lardan bağımsız değildir. Özellikle kadınlara dönük saldırıları, giyim kuşam üzerinden yaptıkları baskı, o dönemki “çarşaf” dayatmalarını anımsatıyor. 1 ay içinde neredeyse 5 saldırı oldu kaçı tutuklandı? Hiç biri. Biz nasıl kendimizi güvende hissedebiliriz? İsmimi bile açık bir şekilde yayınlayamıyorum. Çünkü katliamla dolu tarihi olan bir oluşum bunlar. Onlara karşı can güvenliğimizi sağlayacak kimse yok. Ben şu an 36 yaşındayım ve hala sakallı birileriyle yolda karşılaşınca tedirgin olurum. Onların bizde yarattığı psikoloji bu. Ve maalesef bizi koruyan hiçbir sistem yok

Yazı
Gençlerin düşürüldüğü uyuşturucu batağı
Yüksel Mutlu

Madde bağımlılığı birden oluşan bir durum değil elbette, ağır ağır gelişen bir süreç ve bu süreçte ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor birinci derecede bu çok önemli. Bir kere kullanmakla bir şey olmaz “ben bağımlı olmam” sadece bir kere denedim, merak ettim arkadaşım iç dedi bir şey olmaz… gibi gibi cümlelerle başlayan şey sonunda gençte kabul, ve bir olumsuz savunma geliştirir
 

Yazı
“Ensenizi tutarak yürüyün, enseden vuruyorlar”
Eren Keskin

Siyasi iktidar sahiplerinin istediği erkeğin egemenliğindeki babanın hükümranlığındaki anne ve baba tarafından resmi ideolojinin çocuklara dayatıldığı kutsal bir aile yapısı. İşte bu nedenle bu aile yapısının bozulmasını istemiyorlar ve bu nedenledir ki kadınların büyük çabaları büyük emekleri büyük mücadeleleriyle elde ettikleri Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinden imzalarını geri çektiler. Türkiye Cumhuriyeti devletinin cumhurbaşkanının, İstanbul sözleşmesinden imzasını çekmesinin ardında işte bu Hizbullah ve benzeri yapıların anlayışları yatmakta

Yazı
Kışkırtılan nefret ablukasında çocuklar
Sevinç Koçak

Irkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi çocukların en başta yaşam hakkını tehdit ederken çocuk hak ihlallerini bütünüyle derinleştiriyor. Irkçılığa maruz bırakılan çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunları artıyor. Kendilerini güvende hissetmeyen çocuklar kimliklerini saklamaya çalışıyor ya da kendilerine dönük bir tehdit olarak gördükleri için sosyal ortamlara girmekten kaçınıyor, akranlarından uzaklaşıyor, entegre olmaları giderek zorlaşıyor

Yazı
Kalmak mı zor, gitmek mi …
Kamile Kandal

Birleşmiş Milletler Anlaşması ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, ‘insanların ana hürriyetlerden ve insan haklarından fark gözetmeksizin faydalanmaları’ ilkesine dayanarak hiçbir göçmen, mülteci ve sığınmacı kendi isteği dışında, zorla geri gönderilemez. Mültecilerin ülkesine geri dönme eylemi kendi isteği ile olmalıdır. Geri göndermeler konusu son zamanlarda ‘gönüllü olarak geri dönüyorlar’ diye medyada yer almaktadır fakat bu gerçeği yansıtmamaktadır. Sığınmacı veya mültecileri kendi rızaları ile kendi imzası ile geri gönderiyoruz deniliyor fakat görevliler mültecileri bu kağıtları imzalamak zorunda bırakıyorlar

Portre
Irkçılığa karşı Rosa Parks: Bu utancın yolcusu olmayacağım
Beritan Canözer

Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför Rosa Parks’ın ve onunla aynı sırada oturan diğer siyahların arka sıraya geçmesini istedi. Rosa yerinden kalkmak yerine cam kenarındaki koltuğa kaydı ve şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Devlet düzenine baş kaldırılmıştı. Kamu görevlisi Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye sorması üzerine Rosa Parks, “Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum” cevabını verdi

Yazı
Geçmişten gelen ırkçılık kodları
Şükran Demir

 1915 Ermeni Soykırımını, 1930 Zilan Katliamını, 1938 Dersim Katliamını, 1955 6-7 Eylül pogromunu, 1964 Rum sürgününü konuşmadan; bu toprakların sahipleri olan bu insanların çocuk faktörüne bile takılmadan katledildiği gerçekliği konuşulmadan, yüzleşilmeden, hakkı olana hakkı teslim edilmeden bu topraklardaki ırkçılık sökülüp atılabilir mı?

Yazı
Hakikat Komisyonlarına öncülük eden anneler ve annelik rolü
Melek Ramazanoğlu

Direnme tek sefer ile sınırlı değildi elbette. Her üç ülkede de anneler halihazırda faşist bir iktidara karşı bir araya gelmişlerdi. Ve bu da onları iktidarın yeni hedefi haline getirmişti. Tüm baskı mekanizmalarına maruz kaldıkları halde kararlılıkla eylemlerine devam ettiler. Plaza De Mayo Anneleri Derneğinin Kurucularından Hebe De Bofaini ölümünden hemen önce yaptığı bir konuşmasında “Biz anneler, korksaydık, hiç burada bulunmazdık. Hapishanelerin en kötüsü korkudur.” demişti. Korkusuz ve direnen anne kendi tanımlamasını kendisi yapmış, kendi rolünü kendisi belirlemişti
 

Yazı
Sınırları aşan kadın ağları
Ebru Günay

Sağ milliyetçi ve ırkçı yönelimler kuşkusuz en çok siyasetçilerde görünür oluyor. Siyasetin dilinin ve yöntemlerinin erkekleştiği, mafyatik racon kesen yöntemlerin bir siyaset yöntemi olarak yansıtıldığında toplumdaki erkeklik kodları daha belirgin hale geliyor. Uluslararası kadın ağlarında çeşitli deneyimleri paylaşmak bu anlamıyla önemli. Kadının siyaset dilinin ve yöntemlerinin evrenselleşmesi, dayanışmanın gelişmesi, ortak erkek yöntemlerine karşı en iyi mücadele biçimi. Elbette bu ağlar henüz çok yeni olsa da ciddi bir farkındalık yaratıyor