Üçüncü Dünya KAdın İttifakı tarafından broşür olarak dağıtılan Siyahi Kadınların Manifestosu’nun kapağı. Broşürde, Frances Beal’ın “Üçlü İttifak: Siyahi ve Kadın Olmak” yazısı yer alıyor. Kaynak: Duke Üniversitesi Dijital Belleği
“Siyah kadınların özgürlüğü sadece bir ten analizi değil. Sadece bir sınıf analizi veya sadece ırksal bir analiz de değil. Bu, gerçek dünyada bunların birbirine entegre bir şekilde nasıl işlediği ile ilgili"
Yazar Karla Mendez, Üçüncü Dünya Kadın İttifakı’nın devrimci feminizmini ve örgütün Birleşik Devletlere’deki diğer radikal siyah feminist örgütlere, politik ve ideolojik bir kılavuz olarak nasıl faydalı olduğunu inceledi.
Frances M. Beal'ın, Pan-Afrikanizm ve enternasyonalizme girişi
1960’larda, feminist hareket, ikinci dalga olarak adlandırılan yaklaşık yirmi yıllık bir dönemden geçti. Bu süreçte, birçok feminist grup kadınlar için eşitlik çalışması misyonuyla kuruldu. Orta sınıf beyaz kadınlar, ana akımda tanınan bu feminist grupların çoğunun önünde yer alırken, bu gruplar, siyah ve renkli kadınları dışlayıcı nitelikteydiler. Bununla birlikte, ırk, cinsiyet, kapitalizm, göç ve daha pek çok konudaki benzersiz deneyimlerine odaklanan siyah kadınlar ve renkli kadınlar, kendileri için çeşitli kurumlar oluşturdu. Bu gruplar arasında New York’taki Üçüncü Dünya Kadın İttifakı (TWWA) ve 1971’de Cheryl Johnson tarafından kurulan San Fransisco Körfez Bölgesi şubesi de vardı.(1) 1968’ten 1980’e kadar aktif olan Üçüncü Dünya Kadın İttifakı, ırkçılık karşıtı hareketler ve radikal sol hareketler içindeki kadın örgütlerinin ihtiyaçlarına cevap vermek üzerine şekillendi.
Önceki ismi Siyah Kadınlar Özgürlük Komitesi (BWLC) olan örgüt, Öğrenci Şiddetsiz Koordinasyon Komitesi’nin (SNCC) bir fraksiyonuydu ve Frances M. Beal, Mae Jackson, Gwendolyn Patton gibi SNCC üyesi örgütçüler tarafından destekleniyordu. Üreme hakkı, seçmen kaydı, politik okuryazarlık, sivil haklar ve siyah kadınlara özgü diğer meseleleri tartışmak ve savunmak istiyorlardı. Bununla birlikte, Üçüncü Dünya Kadın İttifakı’nın şekillenmesinde Beal ise esas kişiydi. Afro-Amerikan ve Amerikan yerlisi bir baba ile Rus-Yahudi bir annenin kızı olan Beal’in ırkçılık ve Yahudi karşıtlığını erken yaşta öğrenmesi, politik bilincini geliştirerek, hayatını bir aktivist olarak şekillendirmesini sağladı. Aynı zamanda, sol kanat politika ve aktivizme dahil olan annesini de gözlemliyordu.
Beal, eğitim için 1960’ta Paris’e taşındı. Bu dönemde, başta Cezayir olmak üzere Fransızca konuşan topluluklar ile etkileşimi sayesinde politikleşme sürecine girdi. Cezayir’de devam eden koloni karşıtı mücadeleden haberi yoktu ve Paris’te yaşamak, onun bu mücadeleleri ilk elden öğrenmesini sağladı. Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) özgürlük için savaşmaya devam etmek amacıyla Paris’e gelerek, polisle arasında gerginliği artıran protestolara dahil oldu. Fransız sömürgelerindeki Afrikalı öğrencilerden öğrenmek, Beal için Pan-Afrikanizmin ve enternasyonalizmin dönüm noktasıydı.
Beal aynı zamanda 1965’te Malcolm X’in bir tartışmayı yönetmesi için Paris’e getirilmesini planlayan öğrenci grubunun bir parçasıydı. (2) Etkinlik o kadar başarılıydı ki, grup, onunla daha büyük bir alanda yeniden konuşmak için planlama yaptı, çünkü ilk mekan katılımcılarla dolup taşmıştı. Malcolm X, ilk etkinliğin ardından İngiltere'ye gitti ama Paris’e geri dönmeye çalıştığında Fransız yetkililer tarafından engellendi. Geri dönüp baktığımızda, Beal, Malcolm X’in, Paris’e geri dönerken Merkezi İstihbarat Ajansı (CIA) tarafından engellendiğini not etmişti. Fransız güvenlik güçleri ayrıca Beal’in öğrenci grubunun iki üyesini, Malcolm X’in Fransız kolonilerinden gelen insanların üzerinde ne tür bir etkisi olduğunu anlamak için sorgulamıştı.
Radikal bir grubun oluşumu: Üçüncü Dünya Kadın İttifaki
SNCC’deki zamanında Beal, kürtaj ve üreme hakkının, özellikle Afro-Amerikan kadınların hayatını nasıl etkilediği ile ilgileniyordu. SNCC, ırksal eşitliği savunup bunun için mücadele etse de, örgütte cinsiyetçilik vardı. Beal, siyah kadınların sorunlarının SNCC’nin sağlayabileceklerinin ötesine geçtiğini anladı ve 1968’de, SNCC’nin bir bölümü olarak, Afro-Amerikan kadınların, örgütün içinde ve dışında maruz kaldığı ırkçılık ve cinsiyetçiliğin (şu an kadın düşmanlığı olarak adlandırdığımız) ele alınmasına yardımcı olacak Siyah Kadınlar Kurtuluş Komitesi’ni (BWLC) kurdu. Shes Beautiful When Shes Angry (Sinirlenince Çok Güzel Oluyor) belgeselinde Beal, şunları söylüyor:
"Ben Öğrenci Şiddetsiz Koordinasyon Komitesi’ndeydim. Gecenin yarısında ırksal açıdan özgürlük ve kurtuluştan bahsediyorsunuz ve sonra birden erkekler arkalarını dönüp sizi yerlerinize sokmaktan bahsetmeye başlıyor. İşte bu yüzden 1968’te bu sorunların bazılarıyla ilgilenmek için SNCC Siyah Kadınlar Kurtuluş Komitesi’ni kurduk."
SNCC, şubelerini kapatmaya başlattığında, BWLC’ye, daha önce SNCC ile ilişkisi olmayan yeni üyeler katıldı. 1969’da Siyah Kadınlar Kurtuluş Komitesi, Siyah Kadın İttifakı’na (BWA) dönüştü. BWA, SNCC'den ayrı ve özerk bir kuruluş olarak bağımsızlığını ilan etmekle kalmadı, aynı zamanda daha politik hale geldi ve “Üçüncü Dünya Kadın İttifakı, Küba ve Fikirlerin Değişimi”ndeki Ashley Farmer’a göre, BWA'nın ideolojik eğilimleri daha Marksist ve milliyetçi bir çerçeveye kaydı. Örgüt, kürtaj, üreme hakkı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde, istismardan arınmayı ele almaya devam ederken, örgütün bir parçası olmak isteyen Porto Rikolu kadınlar da Beal ve BWA üyeleriyle yakınlaştı.
İlk başta, BWA Afro-Amerikan kadınların sorunlarını, Porto Rikolu kadınlarınkinden farklı ve bağımsız olarak görüyordu ancak Porto Rikolu ve renkli kadınlarla konuştukça, onların da ırk, sınıf, toplumsal cinsiyet, kapitalizm, emperyalizm ve fazlasının kesişiminde, baskılarla uğraştıklarını görmeye başladı. BWA üyeleri Asyalı, Meksikan-Amerikan, Porto Rikolu ve yerli Amerikan kadınların da tıpkı Afro-Amerikan kadınlar gibi benzer sömürü ve baskıya maruz kaldıklarını da fark etti. Porto Riko’nun Amerika’dan bağımsızlığını savunan Porto Riko Bağımsızlık Partisi ve Porto Riko Sosyalist Partisi gibi, bağımsızlık yanlısı partilerden kadınları kabul edip etmemeleri gerektiğini de tartışıyorlardı. Daha sonra Porto Rikolu kadınların örgüte kabul edilmesiyle birlikte, BWA, 1970’te TWAA’ya dönüştü.
Üçüncü dünya kadınları için yer tutmak
TWAA’nın isim değişikliği sadece dayanışmaya olan bağlılıklarına bir örnek teşkil etmekle kalmadı, aynı zamanda cinsiyet, ırk ve sınıfa odaklanarak, cinsiyet ve ırka ilişkin “çifte tehlikeden” “üçlü tehlikeye” geçmelerinde de yankı buldu. TWWA üyeleri, Afro-Amerikan ve dünyanın her yerindeki renkli kadınların seslerini bir merkezde toplamanın önemini kabul etti. Beal’a göre, New York City şubesi ise, feminizmin geleneksel kavramlarını ve kullanımlarını fazla dar buldukları için reddetti. Diğer feminist gruplar ve sivil hak gruplarının aksine, TWWA yalnızca ırkçılık veya cinsiyetçilikle değil, bunlarla birlikte sınıfla ve bu üç meselenin kesişiminin dünya çapında kadınlara olan etkilerine karşı da savaşıyordu.
Amerikan emperyalizminin, küresel çapta kadınları nasıl etkilediğine odaklanan bir feminizm tarzına öncülük eden TWWA’nın anti-emperyalist bir mercekle ırk, cinsiyet ve sınıfa odaklanması, onları dönemin diğer feminist gruplarından ayırdı. Kurtuluşa ulaşmanın, ırkçı kurumlara ve emperyalizme son vermekten geçtiğine ve TWWA’nın bu dönüşümde ön safta olması gerektiğine inanıyorlardı. Üçüncü Dünya Kadın İttifakı: Tarih, jeopolitik ve biçimde Ariane Vani Kannan’a göre TWWA, küresel çapta, çok sayıda anti-emperyalist, sömürge karşıtı mücadele ile dayanışmanın ön safındaydı ve “… Amerika’nın Vietnam’a müdahalesine karşı aktivizmin bir parçasıydı: öğrenci hareketleri, Porto Riko hareketi, Meksikan-Amerikanların toprak mücadelesi, Angela Davis ve Lolita Lebrón dahil siyasi tutsakların özgürlük mücadelesi, Amerikan yerlilerinin egemenlik mücadelesi, işçi hakları mücadelesi ve sağlık, barınma ve eğitim hakkı mücadelesinin bir parçasıydı.”
Birbirine kenetlenmiş baskılara ve "kesişimselliğe" zemin hazırlamak
TWWA’nın birçok başarısının arasında, 1968’deki Siyah Kadınların Manifestosu’nda Beal tarafından yazılan Çifte Tehlike: Beyaz ve Kadın Olmak’ın yayınlanması da vardı. TWAA daha sonra 1970 ve 1975 arasında yayını kitapçık olarak dağıttı. Çifte Tehlike, Amerika toplumundaki Afro-Amerikan kadınların mücadele ettiği baskıların farklı biçimlerini inceliyordu. TWAA ayrıca Üçlü Tehlike başlıklı, savunularını paylaştığı ve Afro-Amerikan kadınlar ile Üçüncü Dünya kadınlarının mücadelelerinin farkındalığını artırmaya yardımcı olan bir gazete de yayınlandı. Üçlü Tehlike’nin ilk sayısında örgüt, TWWA’yı kurmak için onları nelerin harekete geçirdiğini ele alırken, gerekçelerden biri, Afro-Amerikan kadınların, siyah karşıtı baskı ve ırkçılığa, Afro-Amerikan erkekler kadar maruz kalmadığı klişesiyle mücadele etmekten yorulmuş olmalarıydı. Örnek olarak şunu yazmışlardı:
"Siyah kadınların örgütünü kurmaya birçok nedenle karar verdik. Bunlardan biri anaerkinin siyah toplumunda hâlâ yaygın olan bir mit ve anlayış olmasıydı. Anaerkillik kavramının bir efsane olduğunu ve Birleşik Devletler’de hiç var olmadığını açıkladık. Anaerki, bir grubun ekonomik gücünün kadınların elinde olduğu bir topluma işaret eder ama hepimiz bu ulusun ekonomik gücünün nerede olduğunu biliyoruz. Bizim işimiz, bu miti açığa çıkarmak olacaktır.”
“Ayrıca bir mucize eseri, siyah kadınlar için kölelik zulmünün, siyah erkekler için olduğu kadar aşağılayıcı, korkunç ve barbar olmadığına dair yaygın bir konsept de vardı. Fakat biz, erkeklerin henüz özgür olmadığı herhangi bir toplumda, kadınların özgürlükten daha uzak olduğunu, çünkü cinsiyetimiz tarafından daha da köleleştirildiğimizi açıkladık.”
TWWA’nın ırkçılık ve cinsiyetçiliğin, siyah kadınların günlük yaşamlarını nasıl etkilediğine ve onların bir anti-kapitalist analize karşı ideolojik ve politik hareketlerine vurgu yapması, “kesişimsellik” olarak bildiğimiz şeyin bir habercisi. Hukuk bilgini Kimberlé W. Crenshaw’un Irk ve Cinsiyet Kesişimini Önemsemek: Ayrımcılık Karşıtı Doktrin, Feminist Teori ve Irkçılık Karşıtı Politika’nın Siyah Feminist Bir Eleştirisi’nde (1989) “kesişimsellik”, ırk, cinsiyet, sınıf ve diğer baskı ve eşitsizlik biçimlerinin birbiriyle nasıl kesiştiğini, birbirine nasıl kenetlendiğini ve birbirlerine olan olumsuz etkilerini görmek için bir çerçeve veya mercek konumunda.
TWAA, açıkça Crenshaw’ın kesişimselliğinden önce var olsa da, örgüt, siyah kadınların sahip olduğu çeşitli kimliklerin maddi ve siyasi etkilerini erkenden kavradı. Beal, 2005’teki bir röportajında şunları söyledi:
“Siyah kadınların özgürlüğü sadece bir ten analizi değil. Sadece bir sınıf analizi veya sadece ırksal bir analiz de değil. Bu, gerçek dünyada bunların birbirine entegre bir şekilde nasıl işlediğini, baskıyı ve sömürüyü anlamak ve onlarla başa çıkmaya çalışabileceğimiz bazı yöntemleri kavramakla ilgili.”
TWAA’nın çeşitli kimliklerin nasıl kesiştiğine dair pratikleri, Combahee Nehri Kolektifi (CRC) üyeleri Barbara Smith, Beverly Smith, ve Demita Frazier tarafından yazılan Combahee Nehri Kolektifi Açıklaması’nın temelini attı. 1974’te Boston, Massachusetts’te kurulan radikal feminist ve sosyalist bir örgüt olan kolektif, bu ismi, 1853’te Güney Carolina’da, köleleştirilmiş 750 Afrikalıyı Combahee Nehri’nde özgürlüğüne kavuşturan Harriet Tubman’ın zaferini onurlandırmak için almıştı. Keeanga-Yamahtta Taylor’un Nasıl özgürleşiriz: Siyah Feminizm ve Combahee Nehir Kolektifi’nde vurguladığı gibi, CRC, baskıyı “birbirine kenetli” veya “eş zamanlı” olarak tanımlıyordu ve bu yüzden baskı ve eşitsizlik için yeni tedbirler yarattı. Diğer bir deyişle, siyah kadınlar, yaşadıkları baskıyı yalnızca cinsiyetçilik, ırkçılık veya siyah lezbiyenlerin maruz kaldığı homofobi ile ölçmüyordu. Asla tek bir kategori yoktu, temel mesele, siyah kadınların yaşadığı baskıyı nasıl deneyimlediklerini bileştiren bu kimliklerin karışımı veya dolaşık halde olmasıydı.(3)
Bu bölümde daha önce bahsedildiği gibi, siyah kadınların ırkçılık ve cinsiyetçilikle nasıl mücadele etmesi gerektiği, Üçlü Tehlike’nin ilk konusunda tartışıldığında, TWAA üyeleri şunu yazmıştı: “…erkeklerin henüz özgür olmadığı herhangi bir toplumda kadınlar özgürlükten daha da uzaktır çünkü biz cinsiyetimiz yüzünden daha da köleleştirildik.” Bununla birlikte, Combahee Nehri Kolektifi’nin açıklamasında da, şu ifadelere yer verilmişti: “Eğer siyah kadınlar özgür olsaydı, bu, diğer herkesin özgürleşeceği anlamına gelecekti çünkü bizim özgürlüğümüz baskının tüm sistemlerinin yıkımını zorunlu kılacaktı.”
Baskı gören bir grup olarak siyah kadınların kesişimi ve kenetlenmesi durumunun merkeze konulmasını, Taylor’ın belirttiği gibi, CRC şu sözlerle pekiştirdi: “Eğer toplumda en çok baskı gören insanları özgür kılabilseydiniz, o zaman herkesi özgürleştirmek zorunda kalırdınız.”
Burada, siyah feminist kökenleri sorgulamanın önemini ve TWWA’nın daha önce ve şimdi siyah feminist düşünce ve tavırların yıllar içinde nasıl şekillendiğine büyük önem atfettiğini görebilirsiniz.
İleriye doğru bir yol
Ne yazık ki, dönemin diğer siyah feminist grupları gibi TWAA da 1977’de New York şubesini kapattı. TWWA üyesi Cheryl Johnson tarafından kurulan Körfez bölgesi şubesi ise çalışmaya devam ederken, Kannan’a göre Körfez bölgesi şubesi geniş çaplı bir aktivizme odaklanan bir örgüte evrilerek, Bakke Kararını Bozma Ulusal Örgütü, Bebek Ölümleri ile Mücadele Koalisyonu, Emperyalizme Karşı Üçüncü Dünya Cehpesi, Amerikan Yerlisi Projesi ve Lolita Lebrón Komitesi gibi kurumlar oluşturdu. Kültür Komitesi ise, en kalıcı ve başlıca etkinllikeri olarak bilinen Uluslararası Kadınlar Günü kutlamasını organize ediyordu. Bu, cinsiyetçilik, ırkçılık, sınıf, sömürü ve dayanışmayı tartışmak ve incelemek için bir diğer fırsattı. Körfez Bölgesi şubesi de 1979’da kapanıp Kadınlara Baskıya Karşı İttifak’a (AAWO) dönüştü, ki o da 1989’a kadar aktifti.
1990 yılında, başta Linda Burnham olmak üzere, AAWO’nun eski üyeleri, San Fransisco Körfez Bölgesi’nde Renkli Kadınlar Kaynak Merkezi’ni (WCRC) kurdu. TWWA’nın lideri Burnham, merkeze 18 yıl boyunca baş yönetici olarak hizmet etti.
Tıpkı TWWA gibi WCRC de küresel çapta kadınların ihtiyaçları ve hakları ile çeşitli siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel geçmişe sahip renkli kız çocuklarını desteklemekte kararlıydı. 2008’de Burnham, yöneticilikten çekildi, Ayrılışının ardından WCRC finansal istikrarsızlık yaşadı ve 2010’da kapanmak zorunda kaldı.
TWWA, siyah ve renkli kadınların haklarını ele alan ve duyuran güvenli bir alandan ibaret değildi, aynı zamanda samimi, kapsayıcı ve devrimci bir siyah feminizm yolunun taşlarını da döşemişti. Örgüt, Combahee Nehri Kolektifi gibi birçok siyah feminist gruba ve siyah feminist düşünce ve tavrın anti-kapitalist bir mercekten evrimine de kapı açmıştı.
TWAA ve diğer siyah feminist gruplar, ikinci dalga hareketi içinde, Afrikan-Amerikan kadınların ihtiyaçları ve mücadelelerini ele alacak bir grup istiyorlarsa, o grubu kendileri kurmak zorundaydı. Bir hareketten bağımsız gruplar organize etmek yeni bir şey değil, 1960 ve 1970’ler feminizm için devrim niteliğinde zamanlardı, özellikle siyah feminizm için.
Siyah feministler, mücadelelerinin, ikinci dalga feminist gruplar ve insan hakları örgütleri tarafından göz ardı edildiğini fark etti. Sonuç olarak, benzersiz deneyimlerini ve ihtiyaçlarını merkeze alan kendi haketlerini kurdular. Ve bundan, Üçüncü Kadın İttifakı doğdu.
Dipnotlar
1. Bilim insanı Ariane Vani Kannan, Üçüncü Dünya Kadın İttifakı: Tarih, Jeopolitik ve Biçim’de (2018) TWWA’nın ayrıca Washington, Seattle’da da 1974’e kadar faaliyette olan bir şube açtığını belirtti.
2. M. Beal’ın 2005’te aktivist Loretta J. Ross tarafından gerçekleştirilen, Feminizmin Sesleri Sözlü Tarih Projesi röportajında, 23’üncü sayfada Beal, öğrencilerin 1965’te MAlcom X’i Paris’e nasıl getirdiğini ve kendisinin politik olarak şekillenmesinde onun nasıl kritik bir rol oynadığını belirtti. Kannan ise Üçüncü Dünya Kadın İttifakı: Tarih, Jeopolitik ve Biçim’de (2018) Beal’in politik bilincinin Malcolm X’ten nasıl etkilendiğine değinerek, onunla görüşmesine dair şunu belirtti: “…onun, bu süreçte anti-emperyalist analizini şekillendiren gözle görülür anlardan biriydi.”
3. “Nasıl Özgürleşiriz”de Keeanga-Yamahtta Taylor ayrıca Anna Julia Cooper and Frances Beal’in Combahee Nehri Kolektifi’nin siyah kadınlara ilişkin politik analizinin öncüleri olduğuna işaret etti.
*Çeviri: Derya Doğan