Jîna Emînî ve Nagihan Akarsel nezdinde katledilen kadınlara ikrarımız olsun ki, özgürlük için mücadele eden tek bir kadını dahi sır etmeyeceğiz
Jin, jiyan Azadî (Kadın, Yaşam, Özgürlük), nasıl büyülü bir cümle. İnsanı heyecanlandıran, coşturan, farkındalığını artıran, tüm tabuları yıkarcasına "Evet biz varız ve buradayız, sizi var edeniz" diyor. Hiç yorulmadan keyifle dillendirdiğim "Jin, jiyan, Azadî" sloganı buram buram özgürlük kokuyor. Dünyaya devrimi kadınların getireceğine olan umudum her gecen gün daha da büyüyor. Dalga dalga yayılan, globalleşen kadın mücadelesi, erdemli direnişin hakikatini barındırıyor. Eril kodlarla örülmüş devlet aklına karşı kadının kolektif aklı, gücü ve mücadelesi yeniden ruh bulacak. Özelde ise Kürt kadınlarının Rojava Devrimi, dünya kadın mücadelesine yeni bir perspektif sunuyor.
Ganimetçi kültür kodları
Bugün Türkiye’de AKP iktidarı kadınlara yönelik anti demokratik uygulamalarla, İstanbul Sözleşmesi gibi birçok kazanımı yok sayan, kadın bedeni üzerinden fütursuzca politika üreten, katleden, açıkça hedef gösteren ve kadını düşürmek için özel savaş politikaları yürüten bir çizgide. AKP iktidarı, demokratik bir toplum yaratma anlayışından oldukça uzaktır. İslamcı, cihatçı, ganimetçi kültürel kodlarla hareket eden bu iktidar; toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle bu sorunu derinleştirmekte ve kadını toplum dışına iterek, yoksullaştırarak adeta bir doğum makinesi konumuna indirgiyor. Şurası açık ki; bir toplumun özgürlük düzeyi, o toplumun kadınlarının ne kadar özgür olduğuyla ölçülür. Bu özgürlük perspektifinden uzak bir iktidarın, kadına yönelik şiddete "dur" demesi de mümkün değildir. Dolayısıyla "makbul kadın ve makbul vatandaş" tanımına uymayanı tek bir cümleyle hedef gösterebilen dikta bir yönetimle karşı karşıyayız.
Kadınlara karşı aciziyet
İzmir Barosu’nun 22 Ekim’de gerçekleşen 2022-2024 Olağan Genel Kurulu’nda, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) adına konuşan Avukat Aryen Turan, kimyasal silah iddialarının araştırılması gerektiğini söylemişti. Konuşmasında, Deniz Poyraz ve Jina Eminî’yi de anan Turan, “Jin jiyan azadî” sloganı atığı için gözaltına alınıp sonrasında da tutuklanmıştı. Akabinde savaş suçu sayılan bir hakikati dile getiren Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı jet hızıyla rehin alındı. Özelde de Kürt/Alevi birçok kadın siyasetçi ve farklı meslek gruplarından kadınlara karşı yürütülen kirli siyaset ile AKP iktidarı, kadınların karşısında aslında ne kadar aciz olduğunu ortaya koydu.
Ölümler sıradanlaştırılıyor
Bunların yanı sıra cezaevleri özellikle kadınlar için ölüm evlerine dönüşmüş durumda. Şiddetin, hak ihlallerinin tavan yaptığı, baskının ve zulmün dozunun arttırıldığı cezaevlerinde kadınlar fütursuzca katledilip intihar süsü veriliyor. Aynı zamanda gömülmelerine dahi izin verilmeyerek, ölüm mekansızlaştırılıp sıradanlaştırılıyor. Tabut ve cenaze arabası vermemekten tutun da ölmüş bir kadını çıplak teşhir etmeye kadar varan bu uygulamalarla diğer kadınlara gözdağı verilmeye çalışılıyor.
Öte yandan LGBTQ+'lara "sapkın" deyip toplumsal linç kültürünü hortlatmak istiyorlar. Oysa asıl sapkınlık kendilerindedir. Tecavüz kültürünü sıradanlaştırıp hukuken hiçbir caydırıcı cezayı uygulatmadıkları gibi hukuku kendilerine göre dizayn ediyorlar. Bu bile AKP iktidarının kadınlara karşı yürüttüğü politikaları en çıplak haliyle ortaya koyuyor.
Yaralarımız zaafımız olmasın
Milan Kundera'nın bir cümlesi bugünü çok net özetliyor: ‘’İktidar sizi en çok nerenizden yaralıyorsa orası kimliğiniz olur.’’ Yaralı olduğumuz yeri yaşam tarzımız olmaktan çıkarmalı, itiraz edip bir duruş sergilemeliyiz. AKP iktidarı, demokratik bir toplum yaratma anlayışına sahip değildir. Aksine, İslamcı kültürel kodlarla hareket eden bu iktidar, toplumsal cinsiyetçi yaklaşımlarla bu sorunu derinleştiriyor ve kadını toplum dışına iterek onu adeta bir doğum makinesi konumuna indirgiyor. Şurası açıktır ki bir toplumun özgürlük düzeyi, o toplumun kadınlarının ne kadar özgür olduklarıyla ölçülür. Bu özgürlük perspektifinden uzak bir iktidarın, kadına yönelik şiddete dur demesi de mümkün değildir. AKP iktidarı kötülüğün sıradanlığı halidir.
Direnen kadınlara aşk olsun…
Kadınlar tanrıçayken değerlerini çalan kurnaz erkek aklı bunu kendi değerleri gibi lanse etti. Bu tarihsel geçmişe dayanan bir durumdur. Bu minvalde biz kadınlar tarihiz, tarih bizde gizlidir. Doğal toplumdan bugünlere kadar kapitalist sistem kadını metalaştırdı, aşkın, cinselliğin nesnesi yaptı ve yalnızlaştırarak kimliksizleştirdi. Karşılaştığımız onca dayatmaya rağmen biat etmeyen biz kadınlar, ceberut sisteme ve kadın kırımı yapanlara karşı özgücümüzle kendimizi savunmalıyız. Aksi taktirde kendimize yabancılaşarak, özümüzden uzaklaşma tehlikesiyle yüz yüze kalırız. Bu nedenlerle sesimizi yükseltip itirazlarımızı dile getirmekten çekinmemeliyiz Derinliklerde yatan Ana kadın kültüyle, kemalatıyla yaşamı yeniden örmeli, özsavunmamızı geliştirmeliyiz. Toplumsal özgürlüğü gerçekleştirmenin temelde kadın özgülünü gerçekleştirmekten geçtiğini bilmeli ve bu hakikatle yola revan olunmalı. Kadın toplumun yaratıcısıdır. Kadınlar özgürlük hakikatini ilmek ilmek dokuyorlar. Kadın devrimi, en derin, özgür ve eşitlikçi bir devrim olmak durumunda. Kadın devrimi öncü bir devrimdir. Bu hakikatle bu yüzyıl kadınların özgürleşeceği bir yüzyıl olacaktır.
Hak ve hakikat mücadelesinden vazgeçmeyen, direnen kadınlara aşk olsun
Jin, Jiyan, Azadî! Kadın, yaşam, özgürlük!