Eylül 2020'de Rochester, New York'ta Daniel Prude'un ölümü üzerine bir protesto. Fotoğraf: Brendan McDermid/Reuters
Mariame Kaba ve Andrea J Ritchie, yeni kitapları Artık polis sistemi olmamalı: Bir ilga/lağvetme hikayesi'nde polis ve hapishanelerin “ölüm saçan kurumları”nın olmadığı bir dünya vizyonlarını ortaya koyuyorlar
Mariam Kaba ve Andrea J. Ritchie'nin hapishanesiz bir dünya hayali üzerine: 'Parayı ölümden alıp yaşama verelim'
ABD polisi tarafından gerçekleştirilen cinayetler ulusal manşetlere taşındığında, genelde her zaman duyulan reform talebi gündeme gelir: emniyetin daha fazla eğitime, daha fazla vücut kamerasına, ölümcül güç kullanımını yasaklayan daha fazla yasaya ihtiyacı var.
Ancak kanıtlar, yıllarca süren protestolardan sonra bu tür reformların yaygın bir şekilde benimsenmesinin ölü sayısında hiçbir değişiklik yapmadığını gösterdi. ABD polisi günde üç kişiyi öldürmeye devam ediyor ve 2021 kayıtlardaki en ölümcül yıl olarak Amerika'yı kolluk kuvvetleri şiddetinde dünya çapında birinci sıraya oturtturuyor.
Reformlara rağmen Siyahların polis tarafından istismar edildiğine dair hikayelerin yanı sıra tekrar eden cinayetler polise bütçe ayırmama, emniyet sistemini lağvetme ve ilga/ortadan kaldırma (abolish) mücadelesine yönelik artan bir ilgiye yol açtı. Siyah feminist akademisyenler Mariame Kaba ve Andrea J Ritchie, yeni kitapları No More Police: A Case for Abolition'da (Artık polis sistemi olmamalı: Bir ilga/lağvetme hikayesi) polis ve hapishanelerin “ölüm saçan kurumları”nın olmadığı bir dünya vizyonlarını ortaya koyuyorlar.
Uzun zamandır eylem örgütleyen öncüler, polisin büyük çoğunluğunun şiddeti önlemekle hiçbir ilgisi olmadığına işaret ederek, polisin güvenliği teşvik etmediğini savunuyorlar. Her yıl 10 milyon tutuklamanın %5'inden azı “şiddet suçu” olarak sınıflandırılan olaylar için gerçekleşiyor. Polis genellikle zarar meydana geldikten sonra gelir ve “şiddet suçlarının” ancak %20-25'ini çözer. Araştırmalar, polis sayısı ile suç oranları arasında bir ilişki olmadığını ve daha çok kişinin tutuklanmasının ve hüküm giymesinin şiddetin azalmasına karşılık gelmediğini, ancak 2 milyon insanın parmaklıklar ardında tutulduğunu gösteriyor. Polis ayrıca, bu suçları işlerken veya cezaevlerinde şiddeti mümkün kılarken, aile içi şiddet ve cinsel saldırıdan kurtulanları sistematik olarak hayal kırıklığına uğrattı.
Yazarlar yine de ABD'nin yılda 100 bin dolardan fazlasını emniyet güçlerine ve 80 milyar doları da hapishanelere ayırdığını, bu bütçenin ise gerçekte şiddeti önleyebilecek sağlık, barınma, gıda ve diğer toplum ihtiyaçlarından kesildiğini söylüyorlar.
Polis kurumunu iyileştirmeyi amaçlayan reformlara karşı çıkıyorlar ve bu tür taktiklerin başarısız olduğunu, aksine polisi meşrulaştırmaya ve polis kurumlarının genişletilmesine hizmet edebileceğini ve bunun yüzlerce örneği olduğunu söylüyorlar. Minneapolis'te polis Amir Locke adında bir adamı, kapıları kırarak girdikleri evinde katletti, bu durum yaşandığında Vali, polisin bu şekilde bir baskın yapmasını yasaklamıştı. Olayların çığrından çıkmasını önlemek için eğitim alan polis memurları, saniyeler içerisinde hiç tereddüt etmeden insan öldürüyorlar. Kalabalığı kontrol etmek için 'daha az öldürücü silahlar' verilen polis, kalabalık eylemlerde 'kitle kontrolünü sağlamak' için yüzlerce eylemciyi ciddi şekilde yaraladı.
Kaba ve Ritchie polisi daha 'kibar ve nazik' bir hale getirmek istemiyor, cezaya dayalı sistemi topyekün ortadan kaldırmak istiyorlar. Polise verilen bütçenin azaltılması ya da kaldırılması "tavan değil yerin dibidir" diyorlar. Toplulukların polisi bazı alanlardan çıkararak başlayabileceğini savunuyorlar. Yazarlar topluluk temelli kamu güvenliği stratejilerinin teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor.
Guardian, Kaba ve Ritchie ile polise verilen bütçenin kesilmesi, polis propagandası ve emniyet teşkilatının lağvedilmesine ilişkin konuştu.
*Bize öğretilenden farklı bir kamu güvenliği sisteminin öneminden bahsediyorsunuz. Okuyucuların bu kitaptan nasıl bir çıkarım yapmasını bekliyorsunuz?
Ritchie: İnsanların, polisin güvenliği sağlamadığını anlamasını istiyoruz. Şiddeti önlemiyor ya da kesintiye uğratmıyorlar. İnsanları şiddet eğilimden uzaklaştırmıyor ve dönüştürmüyorlar. Şiddete maruz kalanların yarısından fazlası, polis sistemindeki yozlaşma ve polisin ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle yardım için sisteme başvurmuyor bile. Bir yandan da polis toplumun refah içinde yaşamasını sağlayacak, şiddeti ortadan kaldıracak tüm kaynakları çalarak ve şiddete müdahale etme, gerilimi ve çatışmayı azaltma anlamında sorumluluğu almamızı sağlayacak yeteneklerden yoksun bırakılmamızı sağlayarak, şiddeti üretiyor ve uyguluyor. İnsanların emniyet teşkilatında neden bir reformun söz konusu olamayacağını ve neden başka bir şey inşa etmek istediğimizi anlamalarını istiyoruz. Polis hayatımızın ve geleceğimizin tam ortasında. Peki onları oradan nasıl çıkaracağız
*Kitabınızda polis ve propaganda sözcüklerini birleştirerek 'copaganda' sözcüğünü ve 'cop-speak' sözcüğünü üretmişsiniz. Bu kelimelere karşılık gelen kavramların son iki sene içinde gelişim gösterdiğini ve polis sistemi, şiddet ve güvenlikle ilgili ulusal dilimizi etkilediğine şahit oldunuz mu?
Kaba: Polislerin ne kadar örgütlü olduğunu tam olarak idrak edebildiğimizi düşünmüyorum. Polisler siyasi aktörlerdir. Sürekli olarak bulundukları bölgelerde insanlara propaganda yapıyorlar. Örneğin diyorlar ki, "Bakın geçen sene polis bütçesinden 10 dolar kesinti yapıldı, şunlar şunlar oldu, bölgenizin siyasetçilerine ulaşın ve deyin ki bir dahaki yıl 70 dolar daha eklesinler." Polis teşkilatı mensupları kendilerini destekleyeceğini düşündükleri veya bu anlamda sözler aldıkları politikacılara yatırım ve bağış yapıyor. Ve bu politikacılar televizyonlara çıkıyor. Televizyonda, medyada sürekli olarak şiddet hakkında konuşup duran tek grup polislerdir. Sizlerin de gazeteciler olarak bir olay olduğunda bilgi almak için gittiğiniz ilk merci polisler oluyor. Bu nasıl bu hale geldi? Nasıl oldu da bu şiddet gerçekleşmeden müdahale etmeyen, hatta bazen şiddet gerçekleştikten sonra da müdahale etmemeyi tercih eden bu şahsılar şiddet konusunda uzman kesildi? Neden? Neden mesela mahallenizdeki papaza gidip şiddet hakkında sorular sormuyorsunuz? Onlar da her gün şiddet hikayeleri dinliyorlar.
2020'den sonra tek yapmaları gereken çabalarını iki katına çıkarmaktı. Polisler, her yerel toplulukta bütçelerinde kesintiye gidildiği ve bunun sonuçlarına katlananın da kendileri olduğunu bağırıp durmaya başladı. Her yerde polislerin moralinin ne kadar bozuk olduğu, suçun zirve yaptığı ve polislerin de morallerinin çok bozuk olması nedeniyle bu suçlara müdahale edemediğine, sırf bu yüzden bir adamın boğazına çöküp 9 dakika boyunca bastıramadıkları için ne kadar mağdur olduklarına dair makalelere katlanmak zorunda kaldık. İnsanlara cezasızlık zırhıyla zarar verdiklerini söyleyecek olsak, hemen duyguları incindi. Ve biliyorsunuz, polisin duyguları incinirse birileri bundan zarar görecek demektir. Düşününce insana çok saçma geliyor, ancak bu komedi ülkenin çok geniş bir kısmı için son derece ikna edici. Başka hangi meslekten insanların morali bozuk diye insanlar şiddete maruz kalıyor?
*Polise verilen bütçede kesintiye gidilmesine ilişkin büyük bir yankı oluştuğunu, toplumun buna destek verdiğini gördük, fakat diğer taraftan, bu hareketin kazanımlarından da bahsettin, biraz bu kazanımlardan bahsedebilir misin?
Kaba: Bence bu bütçede kesinti meselesinin bu kadar yankı bulmasının nedeni bizim insanlara aslında olmasını istediğimiz şeyi anlatıyor olmamız oldu. Sola yatkın bazı insanlar polise verilen bütçedeki kesintiyi gülünç buldu ve bir bütçe hilesi olarak değerlendirdi. Sağcıların bir kısmı ise, "Şimdi kaos gövdeyi götürecek, tek isteğiniz toplum güvenliğini yok etmek" dedi. Bence polis bütçesinde kesinti talebi son derece net ve anlaşılabilir bir talep. İnsanlar bu talebi anlamlandırabiliyorlar ama yine de bunun için ellerini taşın altına koymak istemiyorlar. Bunun çok karmaşık bir süreç olduğunu söylüyorlar. Hayır değil. Gayet basit. Senelerdir eğitimde, sağlıkta bütçe kesintileri gördük. Bu bütçelerdeki kesintilerin tamamı askere, polise ve daha fazla hapishane yapımına aktarıldı. Bizim talebimiz bunun tam tersine çevrilmesi.
Ritchie: "Defund" (bütçede kesinti) sloganı için bize en çok gelen dönüş bunun yanlış bir slogan olduğuydu. Ama böyle bir geri dönüşe sebep olduysa demek ki gerçekten etkili bir slogandı. Çünkü polis tam olarak az önce Mariame'ın da söylediğini yaptı. Son iki yıldır siyasetin onlara verdiği gücü vahşice kullandılar çünkü bu slogan ve arkasındaki fikir onların bu özgürlüğünü tehdit ediyordu. Çünkü son yüzyılın en ciddi meşruiyet kriziyle karşı karşıya kalmışlardı. Evet, özellikle bu pandemi, iklim felaketi ve ekonomik kriz ortamında, parayı ölümden alıp hayata vermek istiyoruz. Bu hareketin artık sönümlendiğini söyleyenler de var. Ama bu talep hâlâ canlı ve ülkenin dört bir yanında dile getiriliyor. Görüyoruz ki belediye başkanları, şehir konseyleri polisi yeniden meşrulaştırmak ve bütçenin yeniden verilmesi için çok fazla enerji sarf ediyorlar.
Kaba: Eğer ABD başkanı ulusa sesleniş konuşmasında ayağa kalkarsa ve ilk söylediği şey, "Polise bütçe!" olursa, buradan şunu anlıyoruz. Bütçede kesinti hareketi kesinlikle bu güçte bir sarsıntı yaratmış ve bir değişime kapı açmış. O zaman polis reformunu savunanlar ya da polis sisteminin korunması gerektiğini savunanlar çıkar da bu sistemin lağvedilmesinden başka yolların mümkün olduğunu söylerlerse, onlara kanıtlarla ve rakamlarla gelmelerini söylerim. Modern polis sistemi olarak adlandırdığınız ve sözde reformlar yapabileceğiniz onlarca yıl vardı. Jenerasyonlardır yaşanan bir sorun var. Neden yapmadınız? Elinizde her türlü kaynak ve zaman vardı. Propagandanızı yapabilecek her türlü platforma sahiptiniz. Neden yapmadınız? İnanıyorum ki liberaller de beş sene gibi kısa bir zaman içinde polis bütçesinde kesinti talep edecek ve bunu Demokratik Parti çatısı altında yapacaklar. Adına belki başka bir şey derler, ama talep aynı olacak. Çünkü bu süregelen durum bu şekilde devam edemez. İnsanlar 2020 ayaklanması oldu ve bitti varsayadursun, polisler hâlâ günde 3 kişi öldürmeye devam ediyor. Daha bugün Arkansas'ta bir polisin bir vatandaşı öldüresiye dövdüğünün videosunu gördük.
Var olan sistem sürdürülebilir değil. İnsan denen varlık pek çok şeye dayanabiliyor ancak polis şiddetinin yaptığı şey insanların özgür olma hakkına saldırıdır. Bundandır ki ABD'de yaşanmış hemen hemen her ayaklanmanın kökeninde ve çıkış noktasında bir polis şiddeti vardır. Ve bu tekrar olacak. İnsanlar tekrar ayaklanacak. Ve insanlara her seferinde aynı eski ve yıpranmış cevapları veremeyecekler. İnandırı olmayacak.
*Chicago'daki polis işkencesi kurbanları için bir özür, mali tazminat, ücretten muafiyet, davayla ilgili zorunlu bir devlet okulu müfredatı, bir anma içeren tazminat alma mücadelesi hakkında bilgi almak istiyorum. Polis tarafından öldürülen, zorlu hukuk davalarından geçen ve asla bir özür dahi dilenmeyen insanların aileleriyle konuşuyorum. Tazminat modelinden ne öğrenebiliriz?
Ritchie: Tazminat sistemi temel olarak şiddet üreten koşulları ortadan kaldırma ya da dönüştürme amacı taşıyan bir sistem. Breonna Tyler'ın ailesi için şiddeti üreten sistemin verebileceğinden daha fazla adalet istediğimizi anlattığımız bir yazı yazdık. Konu sadece bir özür değil. Böyle bir kayıptan sonra bu kaybı yaşayan kişileri tekrar olabileceği kadar tam bir insan haline getirme çabası. Bir iyileşme sağlama çabası. Tazminat sisteminin temel ilkelerinden biri söz konusu olayın tekrar olmamasını sağlamaktır. Ortaya biraz para atıp, söz konusu suçtan dolayı bir kişiyi de hapse atıp şiddete kaldığın yerden devam edemezsin. Şiddeti durdurmak zorundasın. Breonna Tyler davasında bu şu anlama geliyor, kapıları kırarak baskın yapamamakla kalmayıp uyuşturucu savaşlarına ve kent nezihleştirme adı altında polisi insanların kapısına sürmeye son vermek zorundasınız. Breonna ve pek çok kişinin Siyah bir kadın olarak yaşamının değersizleştirilmesine, kriminalize edilmesine, insan olarak görülmemesine yol açan koşullara bir son vermek zorundasınız. Bu ölüm üreten sistemin içinde daha fazla güvenlik, gelişen toplumlar ve geçim sıkıntısız bir hayat talep ediyoruz.
*Peki toplumumuzun kemiklerine kadar işlemiş bu ceza sistemini nasıl geçmişte bırakacağız?
Ritchie: Mariame, cezalandırma içgüdüsünün ne kadar derinlere kök salmış olduğundan, bunun nasıl kendi içimizde köklerinden söküp atmamız gereken bir şey olduğundan ve aynı zamanda asla gitmeyeceğini kabul ettiğimizden bahsediyor. Biz bunu kitabımızda 'devlet koruması dolandırıcılığı' olarak işledik. Bu şu anlama geliyor. Devlet size, senede 100 milyon dolarlık bütçeyi desteklemeniz karşılığında sizi koruyacağının sözünü veriyor. Ama verdiği sözü asla tutamaz, ancak daha fazla vermenizi talep eder. O halde şu soruyu sormamız gerekiyor. Bizim olmasını istediğimiz şey nedir? Siyah Feminizm'in bize sunduğu da bu. Eğer siyah kadınların, kuir ve trans bireylerin yalnızca hayatta kalmasını değil, başarıya ulaşmasını sağlayacak koşulları yaratabilirsek, hayal edilen noktaya ulaşmak için daha fazla duygusal, ideolojik ve finansal yatırım yapmamız gerekmeyecek. Çünkü ulaşmak istediğimiz nokta şu an olduğumuz noktanın tam tersine düşüyor.
Kaba: Andrea'nın devlet koruması dolandırıcılığı olarak bahsetti kavram çok önemli. Çünkü bu dolandırıcıları tam olarak tatmin etmek mümkün değil. Herkesin kendisini güvende hissedeceği bir toplum yaratmak yalanıyla bizden isteyeceklerinin bir sınırı yok. Güvenlik bir ilişkilenme biçimidir, elle tutulur bir şey değildir. Güvenlik için kişilerin birbirleriyle güvenilir bir ilişki kurması gerekiyor, daha fazla polis değil. Bizi güvende tutan bu ilişkilenmenin ta kendisidir. Şu anki güvenlik durumundan memnun musunuz? Değilseniz bu konuda bir şeyler yapmak gerekiyor. Yoksa asla doymayan, steroid almış bir Kurabiye Canavarıyla yaşamaya mahkûmuz. Başka bir hayatın, daha iyi bir hayatın nasıl mümkün olduğunu soralım ve bu hayatı mümkün kılalım.
*Çeviri: Gözde Çağrı Özköse