Yerelin bütün dinamiklerinin yer aldığı kendisini örgütleyen toplumsal bütün kitle örgütlerinden oluşan demokratik yaklaşımı esas alan, yerinde değişim ve dönüşüm için çözüm gücü olan kentteki bütün demokratik kitle örgütlerini kapsayan bir yönetim biçimi olarak görmek gerekir
Yerel demokrasi özü itibariyle doğal toplum özelliklerinde açığa çıkan komünal yaşam formu olarak tanımlanabilir. Herkesin bir şekliyle üretimde yer aldığı, yaşamın yürütülüşünde kendi nitelik ve becerisine göre söz kurduğu, yaşama bir şey vermiş olmanın yarattığı aidiyet duygusuyla saygınlığın çağı demek yanlış olmayacaktır.
Günümüzde: Yerel demokrasi; yerinde yönetimin esas alındığı, ilgili yerelin kendi sorunlarının çözümü ve hizmet politikalarının üretilmesi için oluşturulan; çoğulcu, demokratik, eşitlikçi, ekolojik, toplumsal cinsiyete duyarlı, kapsayıcı ve çözümcül olan mekanizmaların bütünüdür.
Yereldeki bütün demokratik kitle örgütlerinin o yerel halkın taleplerine sorunlarına eleştiri ve önerilerine doğrudan odaklandığı, toplumsal sorunlara cevap olabilme gücünü kendisinde gördüğü, buna dair hizmet politikaları ürettiği ve bunları yerelin en demokratik çözüm mekanizması olan KENT KONSEYLERİNDE oluşturulan meclislerde hedeflenilenlerin başında;
– Yerel düzeyde demokratik anlayışı sağlamak,
-Kente ilişkin temel politikalar geliştirilirken faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın ortaya çıkmasını sağlamak.
-Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek,
-Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal değerleri korumak ve geliştirmek,
-Kent kaynaklarının etkili, verimli ve toplumsal hizmet için adil kullanımına katkıda bulunmak
-Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak,
-Kadınların gençlerin engellilerin bütün farklılıkların, inançların toplumsal yaşamdaki rollerinin önemini ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak
-Kent yönetiminde şeffaf hesap verebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak gelmektedir.
Toplumun kendi kendini yönetebilme gücü ve yöntemi bu kadar güçlü iken; gel gelelim toplumsallığı esas alan bu mekanizmaya merkezi iktidarın yaklaşımına bakmaya; on yıllar ya da yüzyıllar öncesine gitmeye hiç ihtiyaç duymayacağımız yakın zamanda dolu dolu pratiklerle bize bunu bilfiil yaşatan devlet aklı var!
2016 yılında Kürdistan da toplum iradesinin nasıl yerle yeksan edilmeye çalışıldığını hepimiz belediyelere gerçekleştirilen kayyum darbesiyle yaşayıp gördük. Yerel demokrasiye gerçekleştirilen bir darbeydi. Kürt halkının iradesine bu darbe gerçekleştirilirken meselenin sadece bir devlet kurumunda siyasi irade olarak seçilen siyasi temsiliyete dair olmadığını birebir o günden bugüne dek daha iyi görmeye başladık.
Ayrıca değinmek gerekir ki yerel yönetimleri sadece belediyeler üzerinden ele almanın, yalnızca bu haliyle bakmanın çok eksik olacağını görmek gerekir. Yerelin bütün dinamiklerinin yer aldığı kendisini örgütleyen toplumsal bütün kitle örgütlerinden oluşan demokratik yaklaşımı esas alan, yerinde değişim ve dönüşüm için çözüm gücü olan kentteki bütün demokratik kitle örgütlerini kapsayan bir yönetim biçimi olarak görmek gerekir. Aynı zamanda bu toplumsal örgütlenme modeli uzaktan kumandayla yerelleri dizayn etmeye çalışan merkeziyetçiliğe bir karşı koyuştur. Kendisini yönetebilme yetisini ortaya koymasıdır. Yerelden uzak bir aklın yerelin sorunlarına hakim olmadığı olamayacağı gibi onu yönetmenin de gerçekçi olmayacağının ifadesidir.
Bütün bu demokratik çözümcül gücü ortadan kaldırmaya çalışan devlet aklına en büyük cevap belki de bu önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek yerel yönetim seçimleri olacaktır. Gasp edilen belediyeler geri alındığında öncülük misyonu yüklenerek her belediyenin yönetimi bir an önce bu kent konseylerinin tekrar oluşumunu hızlandırmalı ve asıl demokrasinin topluma hizmet eden halini aktifleştirmelidir. Bu sayede yerel yönetimler, yerel demokrasiyi yıkmaya çalışan sisteme karşı en iyi pratiğini ortaya koyar.