Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Yeniden İnşa Sürecinde Çocuk

Çiğdem Ertak Çiğdem Ertak
22 Haziran 2025
Yazı
0
Foto: Hüsamettin Bahçe
0
SHARES
31
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Bu yazı, çatışma çözüm süreci ve çerçevesini oluşturan demokratik toplum inşasında kadın, doğa ve özgür insan gibi konuların tartışıldığı bir bağlamda; çocuk ve çocukluğu yeniden düşünmenin mümkün müdür sorusuna yanıt arama çabasıdır

Gazze’de yaşanan canlı katliam görüntülerinin etkisi altında; Suriye’de kadınlara, farklı inançlardan halklara dönük azalmamış olan tehdit ve risklerin yoğunluğunda; İsrail–İran savaşının başlaması karşısında ve “Batı”da ve “Doğu”da karanlığını sürdürmeye devam eden zihniyet hâlâ çok güçlüyken, alternatif gelecek perspektifleri üstüne düşünmek zorlayıcı olabiliyor. Ama elbette, en çok da bu sebeple ısrarcı olmak gerekiyor. Modern sistem, ulus-devlet temelindeki politik ve ekonomik yapısında kuşkusuz ki bir güncelleme hâlinde. Sistemin dışladığı halklar, inançlar ve çemberin dışında tuttuğu bireyler/gruplar aleyhine işleyen çarklar, yüzyılı aşkın bir süreci savaşlarla doldurdu. Süregelen değişim/dönüşümün, belirli kesimler haricinde daha iyi bir yaşam sunmayacağı da açık.

Gazze’de de Ukrayna’da da ve Suriye’de de öldürülen milyonlarca çocuk, toplam sivil ölümlerinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Göç ve açlık gibi çok çeşitli sebeplerle yaşananları dile getirmek için de yeterli veri bulunmuyor. Ancak BM’nin son verileri (zorla yerinden edilenlerin sayısı 122,1 milyona ulaştı), mevcut durumun daha büyük yıkımlar yaşatacağı ihtimaline dair söz üretme gücünü de veriyor.

Batı dünyasında da sağ popülizm ve otoriterleşme artarken, güvenlik ihtiyacını merkezine alan politikalar öne çıkıyor. Bu durum, farklılıkları bastıran, kimlikleri yok sayan ve tahakkümü derinleştiren bir yönelim yaratıyor. Ulus-devlet sisteminin bu dışlayıcı doğası ve kapitalist ekonomi modeli, Ortadoğu coğrafyasında başta olmak üzere halklara yıkım, ölüm ve acı getiriyor; verilerin gittikçe daha dehşet verici sayılarla ifade edildiği bir düzene hapsediyor. Bunların ortasında Kürtler, demokratik toplum ve barışçıl, özgürlükçü bir alternatif yaşam ihtimalini konuşuyorlar. Sayın Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2025 günü okunan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile, sadece Türk ve Kürtlere değil fakat tüm Ortadoğu halklarına hitap ettiği çağrısında herkese, “Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.” diye seslendi. Çağrısında, “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.” diye sesleniyordu. Ve devamında, “Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz.” diye de vurguluyordu. Elbette, son derece yalın, son derece net ifadelerin olduğu bu metin üzerine çokça şey yazıldı, söylendi. Tartışmalar, görünen o ki, daha çokça sürecek. Bu çağrı, demokrasi ve hukukun Türkiye’de gittikçe buzlu bir camın ardından belli belirsiz varlığı gözüken bir olgu gibiyken yapıldı. Öyle ya da böyle, barış için beliren bir umut var ve herkes bu umudu daha da büyütüp bu toprakların insanlarına onurlu ve adil bir hayat sunmalı.

Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısını ve yaklaşımını, demokratik bir topluma ilerledikçe barışın da mümkün olacağı şeklinde anlamak gerekiyor. Bu durumda, “Demokratik toplum nasıl yaratılır?” sorusunu sormak ya da yeniden hatırlamak önem kazanıyor. Çünkü adil, eşit ve özgür bir toplum düzeni kurulmadığı müddetçe barış da sağlanamayacaktır. Farklı kimliklerin tanındığı ve korunduğu bir yapı ile demokratik toplum inşa edilecektir. O nedenledir ki toplumu dönüştürme yolunun en başında bu tür adaletsizliklere son vermek gerekecektir. Elbette bu kolay bir süreç değil. Toplumu dönüştürmek, bir günden ertesi güne olacak bir şey değil çünkü.

Sayın Abdullah Öcalan’ın öncülük ettiği bu süreçte Kürtler, barış ve demokratik toplum için bir irade ortaya koyuyorlar. Toplumsal sıkışmışlığın had safhada olduğu, özgürlüklerin neredeyse yok edildiği, savaşların ve çatışmaların yok edici yıkıcılığı karşısında barış ve demokratik toplum modeli bir kurtuluş modeli olarak sunuluyor. Kadın özgürlüğünün esas alındığı, ekonomik, kültürel ve toplumsal yaşamın doğayla uyum içerisinde, yani tahakküm değil adil bir denge ile uyumun perspektifi söz konusu ediliyor. Toplumsal bir yaşam iddiası ile dinamik, demokratik bir yaşam lehine bir çabadır sözü ediliyor. “Üçüncü Çizgi” olarak da anılan politik hat ile ahlaki bir politik toplum inşa çabasını vurguluyor.

Bu yazı, çatışma çözüm süreci ve çerçevesini oluşturan demokratik toplum inşasında kadın, doğa ve özgür insan gibi konuların tartışıldığı bir bağlamda; çocuk ve çocukluğu yeniden düşünmenin mümkün müdür sorusuna yanıt arama çabasıdır. Demokratik toplum bakış açısından hareketle çocukluk kavramını ele alırken, özellikle BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne eleştirel bir yaklaşımı içeriyor.

Modern çocukluk algısının çerçevesi ve çocuk hakları perspektifi, temelde yaşama, gelişme, korunma ve katılım olmak üzere dört ana temel ilke üzerine kuruludur. Evrensel bir bakış açısına vurgu yapmasının yanında, Batı merkezli bir gelişim çizgisine sahiptir. Sözleşme, ruhunda olan çocuğa onurlu bir yaşam sunma idealinin yanında, çocuğun devlet ve aile içinde korunmasını temel odak olarak ele alır. Ancak Sayın Öcalan’ın geliştirmiş olduğu perspektif ışığında, burada esas alınması gereken husus ne devlet ne de ailedir. Zira çocuk da tıpkı kadının ataerkil yapılardaki hiyerarşik ilişki anlayışında konumlandırıldığı gibi, hak öznesi olarak tanınmayan bir yerdedir. Dolayısıyla buradan çıkış ve çocuğun toplumsal özne olarak kabulü, toplumsal ilişki biçimlerinin yeniden şekillendirilmesiyle, bir diğer deyişle toplumsal ilişkilerin özgürleştirilmesi ile sağlanabilecektir. Kadınla birlikte paralel olarak nesneleştirilen çocuk, pasif ve yetişkin olmayan birey kategorisine hapsedilmiş; hak sahibi ancak bir tür vesayet rejimi altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. “Üçüncü Çizgi” temelindeki bu perspektiften bakıldığında, kapitalist ilişki şekillenmesi ile patriarkal zihniyet oluşumlu yapılarla çocuğun özgürleşmesi mümkün değildir. Zira bu sistemde çocuğun kendi toplumsal varlığını inşa etmesi mümkün değildir.

Toplumun demokratikleşmesi, çocuğun toplumsal, politik özne olarak tanınması konusunda daha elverişli bir imkân sunar. Çünkü bu paradigma, kadının ve çocuğun kurtuluşunu bireysel haklar temelinde değil, toplumun demokratikleşmesi ile ilişkilendirir. Kurtuluşu buna bağlar ve kadını da çocuğu da kuşatan bu sistemde, siyasî ve kültürel yapılar demokratikleşmediği müddetçe, kadın da çocuk da gerçek özgürlüğe ulaşamayacaktır, der. Çocuğu geleceğin vatandaşı projesine hapseden eril ve tahakkümcü, şekillendirici bakış açısına sahip modern paradigmanın aksine, demokratik toplum paradigmasında çocuk, toplumun yeniden inşasında söz sahibi olması gereken bir aktördür. Kolektif bir yaşamın inşasıyla çocuğun hem katılımını hem eğitimini hem de kuracağı mümkün kılacak; bu da çocuğa gerçek saygıyı kazandıracak, onu gerçek bir özgür bireye dönüştürecektir.

Modern çocukluk paradigması, kadının bu sistemdeki konumunu dikkate almadan çocukluk analizini yapar ve bu doğrultuda hareket eder. Tüm toplumsal yaşamı, adil olmayan, eşitsiz ilişki biçimleriyle şekillendirdiği; toplumu hakikatten uzaklaşarak kendine yabancılaştıran bir yanıltıcı yaşam sanrısına sürüklerken, bu ortamda çocuğun hak öznesi olarak özgür olabileceği yanılgısını yaşar. Buna karşın, demokratik toplum perspektifinde, özgürlükçü ve adil toplumsal yapılarla dönüştürülecek toplumsallıkta çocuk da politik bir özne olarak var olabilecektir, der. Özcesi, adil bir toplum inşasını çocuğun özne olduğu bir sistemin ön koşulu olarak görür. Bu nedenle de kadın–çocuk eksenli toplumsal dönüşüm vurgusuyla yeni bir bakış açısı sunar. Yani kadının özgürleşmesi ile çocuk da özgürleşebilir, der.

Kürt kadın hareketi ve feminist hareketin şimdiye kadar olduğundan daha yoğun bir şekilde çocuğu gündemine alması gerektiği bir hakikattir. Çocukları, yaş aralığı itibarıyla insanın belirli bir gelişim dönemini kapsayan süreç olarak görmenin ötesinde; cinsiyet, sınıf ve etnisite gibi etkenlerle bir toplumsal özne olduğunu dikkate alarak gündemine alması gerekir. Mevcut sistem, çocukluk deneyimini tahakküm altına alarak çocuğu savaş, yoksulluk, adaletsizlik kıskacında bir döngüde tutuyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın öncülüğünü yaptığı demokratik toplum çağrısı ve bu çerçevede geliştirilen “Üçüncü Çizgi” modeli, bu duruma karşı yeni bir bakış açısı sunuyor. Bu modelin derinliği, çocukluğun yeniden düşünülmesi ve demokratik bir çocukluk anlayışına duyulan ihtiyacı daha görünür kılıyor. Ve hak öznesinden çok, demokratik toplumsallıkla özgür çocukluğa işaret ediyor. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak, çocukların dışlanmadığı; fikir, deneyim ve önerilerinin toplumsal süreçlere dâhil edildiği bir barış anlayışı, ancak kalıcı ve onarıcı bir düzeni mümkün kılabilir. Bu yaklaşım, modern çocukluk anlayışından önemli bir kopuşla, kadın ve çocuk eksenli özgürlükçü bir toplumsal yaşamı esas alan demokratik bir çizgiye işaret ediyor. Bu çizgi, Ortadoğu halkları için yeni ve umut verici bir yaşam alternatifi sunuyor.

Etiketler: ÇocukÇocuk haklarıÇocuk hakları sözleşmesiDemokratik ToplumFeminizmKürt kadın mücadelesiSayı 121
Önceki İçerik

Demokratik Toplumu Düşünürken; Kuram-Eylem Olarak Sivil İtaatsizlik ve Kadınlar*

Sonraki İçerik

Bir Savaşın Gölgesinde, Bir Barışın Arifesinde: Tüm Yönleriyle Tecavüz Kültürü

Sonraki İçerik
Bir Savaşın Gölgesinde, Bir Barışın Arifesinde: Tüm Yönleriyle Tecavüz Kültürü

Bir Savaşın Gölgesinde, Bir Barışın Arifesinde: Tüm Yönleriyle Tecavüz Kültürü

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.