‘’Yasın en karası bugün unutmanın yüz karasıydı.’’
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından çizilen suni sınırlarla ayrılan Kürdistan coğrafyasında, ayrılmaya çalışılan yalnızca sınırlar değil, toplumsal ilişkilerdi de. Yıllarca iki hat arasında kalmış Kürtlerin, parçalanmaya çalışılan toplumsal ilişkilerini korumakta ısrarcı olması, sınırlardaki hareketliliklerin birçok boyutuyla ele alınması gerektiğini ve bunun sadece bir kaçakçılık hikayesiyle açıklanamayacağını da ortaya koyar.
Nitekim, toplumsal hafızamızda yer edinen tellerin ardından yapılan bayramlaşma fotoğraflarını hatırlamak için uzak bir tarihe gitmemize gerek yok. Öyle ki Kürtlerin, hattın bu tarafından diğer tarafına geçip tarım arazilerini sürmesi dahi, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyanın bölünmesine rağmen aidiyet ilişkilerinin devam ettiğinin bir göstergesidir aslında. Bu suni sınırlardaki mayınlı arazilerden kaynaklanan kayıplara rağmen ilişkiler sürdürüldü. Ahmed Arif’in deyişiyle ‘sınırlara alışamadığımızdandır, eşkiyalığımız yok’
Hal böyleyken, Kürt halkının akrabalık ve aidiyet ilişkileri, sınırlar arasında doğal bir alışveriş ortamını da inşa etti. Bu ilişkilere bağlı olarak gelişen ticari faaliyetler ise devlet kontrolünden azade değildi. Bu topraklarda yaşayan insanların sınır ticaretiyle ekonomik geçimlerini sağladıkları devlet tarafından bilinmekteydi. Dolayısıyla sınırdaki kolluk güçlerinin bunu bilmemesi mümkün değildi. Ancak 28 Aralık 2011 tarihinde, bir sınır ili olan Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, “PKK’li bir grubun hava saldırısıyla vurulduğu” haberleriyle Roboski ismi hayatımıza girdi. Peki, Roboski köyünde o gece neler yaşanmıştı?
Uludere’nin Ortasu ve Gülyazı köylerinden ailelerin ticari faaliyetleri kapsamında katırlara yüklenmiş malları Türkiye tarafına geçirirken, “PKK’li bir grup sanılarak” havadan bombalanması sonucu 34 kişi hayatını kaybetmiş, bir kişi ise sağ kurtulmuştu. Bu 34 kişiden 17’si henüz on sekiz yaşını doldurmamış çocuklardı. Çoğunluğu aynı aileden olan bu kişiler, Türkiye sınırları içerisinde savaş uçakları tarafından parçalanarak katledilmişlerdi.
O gün sınıra giden ailelerin kendi imkânlarıyla çocuklarının parçalanmış bedenlerini katır sırtında taşıdıkları o fotoğraf, ülkenin hâlâ yüzleşmediği bir gerçeklik olarak orta yerde duruyor. Sürecin hukuki kronolojik sıralaması, 24 Şubat 2016 tarihinde verilen Anayasa Mahkemesi kararında detaylıca sunulmuş. (Kaynak: 24.02.2016 tarihli, 23/3/2016-29662 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı)* Bu karardan anlaşılacağı üzere, katliamın ardından Roboskili aileler tarafından hukuki bir süreç başlatılmıştı.
Otopsi süreçlerinde, parçalanmış hayvan ve insan etlerinin ayırt edilmeye çalışıldığı, otopsi süreçlerine dahil olan avukatlar tarafından basınla paylaşıldı. Hal böyle iken ailelerin bu katliamın faillerinin peşini bırakmaması tartışmasız bir haklı mücadele olmalıydı. Ancak, bu haklı mücadele, avukatların eksik evrak sunduğu gerekçesiyle çetrefilli bir hal aldı.
Peki, bu sürecin böylesine çetrefilli bir hale getirilmesi, bir özrün çözülmez bir skandala dönüşmesinden bağımsız düşünülebilir mi? Sunulan gerekçeler, gerçekten yeterli bir ret dayanağı oluşturuyor muydu? Vur emrinin kim tarafından verildiği henüz kamuoyu ile paylaşılamazken, dönemin genel kurmay başkanının olay anında bakanlar kurulu toplantısında bulunması, görüntülerin ABD ile ilişkilendirilmesi ABD’nin bunu çürüten bir tavır alması, Tayyip Erdoğan’ın Roboskili aileler ile görüşmesi, o dönem başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun bugün başka bir parti genel başkanlığında elini kolunu sallayarak yer alması ve siyasi bir rol devşirmeye çalışma hali, yargılanan askerlere ilişkin KYOK kararları, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, sürecin yeniden yargılamaya açılmasına ilişkin “FETÖ” vurgusu vs. vs. diye uzar gider olan bitenler…
Emri kim verdi bilmiyoruz fakat bildiğimiz bir gerçek var: Roboski Katliamı bir devlet katliamı olarak hala ortada duruyor. Ne yazık ki soruşturmalar istenen düzeyde yürütülmüyor. Ortak bir zemini bulmaktan ziyade, katliamın üstü kapatılmak isteniyor. Aradan geçen 13 yılın ardından, Roboski davasının hukuki olarak hangi aşamada olduğunun bir kez daha sorgulanması ve davanın yeniden gündeme alınması gerekiyor.
Bu dava, içinde birçok açıklanmayı bekleyen unsurun yanı sıra gizli kulisleri de barındırırken, resmi olarak ihmali bulunan avukatlardan alınarak Kerem Altıparmak ve Erkan Şenses’e devredildi. Bu avukatlar tarafından 2023 yılında Anayasa Mahkemesi’ne 38 davacı adına yeniden başvuru yapıldı. Ancak Anayasa Mahkemesi, hâlâ kararı değerlendirmedi. Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne yapılan başvuru da değerlendirme aşamasında beklemektedir.
Sonuç olarak; Roboski dendiğinde zihnimizde beliren o kareyi, 13 yıl sonra tekrar bir okumayla yorumlamak, toplumsal hafızamız açısından bir gereklilik sanırım. Zira “Unutursak kalbimiz kurusun” dediğimiz Roboski’yi unutturmamak adına…
Bu yazının başına geçtiğimde, aradan geçen bunca yıl sonra, ne yazık ki kendimde de etrafımdaki insanlarda da Roboski’nin o günkü acısına dair tazeliği bulamıyorum. Elbette acılar zamanla ilk günkü tazeliğini yitirir, fakat bizim yitirdiğimiz başka bir şeyler de yok mu? Şırnak’ta bulunduğum 2011 yılına dair zihnimdeki en canlı fotoğrafı hatırlamadan edemiyorum: Hastane morgundan ardı ardına çıkan tabutlar, kadınların yakılan ağıtları, erkeklerin yas tutma hâli ve çaresizlikleri… Köyden mezarlığa giden o yolda, insanlardan oluşan bir menderesin üzerine ip gibi sıralanmış tabutlar… Katırlarla taşınan cenazeler…Bu fotoğraflar, Kürt halkının kolektif bilinçaltına yerleşmiş görüntüler dizisi olarak, yıllar sonra kim bilir kimleri çağıracak? Beni bugün o tarihe çağırdığı gibi.
Roboski’de, mezarların başında siyaha bürünmüş kadınlar ve tüm köylüler, Kürtlere dair devletin gerçek yüzlerinden birini daha görmüştü. Yasın en karası, bugün unutmanın yüz karasıydı. O günden bugüne, hukuki süreçte birçok çaba sarf edilmiş olmasına rağmen, beklenen resmi özür hâlâ devlet makamlarından gelmedi. Kürtler olarak, bu özürle birlikte faillerin derhal yargılanmasının talep etmeli ve süreci kararlılıkla takip etmeliyiz.
* https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/11864