Direnmenin hakikati; özgürlüğe olan istencin, toplumsal bir kişiliğin, komünal değerlere, ahlaki ve politik dokuyu işleyen öznelere, yani özüne tekrardan dönüşmenin savaşımını vermeleri, Kürt kadınlara savaşçı bir karakter kazandırmıştır. Değerlerinden koparılmış bir toplumu yeniden demokratik, adil ve özgür bir topluma kavuşturmanın hayalini kuran, umudunu yeşerten, fedakar bir ruh ve özveriyle mücadele eden kadınlar, etik ve estetik değerlerin güzelliğin savaşmakla mümkün olabileceğinin altını çiziyor
‘Anlamak Özgürlüktür’ mottosuyla hakikati yorumlamaya, eşyanın tabiatı gereği evreni, insanı ve yaşamı bir bütünen anlamlandırma çabamız; zihin dünyamızın henüz parçalanmadığı, toplumsal aklın ve vicdanın henüz yitirilmediğiyle bağlantılıdır. Anlamlı bir yaşamın arayışçısı olmak, zihnen ve bedenen egemenlerin bize giydirdiği ölü, çürümüş bedenleri üstümüzden atmak özgürlüğü aramakla ilgilidir. Anlam dünyamız içi boşaltılmış, kof, düşünemeyen bilinçten uzak nesnelere dönüştürülürken buna karşı yitirilen her türlü toplumsal değerleri, ahlakı, bilinci, özgür iradeyi oluşturmak, yükseltmek yine sorgulamamızla anlam arayışımızla etik estetik ölçülerimizle bağlantılıdır. İktidarlar, erkek egemen akıl, doğal olan ne varsa aşındırmış, özü anlamından kopartarak başkalaştırmıştır. Bu da süreç içerisinde ahlaki formları da aşındırmış örgütlü bir toplumsallığı, kadın kimliğini ve bilincini zedelemiştir. Her türlü çirkinliği güzellik olarak göstermiş bunun alt yapısını inşa etmiştir.
Sahi güzellik nedir? Ulus-devletlerin doğa-kadın çelişkisi yaratarak cinsiyetçi yaklaşımları geliştirmesi, kusursuz bir görünüm elde etmeyi, başkalaşmayı güzellik olarak görebilir miyiz? Yoksa asıl güzelliğin özde var olan bir kusurda olduğunu, özgürlüğün ve yaratıcı edimin şaheser bir dengede ve uyumda olduğunu, anlamın ve bilincin kapitalist egemenlere karşı direnmenin, savaşmanın asıl ve sonsuz güzellik olduğunu söyleyemez miyiz?
Bereketli Hilal’de ilk düşüncenin, ideolojilerin, bilim ve felsefenin, sanatın, ahlaki-politik duruşun dinamiklerini döşeyen etik ve estetik değerler; yaşamı anlamlı kılan temel ilkelerdir. Yine Bereketli Hilal’de toplumun inşa gücü, öncüsü olan kadınların düşürülüp prangalara vurulması, zihinlerde iktidarın oluşması ve kurumsallaşmaya başlamasıyla beraber yaşamın bir bütünen hayati, bir nehir gibi akışkan olan temel dinamiklerine de darbe vurulmuştur. Buna karşın toplumsal doğanın ruhundan kopmamış kadınlar direnmeyi, savaşmayı, an da ve zamanda mekan fark etmeksizin her türlü baskı ve sömürüye karşı duruş sergilemeleri kapitalist modernite aygıtlarını korkutmuştur. Kadının kaybettiği yerde hakikatini araması özü gereğidir. Köleliğin en çok bu coğrafyada ortaya çıkması, sınıf ve cins temelinde derinleşmesi yine kadınların burada özgürlüğü için savaşmalarını doğurmuştur. Neden ve nasıl kaybettiğimizin bilincine varmak ve tekrardan bu bilmelerin savaşımını vermek öz savunma – meşru savunmayla mümkündür. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Kapitalist egemenlerin iktidarların Ortadoğu’yu kan deryasına bulandırmaları, işin içinden çıkılamaz savaş buhranına sokmaları, kadınları da bunlara karşı savaşmaya doğru itmiştir. İktidarların savaşın en kirli sapkın yönlerini işgal ettikleri yerlere götürmesi talan, tecavüz, gasp, kültürel asimilasyon, toplum-kırım politikaları, kaos ve krizsel çözümsüzlüğü ekonomik, psikolojik ve sosyolojik olarak halkları kadınları etkilemektedir. Tüm bu sömürmelere boyun eğdirilmelere karşı geliştirilen öz savunma dinamikleri demokratik, adil ve özgür bir yaşamın temel taşlarını döşeyecektir. Uzun yıllardır işgalcilere karşı savaşan Kürt Özgürlük Hareketi, DAİŞ’e karşı savaşan Kürt kadınlar, kezilerini saç örgülerini kesip ailelerin mezar taşına asıp savaşa katılan Êzidî kadınları dünyaya savaşmanın estetiğini çekici güzelliğini gösterdiler.
Direnmenin hakikati; özgürlüğe olan istencin, toplumsal bir kişiliğin, komünal değerlere, ahlaki ve politik dokuyu işleyen öznelere, yani özüne tekrardan dönüşmenin savaşımını vermeleri, Kürt kadınlarına savaşçı bir karakter kazandırmıştır. Değerlerinden koparılmış sürü bir toplumu yeniden demokratik, adil ve özgür bir topluma kavuşturmanın hayalini kuran, umudunu yeşerten, fedakar bir ruh ve özveriyle mücadele eden kadınlar, etik ve estetik değerlerin güzelliğin savaşmakla mümkün olabileceğinin altını çiziyor. Devrimci bir duruş irade göstermeyen bunun savunuculuğunu yapmayan, savaşmayan, eylemeyen her bir bireyin toplumsal bilinçten uzaklaşmasına, modernitenin handikabında boğulup yok olmasına neden olacağının mesajını veriyorlar.
Sömürgeleştirilmeye çalışılan Kürdistan toplumu her ne kadar direnişçi ruhu, direngen damarları taşısa da hala içimizde ihanet ve işbirlikçilik kol gezmektedir. Kapitalist egemenlerin ulus-devletlerinin onun sac ayaklarına karşı tarihin en büyük en haklı direnişini gösteren Kürtler, aynı zamanda bu ihanetlere karşı da tutum alıp, tarihsel hafızalarımızda yer alan olaylardan ders çıkarmamız gerektiğini söylemekte. Demir kafese alınmaya çalışılan Kürdün yaşamı, kültürü, dili, binlerce yıldır biriken emeği görmezden gelinerek yok sayılmaya çalışılıyor. Bugün kürdün direngenliğinin sembolü haline gelen halaylarımız, şarkılarımız, sloaganlarımız örgütlenmenin, birlik olmanın, birlikte aynı ruhu paylaşmamızın çekici güzelliğidir. İktidarların Kürdü zapt u rapt altına alamayan, biat ettiremeyen politikaları; çürümüşlükle yüz yüze kaldığı için, diğer ırkçı faşizan politikalarını devreye sokmakta çekinmeyip kürdün dilanlarını, şarkılarını hedef göstermekte. Gözaltına alıp tutuklamakta. Kürtçe yazılamalara tahammül edemeyip silmekte. Bu saldırıları ve daha önce de mevsimlik işçilerine yapılan saldırılar, Sakarya’da tokat atılan Kürt kadını, Samsun’da Atatürk büstü öptürülen Kürdü, Muğla’da işkence edilen Kürt işçileri hem batı olsun hem Kürdistan’da yürütülen özel savaş aygıtları bunun devam edeceğini sinyalini çoktan vermişti. Ama anlayamadıkları ne Kürdün eski Kürt olduğu ne de Kürdü tamamen yok edebileceği gerçeği. Çeteci klikleri, uyuşturucuyu, fuhuşu, gençleri ve kadınları bataklığa sürükleyen savaş aperatiflerini toplumdan defetmek hayati önemdedir.
Tüm Kürtler, demokrasi savaşını veren devrimci güçler, halklar bu amansız politikaları görüp buna karşı birlikte hareket etmeleri direnmeleri, doğru stratejilerle yol ve yöntemlerini geliştirmeleri, çözüm gücü olmaları elzemdir. Taşı delen suyun kuvveti değil, sürekliliği misali bu zorbalıklara, saldırılara karşı güçlü bir şekilde cevap olmanın, mücadelede ısrarcı olmanın önemli olduğu aşikardır. Zarifelerden, Saralara, Beritanlardan Semalara, Arin Mirxanlara, Nurhak Çiyalara direnmenin-savaşmanın estetiğini, dünyaya gösteren, yaşamı kutsayan özgür kadın kimliğini yücelten kadınlardan bu mirası devralan bir noktada durmak, yaşamı güzelleştiren demokratik modernite saflarında yer almak, halklarla birlikte ortak güzellikte devrimde buluşmak ulus-devlet politikalarına verilecek en güçlü cevap olacaktır. Son sözlerimi Bilge’nin yaşamın estetiğine güzelliğine direnmenin savaşmanın aşkına vurgu yaptığı bir sözle bitirmek istiyorum. ‘Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir’. Direnenlerle birlikte güzellikte hakikatte buluşmanın inancı, coşkusu ve sözüyle…