"Hem biz sadece Roboski için değil Soma için, Maraş için de adalet istiyoruz" diyor Nezahat. En büyük hayalini soruyorum uzun bir süre düşünüyor, önce Veli'nin çıkması diyor, sonra Veli çıkar illaki deyip "Adalet" istiyor
Bazı coğrafyaların kendine has özellikleri vardır ve o özellikler en çok biz kadınların "kaderi" oluyor zamanla. Katliam olsa acısı, yük olsa taşıması kalıyor en çok da kadınlara. Şair buna "coğrafya kaderdir" diyor, biz kadınlar ise kadınlık diyoruz(!) Kürt kadınları da kendi coğrafyalarının kaderini yaşayanlardan; elleri nasırlı, yürekleri dağ gibi acılarla dolu ama başları Cudi gibi, Ağrı gibi dimdik…
Kürdistan'da kadınlar güneşten önce uyanır ve güneşten çok sonra başını yastığa koyar. Kürdistan'da kadınlar konuşmayı sevmezler, dil bilmezlikten değil elbette vakitleri yoktur. Öyle çok öyle çok işleri vardır ki, kaç öğün kaç dakika yemek yerler bilemez, göremezsiniz. Kürdistan'da kadınlar "boş zamanlarında" ya mezarlık ziyaretinde ya görüş sırasındadır. Ve sorsan hiç hayal kurdun mu diye, bir süre susarlar ve sonra dile gelen dahi onların hayali değildir… Kadın olmak tüm coğrafyalarda zordur ama benim ülkemde bir de acılıdır.
İki kardeş acısı…
Nezahat Encu; onun hikâyesi hem Roboski'nin hem de Kürt kadınlarının hikâyesini barındırır özünde. 33 yaşında 3 çocuk annesi, yüreğinde iki kardeş acısı ve bir de eş hasreti taşıyor Nezahat. Roboski katliamında kardeşi Aslan Encu'yu ve eşi Veli Encu'nun kardeşi Serhat Encu'yu kaybetmiş. Diğer katledilenler ise ya kuzenleri ya akrabaları. Nezahat aynı zamanda eski HDP Milletvekili ve şimdilerde HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encu'nun da yengesi. Kürtlerde "Mala mezina" derler yani tam çevirisi "Büyükleri evi" olsa da kast edilen gelen gideni, misafiri eksik olmayan evdir. Ve Encu'ların evi de öyle. Sofra yerden kalmadığı gibi, her daim gelenler gidenler ve yolda olanlar var. Katliamdan sonra artmış tabi bu durum ve Nezahat de öyle bir süreçte "gelin gelmiş" bu eve.
Siyahlar içinde bir kadın
Veli ile Beri de tanışmışlar. Ve 8 yıl yolunu gözlemiş Veli'nin, okulu bitsin de, biraz büyüsünler derken, katliam gelip çatmış. O zamanlar Veli öğretmenlik okuyormuş. Katliam olup hayatları alt üst olunca her şey yarım kalmış. Buna hayalleri de dâhil. "Biz kardeşlerimizi çok severdik, onlarla geniş aile hayalleri kurardık. Sonra katliam olunca her şey yarım kaldı" diyor Nezahat.
2013'te evlenmiş Nezahat. Yani katliamdan 2 yıl sonra, zaten Veli de basın açıklamaları yaptığı için kısa sürede yaptığı sözleşmeli öğretmenlikten atılmış. Aile katliamdan sonra adalet aramaktan vazgeçmemiş, Ferhat ve Veli de başını çekmiş ve bu durum Nezahat'in hayatına da olduğu gibi yansımış tabi. "Ben elbiselerimle evlendim. Siyahlar içinde. Ne kınam oldu ne gelinlik. Birçok kişi böyle evlendik zaten katliamdan sonra. Kına bile sürmedik düşünsene" diyor. Nezahat acısını içine gömüp dik durmak zorunda kalan kadınlardan. Ne düşmeye ne yorulmaya hakkı olanlardan(!)
Her şeye inat gülümsüyor
Ancak onca şeye rağmen gülen bir yüzü var hep. Ne zaman baksanız size kocaman bir gülümseme ile döner. Sabahtan akşama kadar çalışmak zor değil mi diyorum; "Zor ama ne edeyim ki. Ailem adalet için uğraşıyor, Veli onun için içerde benim de yapabildiğim bu" deyip hafife alsa da yaptığını aslında farkında değil. Ne kadar güçlü olduğunun… Ve aslında kendini nasıl feda ettiğinin. 3 kızı var isimleri ise hayatlarının özeti gibi; Rojbin (Gün getiren), Rozerin (Güneş sarısı) ve Raperin (Ayaklanma).
Adları yazılmayanlar
Hepsinin adını da eşi koymuş. Dünya tatlısı kızları. Öyle ki Rojbin doğduktan 5 ay sonra Veli Silopi'ye gitmiş, çatışmalı süreçte. Orda kalmış, başka Roboskiler olmasın diye. Sonra Cizre, Nusaybin derken 9 ay sonra görmüş kızını. "Rozerin babasına çok düşkün çünkü en çok o gördü babasını, vakit geçirdi. Bizim evliliğimiz hep böyle geçti" diyor. Kast ettiği hep bir hak ve adalet mücadelesi ile. O, asıl direnişçi Veli dese de o da en az Veli kadar cesur, öyle olmasa herhalde Veli bu kadar rahat evini emanet edemezdi. Kürdistan'da zaten mütemadiyen kadınlar evleri "emanet" alır ve kimse bir ah bile duymaz onlardan. Oysa yazılmaz onların yaşadıkları, o yüzden herkes gideni bilir, kalanı değil…
Camların ardından ilk görüş…
En son kızları Raperin payına düşeni alıyor şimdi, Veli Encu 2019'da " Örgüte yardım ve yataklık" ihbarı ile tutuklandı, 5 yıl ceza verildi ve cezası geçtiğimiz aylarda onandı. "Evimiz herkese açıktır, kim gelse soframız yerdedir. İki kişi geldi iki gün kaldılar, misafir ettik. Onlar ihbar etmiş, Meğer komploymuş. Kaç defa gözaltına aldılar Veli'yi, her perşembe açıklama yapıyorduk Roboski için. Onun için aldılar" diyor. Veli'nin alındığı geceyi anlatıyor Nezahat; "Evi bastılar. Raperin 2 aylıktı daha. Tam merdivenden inecekti bana dönüp baktı. 'Kızımı öpeyim' dedi. Gittim getirdim öptü. Bir daha da görmedi" diyor. Sonra salgın falan derken, geçtiğimiz aylarda 2 buçuk yaşında olan Raper'i kapalı görüşte, camın ardından görmüş babası. Dünya tatlısı bir çocuk ve üstelik cin gibi. 3 çocukla hayat daha da zor olsa da Nezahat "İyi ki kızlarım var. Onlar hayata tutunma gerekçem. Bir de Veli" diyor gülümseyerek.
Herkes için adalet
Bunca acının yaşandığı bir yerden gitmeyi hiç düşünmedin mi diyorum çok net; "Yok" diyor. "Acılarımız varken dönüp gidemezdik, mezarlığa gitmek bile bize nefes aldırıyor." "Peki, Veli hiç siyasetle uğraşmasın istemedin mi?" ona da "yok" diyor. "Veli sadece adalet istiyor. Hem biz sadece Roboski için değil Soma için, Maraş için de adalet istiyoruz" diyor Nezahat. En büyük hayalini soruyorum uzun bir süre düşünüyor ve önce Veli'nin çıkması diyor, sonra Veli çıkar illaki deyip "Adalet" istiyor. Nezahat de tüm Roboskili kadınlar gibi "Bu davanın peşini bırakmayız. Yüz yıl geçse de" diyor. Kendi payına adalet arayışcısı olmak düşmüş. Veli'nin tutuklandığını duyduğunda Raperin kucağında; "Kendimi aracın önüne attım, alamazsınız diye. Şansım olsa ben giderdim. Kardeşlerimiz için adalet arıyordu çünkü o" diyor ama bu yolda kadınlı erkekli aslında aynı bedeli verdiklerinin farkında değil.
Hasret biriktiriyor
Veli alındığında; "çocuklar sana emanet ben gelicem" demiş. Gelecek illa diyor. Her sabah bütün evi çekip çevirip, hâlâ ve inatla gülümsüyor. Ve oluyor tabi düştüğü anlar da. Tanık olduğum kısa bir an bile yaşadığı zorluğu kanıtlıyor. Veli'den gelen mektubu alıp içerde okuduktan sonra gözleri yaşadığı duygunun aynası oluyor… Burada, bu topraklarda, kadın olmak zor. Veli önce Şırnak'taydı şimdi ise Samsun'a sürgün edilmiş ve belli ki bir süre daha göremeyecek Nezahat onu.
'Ne unutacağız ne unutturacağız'
Hele bir de katledilen, katledildiği için adalet arayan ve bunun için bedel ödetilen bir coğrafyada iseniz her şey çok daha zordu. Veli'nin mektubunda en çok onu etkileyen ise yine kendilerine dair değil yaşadıkları acılara dair olmuş. Kadriye Encu, oğlu için adalet ararken hayatını kaybeden yengeleri. Ve Veli Kadriye anneyi oğlunun kemiklerini ararken hayatını kaybeden Cumartesi Annesi Berfo anaya (Kırbayır) benzetiyor. İşte bu cümle Nezahat'i ağlatmaya yetmiş; "Annelerimiz adaleti görmeden ölüyor" diye. Ne o ne Veli ve ne de diğerleri bırakacak peşini ve ekliyor Nezahat; "Herkes duysun bilsin istiyoruz. Kızlarım, çocuklarımız büyüdüklerinde de bilecekler. Kürt oldukları için dayılarının, amcalarının katledildiğini."
Sabah oluyor herkes anmaya gidiyor, gelen giden oluyor haliyle eve. İnanıyorum gitmeyi çok isterdi ama gidemiyor… Aslında Veli ile her perşembe o da gidiyormuş ama haliyle uzun bir süredir gitmiyor. Camdan bakıyor gidenlere, mezarlığa… Uzaktan uzağa "Burdayım" diyor kayıplarına. O bakarken camdan dönüp çekmek istiyorum ama bazı acıların tarifi yok, resmi yok. Hafızanıza kazırsınız sadece Nezahat de benim için öyle oluyor. Güçlü, güleç ve içi bir o kadar derin yaralı onlarca kadından biri.
Yolunuz düşerse Roboski'ye ki düşsün, düşsün ki ne Roboskililer bu arayışta yanlız kalsın ne başka katliamlar yaşansın ve Nezahat'in tek hayali olan adalet de bu topraklara gelsin. Belki o zaman ertelediği düğün halayını hep birlikte kurabiliriz.