Kürt halkının bir savaş hafızası oluştu ve derin izler bıraktı. Yaşadığı acıların görünmez olduğunu düşünen, adaletin ve hukukun Kürtler için tesis edilmediğini her gün yaşadıkları ile deneyimleyen bir halkın, bu suçların failleriyle yüzleşmesi gelecek için önemli bir adım. Geçmişle yüzleşmek acıların görünür olması, tarafların birbirini anlaması ve ortak dilin oluşması açısından önemli. Herkesin sorduğu “acılarda bile ortaklaşamıyorsak geleceği nasıl ortaklaştıracağız?” sorusunun cevabı geçmişle yüzleşmek ve onarıcı bir adalet süreci inşa etmektir. Böylece savaşın yarattığı hafızanın yerini demokratik ortak bir geleceğin inşa arzusu alacaktır
Çatışmalı süreçlerin en belirgin özelliği suçların görünmezliği ve faillerin hesap vermemezliğidir. Bu nedenle barış süreçlerine geçerken en çok konuşulan konu geçmişle yüzleşmek oluyor. Geçmişle yüzleşmek önemli, ama asıl soru neden ve nasıl? Bazen şöyle de düşünebiliriz geçmişi kurcalamanın kime ne yararı olacak, önemli olan geleceği inşa etmek değil mi? İşte düğümün kitlendiği nokta burası, geleceği nasıl inşa edeceğiz ortak geleceği bu çatışmalı sürecin üzerine nasıl kuracağız? Elbette dünya da yol gösterici sayısız deneyim var. Hepsinin ortak noktası şu ki; geçmişle yüzleşmeleri! Geçmişle yüzleşirken, hakikatler açığa çıktığı oranda hatta “neden, niçin?” gibi çok basit soruların cevabını öğrendiğimiz de adalet duygumuz onarılır. İşte işin sırrı onarılan adalet duygusudur.
Çatışmalı süreçlerde tarafların ve toplumların geçmişleri ayrı ayrı yazılır. Herkes kendi yaşadıklarından kendi çektiği acılardan geleceğe bakar ki bu toplumlar arası mesafeyi daha da açar. Bilerek veya bilmeyerek derinleşen bu toplumsal yarıkla geleceği ortaklaştırmak biraz meşakkatli bir işe dönüşüyor.
Bu süreçlerin çözümü pozitif hukuk içerisinde mümkün olabilir. Ancak hukuk sistemini oluşturan yasal mevzuatı, soruna neden olan zihniyetten ayrı düşünümeyiz. Pozitif hukuk sistemini tarafsız ve objektif düşünebilir miyiz? Günümüz koşullarında birçok insanın buna hayır dediğini bilmek için özel bir çabaya gerek yok. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını gölgede bırakacak onlarca karar var. Hiç uzağa gitmeye bile gerek yok yüzlerce Kürt kadının maruz kaldığı özel savaş politikalarındaki dava dosyalarındaki sonuçlar ortada. Onlarca ırkçı saldırıda faillerin ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları da aşikar.
Geçmişle yüzleşirken onarıcı ve gerçek adalete ihtiyaç var. Pozitif hukukun esas aldığı ıslah etmek üzerine kurulmuş bir adalet anlayışı toplumsal bir sağaltmayı sağlayamaz. Cezalandırma üzerine kurulmuş hukuk sistemi yaraları iyileştirmekten uzaktır çünkü failler neden oldukları yaraların farkında değiller. Yüzleşmenin ağırlığından olsa gerek ki failler bundan hep kaçtılar. Türkiye yakın tarihi yüzleşmeyi bekleyen birçok olayla dolu, ama bu yargılama süreçlerinin çoğu zamanaşımı gerekçesi ile raflara kaldırıldı. Yargılama süreçlerinde de failler duruşmalara gelmekten ve acılı aileler ile yüzleşmekten hep kaçındılar. 17 bin faili meçhul cinayetin aydınlatılmaması pozitif hukuka olan güvensizliğin en somut örneğidir. 12 Eylül darbecilerinin yargılandığı dosyada bırakalım hakikatle yüzleşmeyi sanıklar duruşma salonuna dahi getirilmediler.
Son on yılda iktidar kimi zaman geçmişle yüzleşiyorum havası yaratarak manipülasyonlar yaptı. Bu süreçlerin hiçbirinde Kürt halkına yönelik gözaltın da işkence, taciz, tecavüz, faili meçhul cinayetler, köy boşaltmalar, katliamların hesabı sorulmadı. Bir dönemin meşhur tabiri ile Fırat’ın öte yakasında yapılanların üzeri örtüldü ve hala da örtülüyor.
Geçmişle yüzleşmenin en önemli alanlarından biri de kuşkusuz kadına yönelik suçlardır. Savaş ve çatışma süreçlerinin en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklar. Kadına yönelik şiddet davalarında bile cezasızlık bir iktidar politikasıyken savaş politikalarının sonucunda Kürt kadınlarına yönelik suçlar tümden görünmez ve hesap sorulmaz oluyorlar. Katledilen Kürt kadınlarının bedenlerinin teşhir edilmesi, gözaltında taciz ve tecavüz yüzleşmenin en zor kısmı.
Bazen şöyle düşünebiliriz tek tek olaylarla yüzleşmek bir toplumsal uzlaşmayı getirir mi? Elbette sorunu çözmek için yeterli olmayabilir ama bazen bir olayda ki yüzleşme onlarca insanın adalete olan inancını tazeler. Adalet arayışına ömrünü vermiş sembol isimlerden Berfo Ana hayattayken oğlunun katilleri ile yüzleşebilseydi neler hissederdik bir düşünelim?
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun demokratik çözümünde geçmişle yüzleşmek olmazsa olmazlardan. Zira son 40 yıllık savaş sürecinde yaşanan yüzlerce acı var. Deyim yerindeyse Kürt halkının bir savaş hafızası oluştu ve derin izler bıraktı. Yaşadığı acıların görünmez olduğunu düşünen, adaletin ve hukukun Kürtler için tesis edilmediğini her gün yaşadıkları ile deneyimleyen bir halkın, bu suçların failleriyle yüzleşmesi gelecek için önemli bir adım. Geçmişle yüzleşmek acıların görünür olması, tarafların birbirini anlaması ve ortak dilin oluşması açısından önemli. Herkesin sorduğu “acılarda bile ortaklaşamıyorsak geleceği nasıl ortaklaştıracağız?” sorusunun cevabı geçmişle yüzleşmek ve onarıcı bir adalet süreci inşa etmektir. Böylece savaşın yarattığı hafızanın yerini demokratik ortak bir geleceğin inşa arzusu alacaktır.
Bir Yahudi halk deyişi der ki “hatırlamak kurtuluşun sırrıdır.” Hatırlayıp, yüzleşerek acılarımızın izlerini onarabiliriz.