“Ateşe yürüyorum, çünkü sözcükler yetmiyor.” (Ronahî, 21 Mart 1994)
Kutsal bir isyan, büyük bir direniş ve tarihi bir mücadele!
Demirci Kawa’dan Mazlum Doğan’a, Zekiye Alkan’dan Ronahî, Bêrîvan, Rahşan ve Newrozlaşan bütün devrimci kadınlara… Dehak’lara karşı özgürlüğü haykıran ve ateş olup hükümdarları sarsan, onları teoride, ideolojide ve pratikte alaşağı eden kadınlar…
Newroz binlerce yıldır büyüyen bir serhildan ateşi olarak bir yandan özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sembol ateşi olurken diğer yandan kadının, erkek egemen sisteme ve ataerkil devletçi düzene karşı direniş alanı olmuştur.
Newroz baharın gelişi ise, bahar kadınların gür sesidir. Kadınlar özgürleştikçe newroz ateşi her yıl gürleşmiştir.
Tarih boyunca hem erkek egemenliğine hem de devlet şiddetine karşı iki kat bastırılan kadın, bu isyan gününde kendi sesini, bedenini, hafızasını ve hayalini ateşe yazar. Newroz meydanlarında yanan sadece lastikler değildir; orada yanan geçmişin suskunluğu, geleceğin hayalidir. Orada yanan, isyanın ta kendisidir.
1990’lı yılların karanlık Türkiye’sinde, devletin Kürt halkına karşı yürüttüğü baskı ve yok etme politikalarının en sert yüzüyle karşılaşıldığı yıllarda, birçok Kürt kadını Newroz günlerinde bedenini ateşe verdi. Ronahî, Binevş, Sema, Rahşan… Onlar, sadece bedenlerini değil, kadınların bastırılmış tüm çığlıklarını da ateşe vererek bir halkın ve bir cinsin özgürlük tutkusunu tarihe kazıdılar. Onlar için beden, asla sadece beden değil; bir siyasal alan, bir mücadele sahasıydı. Erkeklerin ve devletin yüzyıllardır kontrol etmek istediği o bedeni, bir direnişe dönüştürdüler. Ronahî, bedenini yakarken şunu söylemişti: “Bu eylemimle yanan yalnızca ben değilim; halkımın özgürlük ruhudur, kadınların susturulmuş sesi, bastırılmış arzularıdır.”
Bu sözler, yalnızca bir kadının hikâyesi değil, kolektif bir hafızanın taşıyıcısıdır. Çünkü Kürt kadınları için Newroz, her zaman kişisel olanın politik olduğunu bildikleri bir alandır. O yüzden sadece meydanlarda değil, evlerde, cezaevlerinde, dağlarda, köylerde, sürgün yollarında da Newroz yaşanır. Cezaevindeki kadınlar tırnaklarıyla kazıyarak yazdıkları mektuplarda Newroz ateşini birbirlerine gönderirler; bugün Amed Surlarında, kadınlar meşaleleri taşırken yalnızca bugünü değil, Rahşan’ın, Ronahî’nin anısını da taşırlar.
“Newroz Ateş Yakılarak Kutlanır”
1990 yılında Amed Surlarında, Zekiye Alkan, “Newroz ateş yakılarak kutlanır” diyerek tarihi surlara çıkar ve bedenini ateşe verir. Zulmün karanlığın kol gezdiği o günlerde, Zekiye’nin yaktığı ateş, sadece kendi bedenini değil, bir halkın özgürlük hayallerini de aydınlattı. Onun yaktığı ateş, bugün hâlâ yanıyor. Ve bu ateş, kadınların özgürlük mücadelesinin simgesi olarak hâlâ yükseliyor. Bugün, özgürlük yolunda yürüyen kadınlar, Zekiyelerin ayak izlerini takip ediyor. Zekiye’nin ateşi, sadece bir anı değil, bir mirastır. Bu miras, kadınların özgürlük mücadelesinde her zaman yol gösterici olacaktır.
Newroz’un kadınları, sadece geçmişi onurlandırmaz; geleceği de kurar. Rojava’da DAİŞ’e karşı direnen kadın savaşçılar da, Türkiye sokaklarında “jin, jiyan, azadî” diye haykıran kadınlar da bu zincirin bir parçasıdır. Newroz ateşiyle dirilen bu kadınlar, erkeklerin şekillendirdiği tarihe karşı kendi tarihlerini yazıyorlar. Bazen bir şiirle, bazen bir mektupla, bazen yanan bir meşaleyle, bazen de kendi hayatlarıyla… Çünkü bilirler ki, özgürlük yakılmaz, taşınır. Ve onlar bu ateşi taşıyanlardır.
Newroz: Bir Direniş Mirası
Newroz, kadınların her alanda süren direnişinin bir sembolüdür. Newroz meydanlarındaki her kadın, yalnızca kendi adına değil; sesi kısılmış, bedeni bastırılmış, hikâyesi yarım bırakılmış tüm kadınlar adına oradadır. Ve ateşe her bakış, bir yemin gibi yankılanır: Bu ateş sönmeyecek.
Çünkü bir halkın özgürlüğü, kadınlarla mümkündür.
Çünkü Newroz, kadının adını tarihe ateşle yazdığı gündür.
Newroz Pîroz Be!
Kadınların özgürlük ateşi hiç sönmesin! Zekiye Alkan’ın yaktığı ateş, Mazlum Doğan’ın kibrit çöpleriyle yeşerttiği umut, 1993 Cizre Newrozu’nun direniş ateşi, bugün hâlâ yanıyor ve yarınlara da ışık olmaya devam edecek. Çünkü Newroz, kadınların özgürlük mücadelesinin simgesidir. Ve bu mücadele, hiçbir zaman bitmeyecek.
Newroz pîroz be! Newroz pîroz bo! Newroztan Piroz Bet!