New York'ta 40 bin dokuma işçisi kadının daha iyi çalışma koşulları için başlattığı grev yaktı 8 Mart'ın meşalesini… Kürt kadınlarının öncülüğünde, bir araya gelen Arap, Süryani, Ermeni kadınlar, o meşaleyi bugün Ortadoğu'da bir devrim meşalesine dönüştürdü
ABD'nin New York kentinde 1857'de 40 bin dokuma işçisi kadının daha iyi çalışma koşulları için başlattığı grev yaktı 8 Mart'ın meşalesini. Polisin fabrikaya kilitlediği kadın işçilerden 129'u, 8 Mart 1857’de içeride çıkan yangında can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Ölümleri protesto etmek için binlerce işçi her yerde iş bıraktı, greve gitti ve fabrikalar işgal edildi. İnsanlık fabrikada çalışan kadınların cesaretini tarihe not düştü ve o alev, o isyan bugün hala bizim yüreğimizde.
Clara Zetkin, 129 dokuma işçisi kadının mücadelesinin ölümsüzleşmesine öncülük etti ve 1910 yılında Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Zetkin'in önerisi ile 8 Mart "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kabul edildi. 1975 Dünya Kadınlar Yılı'nda, Birleşmiş Milletlerin (BM) Kadın Konferansı’nda alınan kararla da 8 Mart "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul edildi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın olmayı kutlamanın günü değil, ataerkiye, kapitalizme, savaşa ve sömürüye başkaldırmanın, dünyanın dört bir yanından kadınların sokaklara döküldüğü gündür. Milyonlarca kadına devredilen bu miras 164 yıldır tüm dünya kadınları tarafından nesilden nesile büyük bir kararlılıkla sürüyor.
21. yy‘da özellikle üçüncü dünya savaşı koşullarını yaşadığımız günümüzün mevcut durumu -artan faşizm, salgınlar, savaşlar, krizler- kapitalist modernitenin nasıl bir çıkmaz içinde olduğunu gösteriyor bize. Kapitalist modernite ve ulus devlet anlayışı içerisinde büyük bir gedik açıldı ve artık sürdürülemeyeceği aşikâr. Açılan bu gedikte kadın mücadelesinin etkisi ve inadı tartışılmaz bir gerçeklik. Afrika’dan Şili’ye, Avrupa'dan Ortadoğu'ya gelişen ve yayılan kadın direnişi ve isyanları bugün patriyarkaya ve onun yol arkadaşı kapitalizme korku salıyor. Bu nedenledir ki kapitalist modernitenin en fazla savaş verdiği kesim de yine kadınlar.
İtaat etmeyen, öfkesini, isyanını, örgütleyen, erkek egemen zihniyete başkaldıran kadınların mücadelesi yüzyılın seyrini değiştirecek düzeyde gelişmelere yol açtı. Bu gelişmelerin en çok etkilendiği coğrafyalardan biri de egemenlerin paylaşım savaşlarına sahne olan Ortadoğu coğrafyası.
Savaş ve sömürü ile Ortadoğu’da kendini yaşamsal kılmaya çalışan kapitalist modernitenin karşısına zılgıtlarıyla, örgüleriyle, öfkeleriyle ve mücadelelerine olan inançları ile dikilen kadınlar, Rojava'da bir devrime imza atarak aynı zamanda dünya kadınlarına da bir umut oldular. Kürt kadınlarının öncülüğünde, bir araya gelen Arap, Süryani, Ermeni halklarından kadınlar, dokuma işçisi kadınların 164 yıl önce yaktığı meşaleyi bugün Ortadoğu gibi büyük bir savaş karanlığı içinde bir devrim meşalesine dönüştürdüler.
Kadınların bu kazanımları ve verdiği bu mücadele direnen ve öncülük edenlerin mirasıdır. Clara Zetkinlerden, Sakine Cansızlara, Hevrin Xeleflerden, Asya Yüksellere, Taybet İnanlara, Arin Mirkanlardan, Melek İpeklere devam eden bu mücadelenin ışığı ile bu yıl yine kadınlar sokaklarda olmaya devam edecek ve sözlerini haykıracak; Vardık, varız, var olacağız.
Biji 8’ê Adarê!