Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Mücadele, Barış ve ‘Yeni Kardeşleşme’ Döneminde Kürt Kadınının Rolü

Kiraz Biçici Kiraz Biçici
9 Kasım 2025
Yazı
0
Mücadele, Barış ve ‘Yeni Kardeşleşme’ Döneminde Kürt Kadınının Rolü
0
SHARES
4
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Savaşın şiddetiyle kesintiye uğrayan yaşamlarını, yeni toplumsal ve siyasal ilişkiler içinde var eden Barış Anneleri, bunu yaparken sadece kendilerini değil, Kürt hareketini de dönüştürdüler, bu hareketin halklaşmasının hem bir sonucu ama bu aynı zamanda bu halklaşma sürecinin ana dinamiği, yeri geldiğinde ise güvencesi oldular

Kürtlerin temel kolektif haklarının elde edilmesi için verdikleri yılmaz mücadeleye karşı devlet merkezli olarak on yıllardır yürütülen savaşa ayrılan ve harcanan kaynaklar bugün de içinde bulunduğumuz her türlü ekonomik ve sosyal problemin, çöküntünün ve çürümenin bilinen en önemli sebepleri arasındadır. İnkar ve imha siyaseti nice acılara neden oldu.

Gözyaşının rengi yok; onlarca yıl önce çözümü mümkün olan bir meseleyi inkar etme ısrarından kaynaklanan savaşın ve ölümün savaştan beslenen bir avuç dışında kazananı da yok. Çocuklarını savaşta kaybeden analarımızın acısı, ister gerilla isterse asker annesi olsun aslında ortak.

“Ah oğlum, 18 bin liram olsaydı, bedelini ödeyebilseydim, şimdi yaşıyor olacaktın” diye evladı arkasından ağıt yakan ananın acısını tasavvur edebilir miyiz, ya da beş çocuğunu birden dağda, savaşta kaybeden ananın?

Özellikle bölgede her evden en az bir çocuğunu dağa yolcu etmiş olan kadınlar, analık duyarlılığı ile savaşı ve sonuçlarını anlamaya çalışarak tutum geliştirdiler.

Ateş sadece düştüğü yeri mi yakıyor?

Gelişen büyüyen Kürt halk mücadelesiyle, toplumsal mücadelede hızla yer alan Kürt kadını, bu süreçte hem kendi kimliğini inşa etti hem de öncülerini yarattı. Buradaki yer alış çok yönlü, çok boyutlu bir yer alıştı.

Son ve en büyük Kürt isyanında da mücadeleye katılan, isyan eden, hatta dağa çıkanlar içinde kadınların sayısı erkeklerden daha az değildi, hayatın her alanında olduğu gibi, çatışmaların en çetin geçtiği noktalarda da kadınlar hep en öndeydi ve bu süreçte hem davalarını hem de kendilerine var ettiler, güçlendirdiler. Bugün Kürt kadını mücadelenin olduğu ölçüde barış ve çözümün de ana dinamiği olarak sarsılmaz bir konum elde etmiş durumda. 

1980 sonrasında da devam eden baskı zulüm ve savaş. 90’lı yıllara gelindiğinde Kürt yoksulları, özel olarak kadınlar kayıp çocuklarının acısı ile kavruldu. Her evin neredeyse en az bir çocuğu dağda, savaştaydı. Süreç savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmanın en önemli rolünü Kürt kadınına, analara yükledi. Türkiye’de ve dünyada verilen tüm mücadelelerde kadınlar kendi kimlikleri ve tarzlarıyla öne çıktılar, inisiyatifler yarattılar, tüm mücadelelerinin toplumsal temsilini üstlendiler.

Kürt anaları on yıllara yayılan mücadelenin de deneyimiyle savaş gerçeğinin çok daha fazla farkında. Kürt kadını bu farkındalıkla, artık tek bir canımızın dahi toprağa düşmeyeceği bir barışı sağlamak ve kalıcı barışın en önemli güvencesi olan demokrasi ortamını inşa etmek için mücadele ediyor.

12 Eylül’den Plaza Del Mayo’ya ve Barış Annelerine…

Tıpkı 12 Eylül anaları ve Arjantin de kayıp çocuklarını aramak için bir araya gelen Plaza de Mayo anneleri gibi, ‘Barış Anneleri’ de içinde doğdukları mücadelenin ruhunu, vicdanını temsil ettiler.

Savaşta evlatlarını kaybetmiş Kürt kadınları, Barış Anneleri İnisiyatifi’ni kurdular ve beyaz tülbentleriyle sembolleştiler. Barış Anneleri’nin barış mücadelesi, 1990’ları, bugünü ve kadınların Kürt hareketindeki yerini anlamak açısından oldukça önemlidir.

Savaşın şiddetiyle kesintiye uğrayan yaşamlarını, yeni toplumsal ve siyasal ilişkiler içinde var eden Barış Anneleri, bunu yaparken sadece kendilerini değil, Kürt hareketini de dönüştürdüler, bu hareketin halklaşmasının hem bir sonucu ama bu aynı zamanda bu halklaşma sürecinin ana dinamiği, yeri geldiğinde ise güvencesi oldular. Barış Anneleri İnisiyatifi, Kürt kadın hareketinin kamusal alanda en meşru ve görünür yüzüydü. Devletin ve milliyetçi egemen kamuoyunun çoğu zaman açıktan ya da örtük çeşitli saldırılarına, kriminalize etme çabalarına ve sürekli olumsuz tepkilerine maruz kaldı ancak yılmadı ve meşru zemini her geçen gün daha güçlendi.

Kürt halk mücadelesinin ulaştığı düzey çözümü ertelenemez hale getirdi

Sınıfsal ve sosyal mücadeleler alanında yüzlerce, hatta binlerce yıl geriye giden sömürü, zulüm ve elbette direniş, Kürt halk mücadelesi odaklı olarak da yüz yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Son 50 yılın inişli çıkışlı mücadelesi, yakın tarihte öncesinde eşi benzeri görülmeyen bir boyuta, etkinliğe ulaştı. Bu tabloda tüm varlığını Kürt inkarı ve o da olmazsa imhası üzerine inşa eden devlet de artık çözümden kaçamaz, çözümü erteleyemez hale geldi.

Egemenlerin lütfuyla değil en ağır bedellere rağmen giderek yükselen ve bölge gerçekliğini yeniden biçimlendiren büyük bir mücadelenin ürünü olarak başlayan yeni bir süreçten söz ediyoruz.

Kürt inkarcılığının sınırlarına çoktan gelinmişti, artık bu inkarda ve imha politikalarında ısrar etmenin hem bölgede hem de Türkiye iç siyasetinde sürdürülemez hale geldiği bir aşamadayız ve gelinen noktada tercihlerin değil zorunluluklarının ürünü bir yeni barış sürecinin içindeyiz. Ancak bu yeni sürecin önceki süreçlerden farklı olarak sonuç alıcı bir noktaya gelmesi, anayasal bir zemine kavuşarak kalıcı hale gelmesi sadece süreci yaratan nesnel gerçekliğe güvenerek sağlanamaz. Aksine çözümün hiç olmadığı kadar mümkün olduğu bu aşama, eğer bu çözüm süreci toplumsallaşamazsa çözüm karşıtlarının provokasyonlarının başarıya ulaşacağı bir zemin ortaya çıkar ve belki de benzeri olmayan bölgesel bir savaş ve yıkım gerçekliğiyle hepimizi karşı karşıya getirebilir. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın ‘kardeşleşme’ vurgusu ve buna yönelik önerilerini de ben bu zeminde anlıyorum. Toplumsallaşmasından söz ettiğimizde de akla hiç kuşkusuz anneler, ‘Barış Anneleri’ geliyor, gelmeli. En ağır koşullarda yeri geldiğinden mücadelenin devam etmesinin ana dinamikleri olan kadınlar ve anneler, bugün mücadelenin onurlu bir barış ve demokratik bir Cumhuriyet’le taçlanarak bir kardeşlik Cumhuriyetinin tesisiyle ‘son bulması’nın da en büyük güvencesi durumundadır. Bu noktada kadınlara, özellikle Kürt kadınlarına, ‘Barış Anneleri’ne büyük görevler düşüyor. Beyaz tülbentler barışla taçlanacak bu yeni dönemin de en önemli simgesidir.

Etiketler: BarışBarış AnneleriBarış Anneleri İnisiyatifibarış mücadelesiKürt kadın mücadelesiKürt kadınlarSavaşSayı 141
Önceki İçerik

Meclisin Demokrasisi Demokratik Toplumu İnşa Etmeye Yeter mi?

Sonraki İçerik

Barış Anneleri Konferansı Sonuç Bildirgesi 18-19 Ekim 2025

Sonraki İçerik
Barış Anneleri Konferansı Sonuç Bildirgesi 18-19 Ekim 2025

Barış Anneleri Konferansı Sonuç Bildirgesi 18-19 Ekim 2025

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.