Kadının özgürleşmesi sorunu elbette salt yerel yönetimlerde kadınların olması ile çözülecek bir sorun değil ki mevcut ataerkil sistemin en iyi ihtimalle önümüze koyduğu opsiyon bu oluyor. Kürt kadınların bu deneyimini biricik ve değerli kılan şey kadın özgürlük mücadelesinin kodları ve felsefesi ile bu alanı örgütlemiş olması ve bu alanın temeline nasıl özgürleşeceğiz sorusunu yerleştirmiş olması
Kürt kadınların 40 yıllık kadın özgürlük mücadelesi deneyimi, dünya kadın mirası içerisinde hatrı sayılır bir noktada durmaya devam ediyor. Savaşın devam ettiği koşullarda dahi sürdürülen bu mücadele Kürt coğrafyasını bir kadın coğrafyasına dönüştürme yolunda ısrarlı bir duruşla sayısız ilke de imza attı. Bu mücadele pratiği temelde insanın, toplumun özgürleşmesi üzerine kurulması hasebiyle benzer örneklerinden de kendini hep ayırdı. Düşünsel pratiği elden bırakmayan, atılan her adımı “özgürleşme” yolunda atılan bir adım olarak inşa etme gibi temelden (modern dünyanın artık gündemimizden çıkardığı) ele alan bir perspektif çağdaşlarının yanında bu mücadeleyi daha da ayrık bir yerde konumlandırdı. Alınan her kararın, hayata geçirilen her pratiğin ve hatta yürünen yol, yenilen yemek, yapılan sohbet bütün olarak bu özgürleşme sorunsalının etrafında yürütülmeye çalışıldı.[1] Savlanan şey kavramların ortasında debelenmek değil elbette, yaşamın orta yerinde duranın sözünü örgütlemek, sözü düşte/eylemde/yaşamda var etmek.
Kadın varlığının sorgulanması, kadının tarihsel inşasının aşamalarının ortaya çıkartılmaya çalışılması ve bugünün dünyasında hakikatin eşit-özgür bir dünya mücadelesinde yeşertilmesi için alınan yolda nasıl bir toplum sorusu önemli bir yer tutuyor. Kadın-erkek eşitliğinin hedeflendiği, özgürlük sorununu gündemine alan bu mücadele pratiğinde “Nasıl Yaşamalı?” sorusunun en somut pratiklerinden biri ise yerel yönetim deneyimi oldu.
Siyaset, erkekler tarafından erkek akılla gasp edilen bir yönetim mekanizması olarak belki de toplumda hiçbir alanda olmadığı kadar erkeğe özgülenmiş bir alan. Burjuva siyasetin karşısında toplum için siyaset üretebilmek, yönetebilmek bu kavramın ataerkil kodlarını yerle bir etmek ve aynı zamanda “başka yolun mümkünlüğünü” pratikle göstermek gibi zorlu bir odağın inşacısı oldu Kürt kadınlar. Temsil siyasetinin karşısında toplumsal katılımla örgütlenmiş radikal demokrasinin inşası, temsili dahi olmayan kadınların siyasete katılımı ile mümkün kılındı. Kadınların yaşamdan, siyasetten, eğitimden, ekonomiden dışlandığı fakat bütün bu alanların devamlılığı için emeklerinin gasp edildiği bir düzlemde, kadınların emekleri ile “başka bir toplum mümkün”ü gösterdi. Bu adımlar kadın özgürlük hareketinin gelişmesi ve büyümesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Kadınların özgün mücadelesi yaşamın her alanını değiştirip dönüştürmek gibi devasa bir hedefi öne koydu ve dünyada bunu başarmaya en yakın hareketlerden biri oldu.
2003 yılında Kürt kadınların özgün örgütlenmesi olan Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) yaptığı ilk konferansta; kadına yönelik şiddete, baskıya, katliama, tacize ve tecavüze karşı aktif mücadele edilmesi kararlarının yanında, demokratik ekolojik toplum inşasında temel bir işlev üstlenen yerel yönetimlere kadınların kendi kimlikleriyle aktif olarak yer almasının büyük önem taşıdığı ve yerel yönetimlerde adalet, eşitlik, katılımcılık ve özgürlük siyasetine dayanan kadın yöneticiliğinin geliştirilmesinin toplumun demokratik dönüşümünü sağlayacağı vurguladı. Yerel yönetimlerde atılan her adımın kadınların gündelik yaşamlarının kolaylaştırılması, mevcuttaki tabiri ile “hizmet götürülmesi” olarak değil (bunu da kapsayan) daha geniş bir çerçeveden özgürlük siyasetine gidecek yolda bir adım olarak örgütlendirildi. Kadın-erkek eşitliği nasıl sağlanabilir sorusu bir yandan yoğun bir şekilde düşünsel olarak tartışılırken bir yandan somut adımları tek tek inşa edildi.
“Kadın kotası” olarak kimi yerlerde salt kadın belediye başkanlarının seçilmesi, 2014 yılında uygulanan “eşbaşkanlık, eşit temsiliyet” sistemi ile kadının ve erkeğin birlikte yönettiği bir modele evrildi. “Kadınların yönetemediği” algısı kadın belediye başkanları ile kırılırken, bir sonraki aşamada kadın ve erkeğin birlikte yönetmesinin mümkünlüğü topluma benimsetildi. Kadınlar açısından hiç kolay olmayan bu süreçte klasik sistem belediyeciliği yıkılarak şu soru hep odakta tutuldu; yerel yönetimler kadının/toplumun özgürleşmesine nasıl/ne kadar katkı sunabilir?
Dünyadaki kadın mücadelelerinin en temel amaçlarından biri bugün hala her türlü erkek şiddetinin bitmesi, kadınların söz ve iradelerinin tanınması ve toplumsal yaşam içerisinde eşit bir toplumun sağlanması, kadınların varlığının tanınması olarak tarifleniyor hala. Bütün bu eşitlik düzleminin sağlanması için de politik adımların atılması, yanlış koyulmuş “kuralların” yerle bir edilmesi, ataerkil burjuva siyaseti ile şekillendirilmiş toplumsal zihniyetin değiştirilmesi gerekiyor. Kürt kadınların yerel yönetim deneyimi şiddetle nasıl mücadele edilecek, kadınlar yaşama nasıl eşit düzlemde ortak edilecek, kadınlar için sokaklar, meydanlar, evler, parklar nasıl yeniden düzenlenecek sorularına çoklu yanıtlar verdi. Belediyeler bünyesinde açılan kadın dayanışma merkezleri, kadın sığınma evleri, “ALO şiddet hatları”, tandır evleri, kadınlara özgü kültür çalışmaları, yer isimlerinin hakikatine uygun Kürtçe yapılması, belediye çalışanlarının-yöneticilerinin eşit olarak kadınlardan oluşması doğrudan kadın mücadelelerinin taleplerinin hayata geçirilmesi manasına geliyordu. Bir yandan dünya kadın mücadelesinin talepleri somutta yaygın olarak yaşamsallaşıyor bir yandan kadınların en çok kapatıldığı coğrafyalardan olan Ortadoğu coğrafyasına kadın eli dokunuyor, kurumsal yapılar zihinsel dönüşümü hedef alarak değiştiriliyordu.
Bu değişim kadın belediye eşbaşkanı, meclis üyesi, kadın müdür, gören diğer kadınlara “ben de yapabilirim” cesareti veriyor, 100 yıllık cumhuriyet, tarihinde ilk kez belediyelerin, kurumların kapısını kadınlara da açıyordu. Orada, belediyede bir kadın eşbaşkanın olması derdini anlatacağı birisinin olduğunu bilmesi belediyeyi kadının da mekanı yapıyor, dışarıda kendine ait bir mekanın olduğunu hisettiriyordu. Belediye bünyesinde yapılan her bir kadın çalışması kadınların yaşama katılımını esas alıyordu. Ve bütün bunlar yapılırken kadın tarihi, Kürt tarihi, coğrafyanın hakikati bir bir gün yüzüne çıkartılıyordu. En eski kadın kültürlerinden olan birlikte ekmek yapma kültürü mahallelerdeki tandır evleri ile gün yüzüne çıkartılıyor, tanrıçaların isimleri kadın merkezlerine veriliyor, Eko-Jin gibi kadın ekonomisinin örgütlendiği alanlarda ulusal kıyafetler dikiliyor, kışlık ürünler yapma ve endüstriyel ekonomiden kopmak için kadın emeğinin önemi vurgulanıyordu. Burada sayması imkansız olacak kadar iş başarıldı. Bütün bunları diğer belediye deneyimlerinden ayıran en temel noktalardan biri tarihi, kültürü, varlığı ve en önemlisi özgürlük sorununu temele alan bir yaklaşımdı. Şiddetin bitirilmesi için ancak kadın varlığının tanınması, hakikatin gün yüzüne çıkarılması gerekir tespitinde alınan bir yol olarak görüldü yerel yönetimler. Bu yaklaşım kadınlara salt şiddete maruz kaldığında “sığınacakları” bir alan açmıyor, şiddetin bitirilmesi için köklü bir değişim ufku sunuyordu. Bunun için Kürt kadın hareketinin perspektifini oluşturduğu, kadın mücadelesinin bağrından çıkan bir anlayışla hareket ediliyordu. Pratik mücadele salt belediyelere odaklanmıyor, kadın hareketinin bir parçası olarak görülüyordu. Kadınların mücadele deneyiminden açığa çıkan sorunlar, çözüm önerileri burada şekilleniyor, yerel yönetimler aracılığı ile (de) bu sorunu nasıl çözerize yoğunlaşılıyordu. Salt pratikten oluşan bir alanmış gibi görülen yerel yönetimlerin altında köklü bir tarihsel, felsefik bir tartışma ile şekilleniyordu hep. Özgürlük için değiştirmek, dönüştürmek… Kadının özgürleşmesi sorunu elbette salt yerel yönetimlerde kadınların olması ile çözülecek bir sorun değil ki mevcut ataerkil sistemin en iyi ihtimalle önümüze koyduğu opsiyon bu oluyor. Kürt kadınların bu deneyimini biricik ve değerli kılan şey kadın özgürlük mücadelesinin kodları ve felsefesi ile bu alanı örgütlemiş olması ve bu alanın temeline nasıl özgürleşeceğiz sorusunu yerleştirmiş olması…
[1] Bu yaklaşım hala devam ediyor, yazının akışı içerisinde geçmiş zaman kullanılması yazı bütünlüğü kaygısından kaynaklanmakta, çıkış kodlarına işaret etmektedir.