Kadın mücadelesi, kesintisiz bir devrim olarak tanımlanabilir. Kadın hareketinin sürekli güçlenmesi ve ivme kazanması, toplumsal inşa süreçlerini etkileyen önemli bir deneyimdir. Kalıcı bir barış ve güçlü bir toplumsal yapı, toplumun tüm bileşenlerinin, özellikle de kadınların katılımıyla mümkün olur
Dünyayı derinden etkileyen üçüncü dünya savaşı gerçeği, barışın ne kadar hayati, onarıcı, sağaltıcı ve yapıcı olduğunu gözler önüne serdi. Milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği, yerinden edildiği, yurtsuzlaştırıldığı günlerden geçiyoruz. Kuşkusuz savaş, en çok kadınları etkileyen ve kadın bedeni üzerinden sürdürülen bir olgu olmayı sürdürüyor. Erkek-devlet aklının tarihsel ortak yaklaşımı da bu gerçeği pekiştiriyor.
Tarih boyunca ulus devletlerin oluşum süreçlerinde direnen toplumsal yapılar sistem dışına itilmiş ve inşa süreçlerinin dışında tutularak yok sayılmıştır. Ulus devletlerin erkek karakterli yapısı, kadınların taleplerini görünmez kılmış; kadınların dışlanmasını ve yok sayılmasını doğal bir süreç haline getirmiştir. İlginçtir ki ulus devletlerin savaş gerekçesi yaptığı “vatan”, “ülke” ve “toprak” gibi kavramlar, kadınla özdeşleştirilmiş; milliyetçi ve ırkçı düşüncelerin temelleri bu kodlarla oluşturulmuştur. Tarih boyunca savaş alanlarında erkekler, birbirlerini itibarsızlaştırmak ve yıkmak için kadın bedeni üzerinden taciz ve tecavüz politikaları geliştirmiştir. Bugün de iktidarın Kürt kadınlarına yönelik özel harp politikaları, bu tarihsel perspektifin devamıdır.
Savaşın her türlü yıkıcılığını, saldırısını deneyimleyen kadınların barış süreçlerinde ne söyledikleri ve ne talep ettikleri son derece önemlidir. Erkek iktidar aklı kadını bu süreçlerin dışında tutmaya çalışsa da kadınların söyleyecek sözleri, barışı inşa edecek güçleri olduğu tartışmasız bir gerçektir. Kalıcı ve onurlu bir barışın gelişmesi erkeklerin ve egemen güçlerin insafına bırakılmayacak kadar hayatidir.
Kadınların barış süreçlerine katılımlarındaki en büyük engellerden biri de gelişen savaşlar ve çatışmalı ortamlar ekseriyetle ulusal kurtuluş, kimlik ve etnik mücadeleler temelinde ele alınmasıdır. Bu durum genel çözüm yaklaşımlarının yeterli olabileceği algısını yaratmakta ve kadın katılımını engellemektedir. Ancak savaşın temelinde, cinsiyetler arasındaki eşitsizlikten kaynaklanan güç ilişkilerinin yattığı açıktır. Dünyadaki en uzun soluklu savaş, cinsiyetler arası eşitsizlik savaşıdır. Bu eşitsizliği azaltmak, barışı ve toplumsal inşayı kalıcı kılmak için kritik bir adımdır.
Kadın mücadelesi, kesintisiz bir devrim olarak tanımlanabilir. Kadın hareketinin sürekli güçlenmesi ve ivme kazanması, toplumsal inşa süreçlerini etkileyen önemli bir deneyimdir. Kalıcı bir barış ve güçlü bir toplumsal yapı, toplumun tüm bileşenlerinin, özellikle de kadınların katılımıyla mümkün olur. Aksi halde bu süreçler, toplumda karşılık bulamayan, her an bozulmaya hazır anlaşmalar olarak kalır.
Bu konuda Burundi’li kadınların deneyimi önemli, tüm ısrarlara rağmen resmi görüşmelere dâhil edilmeyen kadınlar kendi görüşmelerini başlatarak bir taslak anlaşma yayınlarlar. Bu süre içinde resmi görüşmeler kesintiye uğrasa da kadınlar görüşmelerine devam ederler ve resmi görüşmeler tekrar başladığında kadınların görüşmeleri sonucu kabul edilen taslak anlaşmayı kabul ederek resmi görüşmeler devam eder.
Burundi’li kadınların barış süreçlerine katılımı en üst düzeydeki katılım örneğidir. Oysaki kadınların barış süreçlerine katılımını geniş bir yelpazede değerlendirmek gerekir. Barış süreci için yürütülen en küçük bir çalışmadaki katılımdan en üstte makro işlerdeki katılıma kadar esas alınmalıdır. Nitekim Güney Afrika’daki Hakikatle Yüzleşme Komisyonların da kadın temsiliyeti ile beraber komisyonlarca dinlenen tanıkların önemli bir çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Güney Afrika da kadınların sürece katılımı %50dir. Bu durum Güney Afrika barışını güçlü ve kalıcı kılan önemli bir unsurdur. Kadınların tanıklıkları toplumsal travmaların anlaşılmasını sağlamış ve barışın daha sağlam temellere oturmasına yardımcı olmuştur.
Kuşkusuz her barış süreci kendine özgü bir yöntemle ilerlemiştir. Her olayın geliştiği koşullar farklılık gösterse de birbirine aktardığı muazzam bir deneyim vardır. Bu deneyimden yola çıkarak kendi özgün yöntemlerimizi geliştirmek bizleri başarıya götürecektir.
Kürt sorununun demokratik çözümünde en büyük özellik ve güç elbette ki Kürt Kadın Hareketinin önemli bir politik özne olmasıdır. Kürt kadınlarının her alanda örgütlenmesi, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet gibi önemli kazanımlar elde etmesi toplumsal mücadele zemininde ki etkileri kadınların taleplerinin barış süreçlerine yansımasında önemli bir role sahip olacaktır.
Türkiye bağlamında en somut deneyim, 2013 yılında başlayan çözüm sürecidir. O dönem İmralı heyeti deneyimi ile başlayan ve kamuoyunu heyecanlandıran kimi girişimler olmuştu. Öncelikle İmralı adasındaki Sn.Öcalan ile görüşmeye giden HDP İmralı Heyetin’de hep bir kadın vardı ama onun dışında kadın hareketi adına bir temsilcinin dahil olması kadınları sürece dahiliyeti açısından önemli ve olumlu bir adımdı.
İktidar cephesindeki gelişmelerde ise durum tam tersi bir haldeydi. Şöyle ki; sürecin başında oluşturulan Akil insanlar heyeti hükümet yetkililerince “Akil adamlar” olarak tanıtıldı. 60 kişilik Akil insanlar heyetinde sadece 12 kadının yer alması kadının barış sürecinde ki katılımına yaklaşımın somut yansımasıydı. Yine TBMM bünyesinde milletvekillerinden sürece katkı amaçlı oluşturulan 11 kişilik çözüm komisyonunda sadece bir kadın milletvekili yer aldı. Bu durum, erkek aklının sürece hâkimiyetini ve kadın bakış açısının dışlanmasını somut bir şekilde göstermektedir.
Savaş politikalarının, yine milliyetçi ırkçı söylemlerin kışkırttığı erkeklik her gün kadınları katletmeye devam ediyor. Günlük yaşanan bu kadın cinayetleri artık bir kadın kırımı düzeyinde dolayısıyla bu kadın kırım politikalarını sürecin içerisinde görmek ve çözüm politikaları üretmek toplumsal barışa önemli katkıları olacaktır.
Milliyetçi ırkçı savaş politikalarının kutuplaştırdığı toplumlarda bile cins mücadelesi tüm kadınların ortak sorunu olduğu için kadınlar farklı taraflarda yer alsalar da birbirlerini anlama, empati kurma ve en önemlisi ortak işler yapmada daha deneyimliler. Bu nedenle kadınlar arasında bir barışma kültürü ve en önemlisi barışma deneyimleri var. Bu deneyimlerden yararlanmak elbette kalıcı bir toplumsal barışta çok etkili olacaktır.
Barış süreçlerinde kadınların taleplerinin duyulması, çözüm dilinin cinsiyetçi ve eril söylemlerden arındırılması son derece önemlidir. Kadın cinayetlerinin artışını da savaş politikalarının bir sonucu olarak ele almak, bu bağlamda çözümler geliştirmek gerekmektedir.
Kadınların barışma kültürü ve deneyimlerinden faydalanmak, toplumsal barışın sağlanmasında etkili olacaktır. Eşit temsiliyetin sağlanması ve kadınların barış süreçlerine etkin katılımı, daha kalıcı ve güçlü bir toplumsal barışın temel taşlarını oluşturacaktır.