Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Kadına Karşı Şiddet Döngüsünde Kürt Kentleri: Sayın Abdullah Öcalan’dan Çözüm Işığı

Adalet Kaya Adalet Kaya
13 Temmuz 2025
Yazı
0
Kadına Karşı Şiddet Döngüsünde Kürt Kentleri: Sayın Abdullah Öcalan’dan Çözüm Işığı
0
SHARES
39
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Şiddeti bitirmek için sadece yasalar değil, toplumun ve zihniyetlerin kökten dönüşmesi şarttır. Hakkari gibi Kürdistan’ın pek çok kentinde kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikaları, bu dönüşümün ne kadar acil ve kapsamlı olması gerektiğini kanıtlamaktadır

Kadim topraklarımızda, insanlığın ilk ortak yaşamının filizlendiği klan yapısı, bugün tanınmaz halde. Başlarda komünal olan bu birliktelik, zamanla reislik, şiddet, biat ve mülkiyet kültürüyle zehirlendi. Öyle ki, evlatlarını dahi kurban edebilen, karşı duranı düşman ilan eden bir canavara dönüştü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Bianet ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu’nun 2023-2024 yılı verileri, Kürdistan coğrafyasında kadına ve çocuğa yönelik şiddetin nedenlerini bir kere daha doğruluyor. Ataerkil sistemin, savaşın yarattığı yıkımın, cezasızlığın ve devletin erkek egemen zihniyetin derinleştirdiği toplumsal cinsiyet eşitsizliği, bu kanayan yaradaki rolünü büyütürken, çözüm reçetesi İmralı’dan geliyor. Çözümü Sayın Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlükçü paradigmasında arayacağız.

Kürt Kentlerinde Kanayan Yara: Şiddetin Acımasız Yüzleri

Kürt kentlerindeki şiddet vakaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve çocuk hakları ihlallerinin ne denli derinlere kök saldığını gözler önüne seriyor. Bu şiddet sadece fiziksel şiddetle kalmıyor; psikolojik, cinsel, ekonomik derken katmanlı ve çok boyutlu bir hal alarak kadını bir sarmalın içine hapsediyor. Sosyal ve sınıfsal bir baskı aracı sistematik olarak kadını boğuyor. Ve ne yazık ki, Türkiye geneline baktığımızda Kürt kentlerinde taciz, tecavüz, zorla alıkoyma ve kaybedilme gibi şiddet türleri feci şekilde yoğunlaştığını görüyoruz. Dahası, uyuşturucuya alıştırma ve zorla fuhuşa yönlendirme gibi sinsi psikolojik şiddet türlerinin ardında, kamu görevlileri ve üniformalıların da bulunduğu, çetevari yapılanmalar olduğu tespit defaatle tespit edilmiş ve hiçbiri soruşturmaya bile gerek duyulmayan faillerin cezasız kaldığı dosyalara dönüşmüş. Bu, şiddetin sadece aile içi bir sorun olmadığını, organize ve sistematik bir devlet şiddetine dönüştüğünün   göstergesi apaçık bir biçimde.

Kadın Cinayetleri: Hayatların Söndüğü Yerde

İHD’nin bir yıllık raporu, kadınların yaşam hakkının bölgede ne büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Bir yılda tam 114 kadın yaşamdan koparıldı. Bu sayının içinde 39 şüpheli ölüm ve 7 kadının intihara sürüklenmesi/yönlendrilmesi de var. İHD bu intiharları “toplumsal cinayet” olarak tanımlıyor ve sorumluluğun devlete ait olduğunu haykırıyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in kaybolup cansız bedeninin bulunması, soruşturma eksikliğinin ve cezasızlığın en taze ve yürek yakan örneklerinden biri. Aile içi şiddetle 49 kadın, kamusal alanda ise 19 kadın katledildi. [1]

Kadınların en güvende olmaları gereken “evleri”, 57’si için ölüm tuzağına dönüştü. Ev içi şiddetin “aile içi mesele” diye geçiştirilmesi, kadınları daha da yalnızlığa itiyor. Failler çoğu zaman baba, oğul ya da eş oluyor. Boşanma isteği, bir tartışma… Hatta kimi kadın sadece “su getirmediği” için en yakınları tarafından öldürüldü. Bu akıl almaz bahaneler, erkek şiddetinin tamamen cinsiyetçilik ideolojisinin yarattığı erkek egemen zihniyete, kadını mülkü, hizmetçisi gören köleci anlayışa dayandığını gösteriyor. Urfa (21), Diyarbakır (16), Mardin (13), Van (10) ve Antep (10) en çok canın alındığı şehirler. [1] Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2025 ilk altı ay verileri de bu acı tabloyu destekliyor: Kürt kentlerinde 19 kadının daha yaşamları söndü. [2]

Çocuğa Yönelik Şiddet: Kararan Yaşamlar, Kararan Gelecekler

Bianet verileri, çocuk istismarının ve şiddetinin korkunç boyutlarını ortaya seriyor. Muş, Elazığ, Dersim, Urfa, Maraş, Diyarbakır, Batman ve Erzurum’da cinsel istismar vakaları yaşandı. Okul kantin görevlisi, servis şoförü, öğretmen gibi çocuklara güvenli alan yaratması gereken kişilerin failler arasında olması, bu yarayı daha da derinleştiriyor. [3] Adıyaman, Diyarbakır, Urfa, Siirt’te çocuklar darp edildi, kaçırıldı veya yaralandı. Diyarbakır, Mardin, Urfa, Batman gibi illerde birçok çocuk şüpheli şekilde can verdi. 9 aylık hamile bir kız çocuğunun (Diyarbakır) şüpheli ölümü ve failin serbest bırakılması, sistemdeki çürümeyi gözler önüne seriyor. [3]

Diğer Şiddet Türleri ve Toplumsal Kırılganlıklar

Kadınlar ve çocuklar, yaşamın her alanında farklı şiddet türleriyle mücadele etmektedir:

  • Fuhuşa Zorlama/Yönlendirme ve Cinsel Taciz: Bitlis’ten Şırnak’a kadar birçok ilde kadınlar fuhuşa zorlanmakta, cinsel tacize uğramaktadır [3].
  • LGBTİ Bireylere Yönelik Şiddet: İHD raporu, LGBTİ bireylerin kimlikleri yüzünden nefret ve ayrımcılığa maruz kaldığını, iktidarın söylemleriyle bu şiddetin körüklendiğini belirtmektedir [1].
  • Kamusal Alanda Güven Eksikliği: Sağlık çalışanları ve gazetecilere yönelik tehditler, kadınların sokakta bile güvende olmadığını kanıtlamaktadır [1].
  • Hapishanelerde İnsanlık Dışı Uygulamalar: Kadın mahpuslar, görevlilerin fiziksel ve psikolojik şiddetine, çıplak arama gibi onur kırıcı uygulamalara marçuz kalmaktadır [1].
  • Deprem ve Ekonomik Şiddetin Çifte Yükü: Depremlerin yarattığı yıkım, kadınların ve çocukların zaten kırılgan olan yaşamlarını daha da ağırlaştırarak ekonomik şiddeti artırmaktadır [1].
  • Çatışma ve Göçün Yıkımı: Ortadoğu’daki savaş, göç etmek zorunda kalan kadın ve çocukları cinsel saldırı ve istismar gibi korkunç tehlikelere açık hale getirmektedir [1].
  • Hakkari’de Özel Savaş Politikaları: Özellikle Hakkari gibi sınır bölgelerde uygulanan “özel savaş politikaları”, kadınları doğrudan hedef almaktadır. Kadınlar fuhuşa, uyuşturucuya, ajanlığa zorlanarak toplumsal doku ve aile bağları çürütülmeye çalışılmaktadır. Bu türden psikolojik şiddet ve zorla fuhuşa yönlendirmelerin, içinde kamu görevlileri ve üniformalıların da bulunduğu paramiliter yapılanmalar üzerinden yaygınlaştığı tespit edilmiştir. Bu, şiddetin münferit olmanın ötesinde, planlı ve sistematik bir saldırı olduğunu göstermektedir.

Şiddetin Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinden Kaynaklanan Nedenleri

Şiddetin bu denli yaygın olmasının temelinde, köklü toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatmaktadır. Klan yapısıyla başlayan ve zamanla özel mülkiyet, reislik, şiddet, biat kültürüyle zehirlenen ataerkil sistem, kadını erkeğin mülkü olarak görmüş ve en eski sömürgeciliği yaratmıştır. Aile, sınıflı toplumlara ve devletli yapılara geçişle birlikte kadını toplumsal hayattan koparan, “yöneten-yönetilen” ilişkisinin mikro bir modeline dönüşmüştür. Dinlerin de etkisiyle bu durum katılaşmış; kadın ve çocuk eve hapsedilerek kaderleri “kutsal” aile içinde belirlenmiştir [4].

Kürdistan’daki feodal aile modeli, bir yandan direniş gösterse de, tarikatlar ve cemaatlerle kurulan ilişkilerle zayıflamış, kültürel ve politik kimliğini koruyamaz hale gelmiştir. Bu durum, Kürt gerçekliğini parçalamak için bir zemin oluşturmuştur [4].

Abdullah Öcalan’ın Kadın Özgürlükçü Paradigması: Çözüm Işığı

Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük paradigması, bu karanlık tabloya ışık tutarak kadına ve çocuğa yönelik şiddetin kökenine inmekte, ataerkil sistemin, devletçi yapıların, savaş politikalarının ve yozlaşmış aile yapısının yıkımını gözler önüne sermektedir. Öcalan’a göre, kadın özgürlüğü toplumsal özgürlüğün anahtarıdır. Şiddeti bitirmek için sadece yasalar değil, toplumun ve zihniyetlerin kökten dönüşmesi şarttır. Hakkari gibi Kürdistan’ın pek çok kentinde kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikaları, bu dönüşümün ne kadar acil ve kapsamlı olması gerektiğini kanıtlamaktadır.

Şiddet sarmalını kırmak için Abdullah Öcalan’ın demokratik çözüm paradigmasından esinlenerek şu çözüm yolları sunulabilir:

  • Jineolojî: Kadın Kendi Hikayesini Yazıyor: Kadınların kendi tarihlerini, günümüzdeki “kadınlık” algısını ve binlerce yıl içerisinde nasıl inşa edildiğini anlamalarını sağlayacak Jineolojî (Kadın Bilimi) eğitimleri yaygınlaştırılmalı. Özerk kadın komünleri ve kooperatifleri kurulmalı; kadınlara ekonomik ve sosyal alanlar kazandırılırken, şiddete karşı güvenli limanlar ve alternatif yaşam modelleri sunulmalı.
  • Öz Savunma ve Kadın Meclisleri: Sesimizi Yükseltiyoruz: Kadınların sadece fiziksel değil, zihinsel, kültürel ve toplumsal öz savunma bilinci geliştirilmeli. Yerelde kadın meclisleri, sığınma evleri ve dayanışma ağları güçlendirilmeli. Şiddet vakaları takip edilmeli, mağdurlara hukuki ve psikolojik destek verilmeli. En önemlisi, sadece kadınlar değil, erkekler de bu mücadelenin parçası olmalı; ataerkil zihniyeti değiştirmek için eğitimler ve kampanyalar düzenlenmeli.
  • Çocukları Koruma Mekanizmaları: Geleceğe Umutla Bakmak: Çocukların sadece aile içinde değil, tüm toplumun sorumluluğunda olduğu bir anlayış geliştirilmeli. Güvenli ve özgür bir ortamda büyümelerini sağlayacak komünal çocuk bakımı ve eğitim modelleri desteklenmeli. Çocuk istismarı vakaları için uzman ekipler ve psikolojik destek merkezleri kurulmalı. Suçluların cezasız kalmaması için hukuk hızla işlemeli.
  • Cezasızlığa Son, Zihniyete Neşter: Cezasızlık, şiddeti besleyen en büyük zehirdir. Devlet, etkin yargı süreçleriyle cezasızlığı bitirmeli. Ancak yasalar tek başına yetmez; asıl olan, ataerkil ve eril şiddet kültürünün kökten değişmesidir. İstanbul Sözleşmesi’nin önemi tekrar vurgulanmalı, 6284 sayılı kanun etkin uygulanmalıdır. Toplumsal uzlaşmayı ve adaleti sağlayacak yerel meclisler ve uzlaştırma komisyonları kurulurken, bunların temelinde zihniyet dönüşümü hedefi olmalı.
  • Kürt Meselesi ve Kadınların Siyasi Gücü: Kürt meselesinin çözümsüzlüğü, kadın siyasetçilere yönelik baskıları artırmaktadır. Kayyum politikalarıyla kadınların seçme seçilme hakları gaspedilmekte, sesleri kısılmaktadır. Bu uygulamalara son verilmeli, kadınların siyasi hakları, eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemi yasayla güvence altına alınmalı. Türkiye’nin en temel sorunlarından olan Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi, çatışma çözümü mekanizmalarının oluşturulması toplumsal barışın sağlanmasında, kadına ve çocuğa yönelik şiddeti azaltmada kilit rol oynayacaktır.

Sonuç: Özgürlük İçin Ortak Yaşam

Uygarlık tarihi boyunca krizler üreten ailenin yozlaşmış gerçekliğiyle yüzleştiğimizde, demokratik, paylaşımcı, özgürlükçü bir yapıya olan ihtiyaç daha da belirginleşiyor. Bu, ancak toplumun ve yaşamın en derinindeki potansiyeli ortaya çıkararak, kadın ve erkeğin özgür ve eşit bir arada var olduğu, gerçek bir ortak yaşam dinamiğiyle mümkün olacaktır. Kürdistan’da kadına ve çocuğa yönelik şiddeti, basit  adli vakalar olarak değerlendirmek çözümden çok sorunu derinleştirmeye yol açar. Kadına karşı şiddet/kadın cinayetleri, toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik kökenleri olan derin bir tarihsel gerçeklik olarak ele alınmalıdır. Sayın Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük paradigması, bu tarihsel kökenleri olan yarayı sarmak ve kalıcı toplumsal barışı sağlamak için kapsamlı, radikal ve topyekûn bir dönüşüm sunuyor. Bu vizyonun hayata geçmesiyle, Kürt kentlerinde ve Türkiye’nin tüm kentlerinde kadınlar ve çocuklar özgür, eşit ve güvenli bir yaşam sürebilirler. Bununla birlikte tüm kamu kurumlarının bu konuda aktif rol alması ayrıca tüm toplumsal bileşenleri bu dönüşümsel özgürlükçü çizgide buluşturması ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini en başta zihinlerde dönüştürecek politikaları uygulaması hayati önem taşıyor.

Son Not:

[1] İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu. (2024). Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1 Kasım 2023 – 1 Kasım 2024 Arası (1 Yıllık) Kadına Yönelik Şiddet Raporu. 

[2] Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. (2025). 2025 Ocak-Haziran Dönemi Kadın Cinayetleri Verileri

[3] Bianet. (2025). 2025 Ocak-Haziran Dönemi Çocuk Hak İhlalleri Raporu. 

[4] Moray, Derya. “Uygarlığın Krizli Damarı: Aile”. Jin Dergi. jindergi.com/yazi/uygarligi…

Etiketler: Feminizmİstanbul SözleşmesiKadın cinayetleriKadın DayanışmasıKadın haklarıKadın MücadelesiKürt kadın mücadelesiKürt kadınlarÖzel savaş politikalarıSavaşSayı 124
Önceki İçerik

Madımak Hala Yanıyor!…

Sonraki İçerik

İstanbul Sözleşmesi’nde Biz Neredeyiz? 

Sonraki İçerik
İstanbul Sözleşmesi’nde Biz Neredeyiz? 

İstanbul Sözleşmesi’nde Biz Neredeyiz? 

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.