Cassie, tıpkı karanlık çağlarda, ‘cadı’ diyerek yakılan kadınlar gibi katlediliyor. Uçan dumanlar ise bize bu mücadelenin en kötü şartlarda bile bitmeyeceğini söylüyor. Cassie ve Nina, erilliğin egemen olduğu bu dünyada bizim bir gölgemiz oluyor
Şiddet, tecavüz, istismar ve katliam. Hayatımızın her alanına erkeklik tarafından nüfuz etmiş bir karanlık. Kadınların üzerine tahakküm kuran bu karanlık o kadar büyük bir sarmala dönüşüyor ki öfkemizi kusacağımız yerler arıyoruz. Erkekliğin korunduğu bin bir türlü legal yapının çatlakları arasından karanlığı ve bu sarmalı delip geçen çığlıklarımız yükseliyor. Bu bazen sokakta bir sloganla oluyor, bazen şarkılarda bir isyan, bazen yeni dünyamızda sosyal medya aracılığıyla öfke, bazen de bir filmde acı, sevinç…
Kadınların mücadelesinin her anlamda yükseldiği; çığ gibi büyüdüğü bu yüzyılda acılarımıza, yaralarımıza dokunan her şeyi sarıp sarmalamak istiyoruz.
Emerald Fennell’in yönettiği Promising Young Woman (2020) filmi de intikamla karışık bir adalet arayışını izleyiciye sunuyor. Filmi izlediğim günden beri sahneleri zihnimde sürekli olarak dönüyor, “Bu film için ne demeliyim?” diye durup düşünüyorum. Şayet finalinde yaşadığım öfkeyi ise anlatmam mümkün değil.
****
Bu film bir kız kardeşlik filmi. Baş karakterimiz Cassie, çocukluk arkadaşı Nina'yla birlikte tıp fakültesinde okuyor. Nina bir gün sarhoş oluyor ve aynı sınıfta olduğu bir erkek tarafından 10 kişinin önünde tecavüze uğruyor. Yaşadığı bu travma sonrası her yerde yüzümüze çarpan o adaletsizlik Nina'yı da intihara sürüklüyor. Cassie ise Nina'nın ardından okulu bırakıyor, her gece sarhoş taklidi yaparak avına düşürdüğü erkeklere "hayır hayırdır" diyerek büyük bir ders veriyor.
Bir gün çalıştığı kafede tesadüfen okuldan bir erkekle karşılaşıyor ve onun Nina’ya zarar veren erkeklerle hala görüştüğünü öğreniyor. İntikam planını devreye sokan Cassie, bu adama âşık olduğu için intikam planını rafa kaldırsa da çok geçmeden bu erkeğin de Nina’ya tecavüz edilirken izleyen ve gülen erkekler arasında olduğunu bir video kaydıyla öğreniyor.
Peki, Cassie bu darbeyi aldıktan sonra ne yapıyor? Nina’ya tecavüz eden ve bunu izleyen erkeklerin tümünün var olduğu bekarlığa veda partisine striptizci kılığında giderek herkesi sarhoş ediyor. Nina'ya tecavüz eden Al Monroe’nın bekarlığa veda partisi bu. Cassie, bu adamı yatak odasına çıkarıp intikam almak isterken, olaylar bir anda tepetaklak oluveriyor.
Kara-mizah türünde gelişen bu filmde, yönetmen bizlere sesleniyor. Hayatın gerçekliğini ve adaletsizliğini yüzümüze vuruyor. Kız kardeşinin intikamını almaya çalışan Cassie, kız kardeşinin ölümüne sebebiyet veren erkek tarafından katlediliyor. Cassie’nin ölüm sahnesini uzunca izlememizin sebebi de yönetmenin yine bize gerçekliği hatırlatmasıyla oluyor.
***
Kadınlar her gün dünyanın her köşesinde tacize, tecavüze uğruyor, şiddete maruz kalıyor ya da katlediliyor. Bazen yaşadıkları şiddete kimseyi, adaleti de dahi inandıramıyor. Bu çürümüşlük içinde bu filmde bir umut arayışına giriyoruz. Son ana kadar, belki çok ütopik ama, yönetmenin bizi sevindirmesini, Cassie’nin aslında ölmemesini istiyoruz ancak nafile.
Cassie, tıpkı karanlık çağlarda, “cadı” diyerek yakılan kadınlar gibi katlediliyor. Uçan dumanlar ise bize bu mücadelenin en kötü şartlarda bile bitmeyeceğini söylüyor. Cassie ve Nina, erilliğin egemen olduğu bu dünyada bizim bir gölgemiz oluyor.
*Yazı, filmle ilgili spoiler içermektedir.