Tutuklu kadınların Tevn Dergisi için çizdiği resim
Ama yine de mahkûmlar, kelimelerle, yazdıklarıyla, kolektif yaşantılarıyla, eylemleriyle ve yöntemleriyle saldırılara karşı kendilerini savunuyorlar. Hapishaneler güçlü kadınları bastıramaz
Aşağıdaki yazı Elazığ Cezaevi'nde tutuklu bulunan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Beritan Key, Remziye Yaşar, Necmiye Boz, Emine Erkan, Mihriban Şorli, Şilan Avareş, Dilan Aydın ve Mizgin Özatiz'in cezaevinde elle yazıp resmederek çıkardığı Kürtçe Tevn dergisinden alınmıştır. Dergideki yazıların İngilizce çevirisi ise Dünya Kadın Yürüyüşü'nün sitesi olan Capire'de ( https://capiremov.org/en/culture/kurdish-women-write-in-defense-of-their-language-culture-and-territory/ ) yayınlanmıştır.
İnsanlık tarihinin başından beri, özsavunma hep var olmuştur. Sadece insanlar değil, hayvanlar, doğa ve yaşayan her şey kendini savunmuştur. Özsavunma hakkını anlamak için Neolitik dönem analiz edilmelidir. O dönemde doğa, insan ve canlılar bir arada varlıklarını sürdürmüşlerdir. İnsanlık doğaya zarar vermemiş, bilakis toplumlar kadınların yürüdüğü yolu takip etmiştir. Bu dönemde kadın ve doğa arasında bir bağ (simbiotik) vardır. Kadınların doğaya bakışı yaşam doluydu ve doğa canlı bir varlık olarak görünüyordu. Kadınlar beslenmek için doğayı kullandılar ve ekmeye (tarıma) başladılar.
Özsavunmaya baktığımızda, onu her yerde görebiliyoruz. Her canlının kendini savunma biçimi var. Bu konuda çok fazla örnek var. Örneğin doğanın güzelliği güller, kendilerini savunmak için dikenlere sahipler. Dikenleri olmasaydı bir gül güzelliğini savunamazdı. Başka bir örnek verirsek, küçük bir kırkayak gittiği yerlere salyasını bırakır ve bu salya nedeniyle insanlar onlara yaklaşamaz. Bu canlı türü de kendisini böyle koruyor. Bu iki örnekte de görüyoruz ki, her canlı kendini savunuyor.
21. yüzyılda ataerkil sistemin egemen olduğu ilk alanlar kadın ve doğa olmuştur. Bu tahakkümün ilk sonucu, kadınların duygularının kısırlaştırılmasıdır. Dolayısıyla tüm zamanların en büyük baskı ve engellemeleri kadınlara uygulanmıştır. Kürt halkının lideri bu konudaki dikkat çekici ve önemli fikirlerini dile getirerek tüm canlıların kendilerini savunması gerektiğini vurguladı. Onun söylemleri ve felsefesinin ardından bugün binlerce Kürt kadını özsavunma yapıyor. Ayrıca kendini savunmanın sadece fiziksel bir eylem olmadığını bilmek önemlidir. Kadın, ataerkil zihniyete karşı fiziksel olarak kendini savunmalı, aynı zamanda bu zihniyete karşı da doğayı ve toplumu korumalıdır. Kuşkusuz yüzyıllardır kadın ve doğa üzerinde sürdürülen ataerkil hegemonyaya çözüm bulmak kolay değildir. Kadınlar özsavunmayı kaybettikleri yerde, onu tekrar kazanmalıdırlar. Kendini savunma duygusunu kaybettiği yerde özgürlüğünü güvence altına almalıdır. Kadınlar yıllardır bu hegemonyayla mücadele ediyor ve tüm baskılara direniyorlar.
Egemen güçler teknoloji vb. alanlarda ilerledikçe, kendi çıkarları doğrultusunda doğaya zarar vermeye başladılar. Doğanın da kendini savunma biçimleri vardır. Sel, orman yangını, deprem gibi pek çok doğal afetin yaşandığı günümüzde, doğanın insanlıktan intikam aldığını söyleyebiliriz.
Toplumu ve kendisini her türlü saldırıdan korumak isteyenler ve bunun için özsavunmayı kullananlar iktidar tarafından rehin tutuluyorlar. Ayrıca özsavunma iktidarlar tarafından suç olarak kabul ediliyor. Eğer cezaevlerine dikkat edersek, onların erkekler tarafından yönetildiğini görürüz. Bu nedenle kendini savunmak isteyenlere dönük her şey boyun eğdirmekle ilgilidir. Ama yine de mahkûmlar, kelimelerle, yazdıklarıyla, kolektif yaşantılarıyla, eylemleriyle ve yöntemleriyle saldırılara karşı kendilerini savunuyorlar. Hapishaneler güçlü kadınları bastıramaz. Aksine hapishaneler güçlü kadınların kendilerini savunacağı yerdir. Bunu bilin!
Hayatın gerçeği, insanların yaşadıkları yerde örgütlenmeleri gerektiğidir. Bu bir savunma eylemidir. Dağdaki Zilan Yoldaş, hapisteki Sema Yoldaş ya da şehirdeki Arin Mirxan yoldaş gibi. Her biri kendi halkını savunmak için yanan bir meşale oldular. Halklarını korumak için kendilerini feda ettiler. Kürt halkı kahramanlarını asla unutmayacak.
Her kadın ve erkek diliyle, kültürüyle örgütlenerek kendini savunmak zorundadır. Burada söylediklerimiz bir gerçeği gözler önüne seriyor. Hiçbir canlı kendini savunmadan hayatta kalamaz. Kürt halkı, mazlum halklar, ezilenler ve kadınlar özsavunmalarından vazgeçmezlerse başarılı olabilirler. Ortadoğulu kadınlar olarak her koşulda halkımız ve kendimiz için ayağa kalkacağımızı vurguluyoruz.
Hürmetle veda ediyoruz.
*Bu yazı özsavunmayı yaşatan kadınlara adanmıştır.
*Elazığ Cezaevi
Tevn dergisinde yer alan tüm yazılar için; https://www.flipsnack.com/A5CDDD77C6F/tevn.html