Özgür Basın’ın en temel özelliği devrimci basın geleneğini yaratarak ruh ve beden kazandırmasıdır. Kadın paradigması, kavram ve kuramlarıyla yayın dilini ve çizgisini sürdürmesi en belirgin farkı olurken; bu bağlamda cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, bilimci öğelerden söylem, kavram ve içeriklerden kendisini arındırmasıdır
Hayat, her birimizin yaşam deneyimlerimiz, tercihlerimiz, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız ile bireysel ve toplumsal tarihimize derin izler bırakan, bilinmezliklerle dolu bir yolculuktur. Bu yolculuk, yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine kadar inen, bazen acıtan, bazen kanatan, bazen güzelleştiren, olgunlaştıran ama her şekilde bir varoluş serüvenidir
Bu varoluş serüveninde kimi zaman birey kendi yönünü belirler, kimi zaman da yol, bireyin gidişatını şekillendirir. İçinde bulunduğumuz toplum, aile yapımız, etnik kökenimiz, inancımız ve coğrafya da bu yolda belirleyen faktörler olarak devreye girer. Alevilikte, “yol bir, sürek binbir” diye bir tabir vardır. Yani hakikate giden yoldan zerre miskal şaşmadan, sapmadan amacına ermek-erimek için yolun sonuna kadar gitmek, “İnsan-i kâmil” olma vardır. Bu yolda “sürek” yani devamlılık esastır. Bu yolda kolaya, yalana, dolana, kandırmaya, aldatmaya, bencilliğe, bireyciliğe tenezzül edilmez.
Bireyden başlayan bu yol, toplumsal ve komünal değerleri yaratmak amacıyla iyinin, güzelin, doğrunun, erdemli ve onurlu olanın peşine düşer ve izini sürer. Bu hakikat yolu meşakkatlidir tabi. Halac-ı Mansur gibi derin soyularak; Şeyh Bedrettin, Şeyh Said, Seyid Rıza gibi darağacına giderek; Sakine, Leyla, Fidan, Evin gibi namertçe vurularak; Gülistan, Hero, Cihan, Nazım ve niceleri gibi SİHA’larla katledilmek de vardır bu yolda.
Tarih boyunca, hakikat yolu ve onun yolcusu asla susmadı; susturulamadı. Toplumun dimağından süzülerek günümüze kadar gelen yaşam alışkanlıklarımız, inanç biçimlerimiz, kavramlarımız, kimliğimiz ve yaratımlarımız, erkek egemen devletin tahakküm ilişkileri üzerinde yükselen sömürü sistemi tarafından baş aşağı edilmeye çalışıldı. Bu nedenle, pozitivist bilime karşı Jineoloji (Kadın Bilimi), ulus devlete karşı Demokratik Ulus, kapitalist moderniteye karşı Demokratik Modernite ve eril basına karşı kadın basını, nam-ı diğer Özgür Basın hakikat arayışının en etkili rehberleri olarak öne çıkmaktadır.
Bu sayımızda, erkek egemen devletin ve onun kalemşorlarının Özgür Basın ile emekçilerini hedef almasının ardındaki nedenlere mercek tutacağız.
Özgür Basın’ın en temel özelliği devrimci basın geleneğini yaratarak ruh ve beden kazandırmasıdır. Kadın paradigması, kavram ve kuramlarıyla yayın dilini ve çizgisini sürdürmesi en belirgin farkı olurken; bu bağlamda cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, bilimci öğelerden söylem, kavram ve içeriklerden kendisini arındırmasıdır.
Devlet dışı oluşumların, kadınların, ezilenlerin direniş, hafıza ve yaratımını kendine yol edinmesi diğer bir özelliği olurken, geçmiş, bugün ve gelecek arasında koparılmak istenen hakikat zincirine mercek tutarak, belgeleyerek arşivlemesidir.
Özgür Basın, köklü bir düşünce ve eylem okuludur; bu okulun mutfağından geçen her birey öğrenir ama aynı zamanda öğretir. Haber ve haberciliğin ötesine geçerek, yaşamın derinliklerini öğrenir. Erkek akla karşı mücadeleyi öğrenir. Her şart ve koşul altında direnmeyi öğrenir. Haberini yaptığı, kadrajını tuttuğu her bir bireyin ve toplumun hikâyesinin aslında kendisi hikâyesi ve kaderi olduğunu öğrenir ve öğretir. Nerede olursa olsun Özgür Basın susmamayı öğretir.
Özgür Basın’ın en belirgin özelliklerinden biri de özgül ağırlığı ve öz gücüdür. Bu özellik sayesinde, tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen hakikatten asla taviz vermez ve topluma “bilgi oksijeni” sunar. Özgür Basın’ın aksine merkez basının ipi kimin elinde ise onun çıkarları doğrultusunda hareket eder. Bu basın, tıpkı Osmanlı dönemindeki mabeyinciler gibi, yalnızca faşist bir diktatörün emirlerini halka iletmekle yükümlüdür. Merkez basın, “karbonmonoksit” yayarak toplumu zehirlemekten başka bir işlev üstlenmez.
Umberto Eco, faşizmin belirtilerinden biri olarak “basının baskı altına alınması” olarak belirtir. Faşist rejimlerde medya, devletin kontrolü altında tutulur. Bu kontrol, yalnızca haberlerin sansürlenmesiyle sınırlı değildir; aynı zamanda kendi ideolojisinin ve politik söylemlerinin de topluma yayılmasını sağlamak için kullanılır. Bu noktada iktidar farklı seslere tahammül etmez. Bundandır ki hakikati kendine yol edinmiş Özgür Basın hep iktidarlar tarafından susturulmaya çalışıldı. Bombalandı, emekçileri tutuklandı, yargı kıskacına alındı. Susmayınca hakikat yolcuları Gurbetelli Ersöz, Nujiyan Erhan, Deniz Fırat, Nagihan Akarsel, Gülistan Tara, Hêro Bahaddîn, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan katledildi.
Kürdün Yüz Yılık Hikayesi
Türkiye tarafından sadece 2019-2024 yılları arasında Kuzey ve Doğu Suriye ile Federe Kürdistan Bölgesi’nde katledilen gazeteci sayısı en az 13 olarak kayıtlara geçerken katledilen gazetecilerin isimleri şöyle:
11 Ekim 2019: Serêkaniyê’de – Vedat Erdemci
13 Ekim 2019: Serêkaniyê’de – Seed Ehmed, Mihemed Hisen Reşo
13 Ekim 2019: Girê Spî’de – Dilovan Gever
2019: Til Temir’de – Zîzis Sînke
4 Ekim 2022: Silêmanî’de – Nagihan Akarsel
19 Kasım 2022: Dêrik’te – Îsam Ebdullah
23 Ağustos 2023: Qamişlo ile Amude arasında – Necmedîn Feysel El Hac Sînan
8 Temmuz 2024: Şengal’de – Murat Mîrza
23 Ağustos 2024: Silêmanî’de – Gulîstan Tara, Hêro Behaddîn
19 Aralık 2024: Tişrîn Barajı ve Sirîn Beldesi arasında – Nazım Daştan, Cihan Bilgin
Katledilen her Özgür Basın emekçisinin hikâyesi aslında Kürdün yüzyıllık inkar edilmiş, asimilasyona uğramış, katliamdan geçirilmiş, sürülmüş, yerinden edilmişliğe dair anlatısının kısa bir özetidir. Faşizmin hakikati ters düz eden kopkoyu karanlığına karşı, her koşul ve şart altında direnen Kürdün özgürlük aşkı kazanacak.
Tüm bu katliamlara karşın Özgür Basın yolcusu, hakikatin silinmeye yüz tutmuş zikzaklı patikalarında yolunu kaybetmeden umutla, heyecanla, merakla yaşananları duyurma, duyulmayanın sesi, görülmeyenin gözü, duymayanın kulağı olma arayışındadır. Bu arayış bizlere mirastır. “Yol bir sürek binbir” felsefesiyle toprağa düşen her basın devrimcisinin hakikat bayrağını onurla, gururla ve daha da büyüterek dalgalandırmak sözümüz olsun…