Çok sayıda kayıp insan var. Cumhuriyet öncesinden bu yana devam eden muhaliflere yönelik ya da farklı kimliklere yönelik bir kaybetme politikası bugüne kadar varlığını devam ettirdi. Ermeni Soykırımı, Dersim Soykırımı, çok sayıda Kürdistan’da yaşanan ihlallerdeki kayıplar, 90’ların gözaltında kayıplar
Bu yazının yazıldığı gün Cumartesi Anneleri eyleminin başladığı günün yıldönümü!
Tam 28 yıl önce yakınlarını gözaltında kaybeden insanlar, Cumartesi Meydanı’nda oturarak yakınlarının akıbetini sormaya başladılar. Bu eylem başladığında ben cezaevindeydim. Ama cezaevine girmeden önce gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un da avukatıydım. Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedenlerinin kimsesizler mezarlığında bulunmasının ardından bir araya gelen aileler ve bir grup insan hakları savunucusu böyle bir eylemi başlatma kararı aldılar.
Aslında bu eylemin ev sahibi İnsan Hakları Derneği’ydi. İnsan Hakları Derneği Kayıplar Komisyonu ve Cumartesi Anneleri bir araya gelerek çeşitli görüşmelerden, toplantılardan sonra böyle bir eylem yapmaya karar verdiler. Her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturarak, devlete yakınlarının akıbetini sormaya başladılar. Çok uzun yıllar bu oturma eylemi devam etti. Arada bazı ufak kesintiler olduysa da 2018 yılından bu yana devlet tarafından hiçbir şekilde yapılmasına izin verilmiyor.
Oysaki bu eylem, coğrafyanın en meşru kabul edilmiş sivil itaatsizlik eylemi. Aslında coğrafyamız bir mezarsız ölüler coğrafyası. Çok sayıda kayıp insan var. Cumhuriyet öncesinden bu yana devam eden muhaliflere yönelik ya da farklı kimliklere yönelik bir kaybetme politikası bugüne kadar varlığını devam ettirdi. Ermeni Soykırımı, Dersim Soykırımı, çok sayıda Kürdistan’da yaşanan ihlallerdeki kayıplar, 90’ların gözaltında kayıpları… O kadar çok insanımızı yitirdik ki bu kayıplarla…
Tarihe geri dönüp bakarsak 1915 Ermeni Soykırımı ve 1938 Dersim Soykırımı’nda çok sayıda insan kaybedildi. Bu insanların akıbetleri bugüne kadar açıklanmadı; af dilenmedi, tazmin edilmedi, hiçbir şekilde devlet kendi suçuyla yüzleşmedi.
Gerek soykırımlarda gerek çeşitli katliamlarda, saldırılarda çok sayıda kadın da kaybedildi. Bu kadınların isimlerini bu coğrafyada belki çok insan bilmiyor ama burada bir kez daha anmak istiyorum.
Örneğin 1991 yılında Cizre’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve 18 yıl sonra yol yapım çalışmasında kemikleri bulunan Makbule Öktem’e ne oldu?
Yine 1992 yılında Dersim’de gözaltına alındıktan 8 gün sonra gömülü olarak bulunan Ayten Öztürk’e ne oldu?
1992 yılında Mardin Derik’te 2 kişiyle birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Rıdda Yavuz’a ne oldu?
1993 yılında Hizbullah tarafından Nusaybin’de başına çuval geçirilerek kaçırıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Sıddıka Dal’a ne oldu?
1993 yılında Bitlis Tatvan’da kardeşi Ramazan ile birlikte gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hamide Şarlı’ya ne oldu?
1994 yılında Dersim Mirik mezrasında askeri operasyon sonrası kendilerinden bir daha haber alınamayan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin ve onun üç yaşındaki kızı Dilek Serin’e ne oldu?
1994 yılında İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Lütfiye Kaçar’a ne oldu?
1994 yılında Muş’un Hasköy ilçesinde askeri bir operasyonun ortasında kalan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Gülnaz Tatu ve Kadriye Tatu’ya ne oldu?
1995 yılında Ankara’da gözaltına alınan ve işkence gören bedeni 76 gün sonra Kırıkkale kimsesizler mezarlığında bulunan Ayşenur Şimşek’e ne oldu?
1995 yılında Diyarbakır Bismil’de gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hatice Şimşek’e ne oldu?
1996 yılında Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Şükran Daş’a ne oldu?
1996 yılında eşi Mahmut’la birlikte Diyarbakır’da gözaltına alınan ve daha sonra kimsesizler mezarlığında gömüldüğü anlaşılan ancak hala mezarı bulunamayan Fahriye Mordeniz’e ne oldu?
1998 yılında Çeşme Alaçatı’da 3 arkadaşıyla birlikte gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Neslihan Uslu’ya ne oldu?
1998 yılında Hizbullah tarafından Mersin’de kaçırıldıktan 18 ay sonra domuz bağı ile boğulmuş ve işkence görmüş bedeni Konya Meram’daki bir villanın bodrumunda bulunan Konca Kuriş’e ne oldu?
Gözaltına kaybedilen bu kadınların akıbetleri bugüne kadar açıklanmadı. Ve daha dün birçok operasyondan ve birçok ölümden sorumlu olan JİTEM ana davasında derin devlete bir kez daha beraat kararı verildi.
Bu kaybetme politikasının devam ettirildiğinin en açık göstergesi…