Amedspor’un dünyadaki futbol takımlarından benzerlik gösterdiği takım, kimi farklılıkları olsa da, İspanya’nın Bask bölgesi takımlarından Athletic Bilbao göze çarpıyor. Bir futbol takımından öte, bir şehir ve toplum tarafından sahiplenilmesi serüvenini anlatıyor her maçları. Yasaklamalar, maruz kalınan ayrımcılıklar farklı olsa da büyük çoğunlukla ciddi benzerlikler gösteriyor
Seçim sonrası hepimiz bir taraftan sonuçları değerlendirirken bir taraftan Amedspor’un başarısını konuşur olduk. Sanırım siyasetin kasvetinden biraz da olsa uzaklaşıp başka bir başarıyı konuşmak herkesin hoşuna gitti. Kendi adıma şunu söyleyeyim takım tutmaktan öteye gitmeyen bir futbol takibim olsa da Amedspor ile birkaç adım ileriye taşındı.
İsminden dolayı ırkçı ve ayrımcı saldırıların hedefinde olan Amedspor, böylelikle tüm ülkenin tanıdığı bir spor kulübü halini aldı. Milliyetçi-ırkçı siyasetçisinden tutalım, ırkçı taraftarların sürekli nefret ve saldırılarının hedefindeydi Amedspor. Öyle ki Google taramasıyla takım hakkında çıkan haberlerin içeriğine bakınca, ırkçı saldırı ve taraftarın gözaltı haberlerinin arka arkaya sıralanması hiç şaşırtmadı. Kuşkusuz bu bile çok şeyi anlatıyor.
Amedspor’un dünyadaki futbol takımlarından benzerlik gösterdiği takım, kimi farklılıkları olsa da, İspanya’nın Bask bölgesi takımlarından Athletic Bilbao göze çarpıyor. Bir futbol takımından öte, bir şehir ve toplum tarafından sahiplenilmesi serüvenini anlatıyor her maçları. Yasaklamalar, maruz kalınan ayrımcılıklar farklı olsa da büyük çoğunlukla ciddi benzerlikler gösteriyor. Taraftarsız sahaya çıkma cezalarından tutalım da gittikleri yerlerde yaşadıkları fiziki saldırılar ve linç girişimleri benzer nitelikler taşıyor. Tıpkı ezilen halkların yaşadıklarının benzerlik göstermesi gibi. Tüm bu yaşanılanları göz ardı etmeden, mağduriyetlerin hakkını da teslim ederek bazı meselelere dikkat çekmek istiyorum. Çünkü her maçta herkesin öyle ya da böyle takip ettiği, Amedspor’a bir futboldan fazlası yükleniyor, bir şehrin ve toplumun kimliğinin yansıdığı ve sahiplenildiği anlar yaşanıyor.
Spor, tarihsel olarak toplumsal yaşama hazırlanma, alıştırma ve bir nevi yaşama katma işlevi ve rolü ile ortaya çıkmıştır. Birçok spor dalının ortaya çıkışının altında bireylerin toplumsallaşması ve birlikte keyifli vakit geçirme öyküsü yatar. Esasen kazanmak ve kaybetmek üzerine kurulu değildir. Ne zamanki spor amatörlükten çıkarılıp bir mesleğe dönüştürüldü işte o zaman bir kazanma ve kaybetme, yenme yenilme denklemine sıkıştırıldı. Kitlelerin yakından takip ettiği, devasa gösteri alanlarında rekabet, yenme ve yenilme üzerine kurulu bir olguya dönüştü. Tam da bu noktada spor toplumlara milliyetçilik, cinsiyetçilik ve ırkçılık yüklemenin aracına dönüşmüştür.
Spordaki cinsiyetçilik kuşkusuz her dönem tartışılan ve eleştirilen konulardan biri olmuştur. Yenme ve yenilme üzerine kurulu spor, fiziksel güç ve dayanıklılıkla oluşur ki; bu da sporu bir erkek işi olarak görmeye neden olur. Taraftardaki cinsiyetçi dilden sporcu kadınların maruz kaldıkları cinsiyetçi dil ve yaklaşım, endüstrileşmiş spordan bağımsız değildir. Amedspor’un kadın futbol takımının ve kadın taraftar grubunun pek bilinmemesi bununla ve elbette ki popüler kültür ile doğrudan ilintili olsa gerek.
Mor Barikat kadın taraftar grubu bu alanda özel bir yere sahip. Yola çıkma öyküleri; tribündeki küfre, cinsiyetçi söylemlere ve şiddete engel olmak için başlıyor. Futbolu cinsiyetçi kültürden çıkartmayı hedefleyen bir kadın barikatı! İşte tüm kadınların futbol denince aklına geleni özetliyorlar küfür, cinsiyetçi söylem ve şiddet! Kitleler içerisinde normalleşen cinsiyetçilik hayatın her alanında da normalleşen bir hal alıyor. Mor Barikat grubunun tavrı kuşkusuz ki önemli ama sporda ki cinsiyetçiliğin son bulması için esasen farklı spor dallarında da kadınların katılmasını sağlamak hepimiz açısından önemli. X hesaplarında yazılı olan #İstanbulsözleşmesiYaşatır sloganı da kadın renginin başka bir yansıması.
Her cinsiyetçi zemin aynı zamanda milliyetçilikle de doğru orantılıdır. Amedspor’un yaşadığı linç girişimleri ve saldırılar da kaynağını buradan alır. Kapitalizmin yenmek ve yenilmek denklemine sıkıştırarak gösteri toplumunun en büyük şovuna dönüştürdüğü maçlarda milliyetçilik, ırkçılık kitlelere yön veren en önemli konular oldu. Bu denkleme sıkıştırılan futbol, toplumu uyuşturan bir etki yaratmıştır. Maçlar sonrası karşı takımların taraftarları arasında yaşanan kavga ve gerilimler, yine holiganlaşan taraftarlar cinsiyetçiliğin ve milliyetçiliğin mikro düzleme yansımasıdır. Spor denince de akla sadece futbolun gelmesi ise başka bir sorun alanıdır. Keza, spor tüm toplumsal olaylar gibi çok yönlü ve farklı dalları olan bir alandır. Amedspor’un da sadece futbol takımının olması başka spor dalları ile ilgilenmemesi bu anlamıyla bir talihsizliktir.
Spor toplumsallaşmaya hizmet ederken diğer yandan toplumu eğitme rolüne de sahipti. Günümüzde bu işlevini yitirmiş ve tersinden bir görev üstlenmiş olsa da başka bir spor kültürü yaratmak ve özüne dönüştürmek mümkün. Endüstrileşmiş spor kültürüne karşı toplumsallaşmış bir spor kültürü yaratmak mümkün.
Günlerdir kazanmanın heyecanı ile Amedspor taraftarları her maçı başka bir coşku haliyle izliyor. Bulunamayan biletler, sokaklara kurulan dev ekranlar, stadyumları aşan bir destekçi kitlesinin sahaya kilitlendiği 90 dakika ve maçın sonucuna göre değişen sonraki süreçler işte bu yaşananların tamamını gözden geçirmek ve irdelemek için önemli. Bu süreç toplumu eğiten ve nitelik kazandıran bir süreç mi yoksa bir gösteri süreci mi? Daha da önemlisi bu sahip çıkma süreci toplumsal itirazların ve kimliğini sahiplenmenin dolaylı bir yolu mudur? Elbette ki çoklu dinamizmleri olan bu süreç, özünde bir şehrin ve kimliğin sahiplenmesi olarak başlayan taraftarlık serüveni tam da istenildiği gibi kaba bir takım tarafgirliğine ve toplumsal tepkilerin dolaylı ifade etme zeminine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya. Örgütlendirilmediğinde, muhalif nitelik kazandırılmadığında kaba bir taraftarlık haliyle ve daha kötüsü gösteriye dönüşmüş tepkisizliğin vücut bulmuş haline gelir. Bu süreci bu tehlikelerden arındırmak bir yanıyla Amedspor’un diğer bir yanıyla taraftarların ve destekçilerin çabasıyla mümkün.
Doğru değerlendirilip yön verildiğinde bu süreç, sporun toplumsallaşmasına katkı sunup endüstrileşmiş spora itirazı yükseltip ve sporu öz değerleriyle buluşturabilir. Aksi durumda gösteri toplumunun bir parçası haline gelmiş oluruz. Belli yönleriyle milli duygularla Amedspor’u sahipleniyor olsak da bu toplumsal dinamiği milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı itirazı yükseltmenin toplumsal ağına dönüştürmek için önemli olsa gerek. Bu süreç kuşkusuz futboldan ötesini anlatıyor. O nedenle farklı spor dallarının da gelişmesiyle sporun eğitme ve toplumsallığa hizmet eden özüyle buluşmasının ilk adımları atılmış olur.