Medya her ne kadar egemenlerin tekelinde olsa da yaşamımızdan ayrı düşünülemeyecek bir konumda duruyor. Bu nedenle hem medyanın hem de dijital medya platformlarının bilinçli bir şekilde kullanılması, saydığımız bütün sorunların ortadan kaldırılması için büyük önem taşıyor. Dijital medya platformlarında kadının maruz kaldığı şiddet ve kadının meta haline getirilmesi durumuna karşı, yine bu platformlardan faydalanılarak alternatif çözümler üretmek için çeşitli adımlar atılabilir
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, katliam ve kadının yaşamın her alanından soyutlanması durumu, birçok nedene bağlı. Bu nedenlerden belki de en büyüğü, saydığımız tüm sorunların zeminini yaratan medya. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle de büyük bir bağlantısı olan medyanın, toplumun üzerinde sanılandan daha büyük bir etkisi olduğu tartışılamaz bir gerçek. Peki, medyanın asıl işlevi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körüklemek mi, yoksa bu eşitsizliği ortadan kaldırmak mı? Hâkim medya aracılığıyla toplumun maruz kaldığı her içerik, cinsiyet eşitsizliğini daha uç boyutlara ulaştırırken bunun nedenini sorgulamak ve bu durumu ortadan kaldırmak da kadın odaklı bir bakış açısını gerekli kılıyor.
Kadının köleleştirilmesi üzerine kurulan sistemin medyası
Medyanın dördüncü değil, birinci güç olduğu hakikatini göz önünde bulunduran iktidarlar, rıza üretimini medya üzerinden gerçekleştirirler. Kadının medyadaki yeri ve temsili de yaratılan toplumsal kabullerle alakalı diyebiliriz. Bu durumu yalnızca iktidarların varlığına ve medyanın rıza üretimi konusunda bir araç olarak kullanılmasına indirgeyemeyiz. Kadının toplumdaki ve medyadaki yeri, beş bin yıllık devletli toplumun inşasıyla da ilgili. Beş bin yıllık devletli toplumun temeli, kadının köleleştirilmesine dayanır. Dolayısıyla hem toplumun hem de medyanın erkek aklın hizmetinde olmasının nedeni, kadının köleleştirilmesidir. Kadının köleleştirilmesi sonucu, erkek egemen aklın kurduğu sistemde, iktidarların varlıklarını sürdürebilmesi, toplumda yaratılan cinsiyetçilik, ırkçılık, doğa talanı, nefret ve asimilasyona bağlıdır. Ataerkil sistemin, toplumda karşılık bulması için de iktidarlar birçok araçla bu zihniyetin toplumun zihniyeti haline gelmesini amaçlamıştır. Kuşkusuz iktidarların bu hedeflerini gerçekleştirebilmesi için kullandıkları en güçlü araç, medyadır. Kadının köleleştirilmesi sonucu kurulan bu sistemin, medya aracılığıyla en çok saldırıya maruz bıraktığı kesim de yine kadınlardır.
Denebilir ki tüm toplumlarda kadın ve erkeğe atfedilen roller vardır ve bu roller birçok unsurla gelecek nesillere aktarılmaktadır. Bu aktarıma aracılık eden önemli kurumların en başında yer alan medya, cinsiyetlere yönelik temsillerin kültürel bir unsur olduğunu varsayarak yeniden üretir, dağıtır ve topluma benimsetmeye çalışır. Bu süreç iktidarlardan bağımsız bir süreç değil elbette. Tüm dünyada, iktidar olanın tekelinde olan medya, aslında toplumun değil, erkek egemen iktidarın cinsiyetlere atfettiği rolleri topluma dayatmaktadır. Günümüzde medya tarafından oluşturulan dil, yaratılan içerikler, haberler, diziler, filmler, reklamlar bu anlayışa hizmet eder ve egemenlerin motor gücü olarak karşımıza çıkar.
Medya içerikleri yalnızca eğlence aracı mı?
Medya içeriklerini yalnızca birer eğlence aracı olarak görmek pek de doğru olmayacaktır. Bu içeriklerin yer aldığı bütün platformlar, aynı zamanda toplumsal normların kurulduğu, kimliklerin inşa edildiği ve kültürel değerlerin yeniden üretildiği iletişim platformlarıdır. Toplumun ne durumda olduğu ne yapıp ne yapmaması gerektiği, neyi düşünmesi veya ne üzerine düşünmemesi gerektiği medya aracılığıyla topluma verilir. Bu nedenle medyanın topluma sunduğu her içerik yalnızca eğlence amaçlı veya görsel bir mesele değil, toplumsal bir meseledir ve politiktir. Kadının medyadaki temsili de doğrudan toplumsal cinsiyet eşitliğini ilgilendiren bir sorundur. Çünkü ekranlarda yer alan ve oluşturulan kadın karakterler, dijital medya platformlarında yer alan her içerik, izleyicilerin kadına dair neyi normal ve anormal kabul edeceği üzerine güçlü mesajlar verir. Bu mesajlar, bilindiği üzere kadının, “mağdur”, “kötü”, “güçsüz”, “fedakâr”, “korunması gereken” olduğunu içerir. Bu temsiller Türkiye’de de dünyada da belirli kalıpların dışına çıkmaz. Erkek egemen zihniyetin hizmetinde olan medyada kadın, ya toplumda “normal” karşılanmasının istendiği ilişkilerin ve “aşkların” ya da bir erkeğin hikayesinin nesnesi konumundadır. Bunun karşısında medyadaki erkek ise her hikâyenin öznesi, kadının “kurtarıcısı”, fail olduğu halde çeşitli güzellemelerle gizlenen ve asıl gücün sahibidir.
Özetle medyanın topluma sunduğu kadın ve erkek temsili, iktidarların toplumda yaratmaya çalıştığı kadın ve erkektir. Söz konusu durum, dijital medya platformlarında daha da önüne geçilmesi zor bir hal alır.
Dijital medyada tüketim nesnesi olan kadın ve algoritmik önyargı
Dijital medya, sistemin medya ve kadının temsiliyle ilişkisini daha karmaşık ve yoğun bir şekilde ortaya koyar. Bireyleri ve toplumu tahakküm altına alan, özneleşmeyi engelleyen ve yabancılaşmayı körükleyen erkek egemen sistemde dijital medya, bu mekanizmaların hem hızlandırıcısı hem de yeni bir sahasıdır. Dijital medya, kadınların temsili üzerinden erkek egemen sistemin modern bir yansıması olarak işler. Kadınlar bu platformlarda özellikle görsel içeriklerde, (Instagram, TikTok, X, YouTube gibi) sıklıkla cinsel bir obje ya da tüketim nesnesi olarak sunulur. Son zamanlarda karşımıza çıkan “Influencer” kavramı, kadınların bedenlerini ve yaşam tarzlarını idealize edilmiş bir şekilde sergilemeye zorlar. Örneğin, “mükemmel vücut” ya da “kusursuz anne” gibi imajlar, kadınları belirli kalıplara hapseder ve özneleşme süreçlerini kısıtlar. Öte yandan dijital medyada son zamanlarda kurbanlaştırma ve linç de oldukça artmış durumdadır. Kadınlar, özellikle iktidarın belirlediği ve medya aracılığıyla oluşturduğu toplumsal normlara uymadıklarında dijital bir şiddete maruz bırakılır. Bu durum, erkek egemen sistemin kadınları “ahlaksız” ya da “suçlu” olarak “damgalama” mekanizmasının dijital alandaki tezahürüdür. Tüm bunların yanı sıra dijital medyada algoritmik önyargı da söz konusudur. Dijital medya platformlarının algoritmaları, popüler olan içerikleri öne çıkarır. Bu içerikler genellikle cinsiyetçi, stereotipik veya sansasyonel içeriklerin (özellikle kadın bedeninin metalaştırıldığı reklam veya içerikler) daha fazla görünürlük kazanmasına neden olur. Algoritmalar, sistemin kadınları nesneleştiren anlatısını otomatik olarak yayar.
Tüketilen içerikler ve toplumsal sorunlar
Diğer yandan dijital medyada kadın, tüketim kültürünün bir aracı olarak hedef alınır. Yaratılan “ideal kadın” imajının sağlanması için üretilen ürünler, moda trendleri, bu imajı dayatarak kadınları kendi bedenlerinden ve kimliklerinden uzaklaştırmayı hedefler. Bu, erkek egemen sistemin kadını yabancılaştırma sürecinin bir parçasıdır. Bütün bunlarla birlikte nedeni olunan erkek şiddeti de görünmez kılınır ve kadına yönelik şiddet, dijital medyada yüzeyselleştirilir. Kadın katliamlarının artmasında büyük bir payı olan medya, medyada kullanılan dil ve oluşturulan içerikler sonucunda yaşanan bir kadın katliamı ve bu katliama dair yapılan haber, dijital medyada kısa süreli bir öfke dalgası yaratır ancak derinlemesine tartışılmadan unutulur. Bu, hakikati çarpıtma ve toplumsal sorunları önemsizleştirme yöntemine hizmet eden medyanın eseridir. Toplumsal sorunların hiçbiri, her gün hızlıca tükettiğimiz içeriklerden bağımsız değil. Geçmişten günümüze hem geleneksel medya içerisinde hem de yeni medya içerisinde sürdürülen cinsiyetçi söylemler, içerikler, haberler ve programlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da uç noktalara taşıyor. Bu içeriklere maruz bırakılan, dijital medya platformlarında yaşamın her alanına dair içerikleri tüketen toplum da maruz kaldığını yaşamına uygularken gün geçtikçe artan erkek şiddeti de normalleştiriliyor. Ancak bu platformları, iktidarın rıza üretimine bırakmamak gerekiyor.
Cinsiyetçiliğe karşı kadın odaklı içerik üretimi
Medya her ne kadar egemenlerin tekelinde olsa da yaşamımızdan ayrı düşünülemeyecek bir konumda duruyor. Bu nedenle hem medyanın hem de dijital medya platformlarının bilinçli bir şekilde kullanılması, saydığımız bütün sorunların ortadan kaldırılması için büyük önem taşıyor. Dijital medya platformlarında kadının maruz kaldığı şiddet ve kadının meta haline getirilmesi durumuna karşı, yine bu platformlardan faydalanılarak alternatif çözümler üretmek için çeşitli adımlar atılabilir. Medya okuryazarlığının geliştirilmesi bu konuda önemli bir araçtır. Toplumun medya okuryazarlığı eğitimleri alması, bu platformlarda karşılaştıkları içeriklerin doğruluğunu sorgulamaları, stereotipleri ve cinsiyet temelli önyargıları fark etmeleri sağlanabilir. Yine kadınlara yönelik olumsuz temsillerin (örneğin, cinsiyetçi reklamlar veya klişeler) analiz edilmesi ve bu içeriklerin nasıl manipülatif olabileceği konusunda farkındalık yaratılabilir. Bu alternatiflerden belki de en önemlisi kadın odaklı içerik üretimidir. Nasıl ki yapılan haberlerde hak odaklı haberciliğin geliştirilmesi ve kullanılması gerekiyorsa, dijital medya platformlarında da kadın odaklı içerik üretiminin artırılması gerekir.
Kısacası kadınlar, yaşamın her alanında erkek egemen sisteme karşı verdikleri mücadeleyi, dijital ortamda da veriyor. Kadının köleleştirilmesi üzerine kurulan erkek egemen sistemin varlığını korumak için kullanılan medyaya karşı, hak odaklı ve kadın odaklı içeriklerin artırılması için verilen mücadelenin büyütülmesi ve kadın bakış açısının yaşamın her alanında olduğu gibi dijital alanda da var edilmesi, kadın kırımının önüne geçilmesi noktasında büyük önem taşıyor.