Çağrı merkezlerinde, yüzde 70'i kadın yüzbinlerce genç çalışıyor. Günde ortalama 11 saat çalışıyor, oturmaktan kaynaklı kas iskelet sistemlerinde bozukluk, kulaklık taktıkları için işitme kaybı, sürekli monitörde olan gözlerde görme kaybı yaşıyorlar
Çağın modern çalışma iş kollarından çağrı merkezleri tam anlamıyla köleci bir yaşam ve ne duyan var ne gören. Üstelik siyaset, mafya hesaplaşırken, derinleşen yoksulluk ve ekonomik krizin faturasını milyonlar ödemeye devam ediyor. İşsizlik oranı gün geçtikçe tırmanıyor, işsizlik artıkça sömürü biçimleri de katmerleşerek artıyor.
Hemen hemen hayatımızın her alanına giren çağrı merkezleriyle her birimiz en az günde bir kez aranıyor, ısrarla bir pazarlama çabasıyla, mobbingi ile karşı karşıya kalıyoruz. İşte o çağrı merkezlerinde, büyük çoğunluğu üniversite mezunu ve yüzde 70'i de kadın olan yüzbinlerce genç çalışıyor.
Her biri günde ortalama 11 saat çalışıyor, en az 170 görüşme yapıyor, oturmaktan kaynaklı kas iskelet sistemlerinde bozukluk oluşuyor, 11 saat kulaklık taktıkları için işitme kaybı, sürekli monitörde olan gözlerde görme kaybı yaşıyorlar. Kısacası genç yaşta ağrılı bir beden taşıyorlar.
Gençlerin, erken yaşta bu kadar çok hastalık biriktirdiği bu iş kolu, 2013 yılında tehlikeli işler kapsamına alınırken 2017'de yapılan düzenlemeyle 'az riskli' kapsamına alındı. Oysa dünyada çağrı merkezlerini tehlikeli iş kollarından görülüyor.
Yaptıkları işin bir de psikolojik boyutu var; aradıkları her müşterinin hakaret ve küfrüne uğrayıp telefonlar kapatılıyor. Arayan müşterilerin yüzde 70'i faturaların yüksek gelişi, haksız kesintilerin acısını da çalışanlardan çıkarıyor, küfür-hakarete bir de beddua ekliyor.
Çalıştıkları ortamlar hem görüntülü izleme, hem de ses dinleme sistemleri ile biri bizi gözetliyor oyunu gibi, beden hareketleri bile ağır mobbing altında, bunun başka bir adı ise taciz!
Fazla mesai yapıyor, bayram günlerinde çalışıyorlar, ücretler ödenmiyor, genelde asgari ücretle maaş alıyorlar, kıdemli olanlara asgari ücretin az üstünde cüzi zam elden veriliyor. Çoğu çalışana "performansın düşük" veya "kotayı doldurmadın" denilip yemek mollaları kullandırılmıyor.
Bu sistemde çalışanların önemli bir oranına senelik izin tamamlatılmaz, tazminat vs. hakları ödenmemek için sürekli sirkülasyon yaşanır. Bir yılını tamamlayanlara da tazminat vermemek için bir suç isnat edilir.
Malum işten çıkarma yasağı var, ama en çok işten atılma da bu süreçte yaşandı. Çünkü işverenlere 'işten çıkaracaksan tazminatsız at' denilerek göz kırpılmıştı, birçok kötü niyetli işveren de bu imkânı tepe tepe kullandı. 200 bin üzerinde işçi, 50 bini kadın tazminatsız işten atıldı, işsiz ve gelirsiz kaldılar. Tazminatsız işten atılma yönteminin en çok uygulandığı çağrı merkezlerinde, işverenler yeni bir uygulama başlatmışlar. Aradığınız çağrı merkezi şikâyet veya talebinizi dinlerken, bir de sizden ankete katılıp sorulacak sorulara puan vermenizi istiyor.
Bir hafta önce elektrik kesintisi için aradığım Boğaziçi Elektrik operatörü ankete katılanlara; müşteri temsilcimizin ilgisinden memnun kaldınız mı? Müşteri temsilcimizin verdiği bilgiyi yeterli buldunuz mu? sorularına1-5 arası puan vermenizi istiyor.
Bu iki soruya verilecek düşük puanlar işverenin işçiyi tazminatsız işten atmak için kozu olacak. Çağrı merkezlerinde durum vahim; örgütsüz kuralsız çalışma, taciz ve baskı var. Tazminat ödememek için yılı tamamlanmadan işten çıkarılan, ya da çoğu kez oluşturulan baskı cana tak edince kendisi işi bırakmak zorunda kalan çoğu kadın binlerce genç, işini de gelirini de kaybedip çalışma yaşamından koparılıyor.
Çağrı merkezlerinden arayan gençlere kızmayalım, bağırıp hakaret etmeyelim. Hatta haklarını hatırlatalım ve hak arama mücadelesine teşvik edelim, dayanışma dileklerimizi iletelim. Yüksek puan verelim, işverene asla onları işten çıkaracak koz vermeyelim. Bir zahmet sendikalar siz de sömürünün diz boyu yaşandığı bu alanla ilgilenin, milyonlarca gencin geleceğini örgütlü mücadeleyle kurtarmasına ön ayak olun.