Katiller ellerindeki kana rağmen insan içine çıkmaya utanmayıp halen katlettiklerini tehditlere devam ederken, katliam mağdurlarının Maraş’ta her sene acılarını anması bile yasaklanır. Bu anlamda Alevi katliamları içerisinde Maraş Katliamı halen anması halka açık bir şekilde yapılamayan ve valilik tarafından her yıl yasak ilan edilen tek katliamdır
Maraş Katliamı, insanlık tarihine geçen en ağır kıyımlardan birisidir. Bu katliam Maraş’ta Çiçek Sineması’nın solcular tarafından bombalandığına dair yalan haberlerin yayılmasından sonra biri Alevi iki solcu öğretmenin katledilmesiyle başlar ve bir hafta boyunca devam eder. Sonrasında olaylar hızla gelişir. 1978 yılının 19-26 Aralık tarihleri arasında yaşananlar tarihe unutulmaz bir kara leke olarak geçmiştir. Önce Alevilerin evleri işaretlenir, faşist güruhlar insanları sivil, masum, çocuk demeden türlü işkencelerden ve katliamdan geçirirler. IŞİD’in günümüzdeki katliamlarının tamamen benzeri yıllar önce Maraş’ta Aleviler üzerinde gerçekleşir.
Katliamı meşru göstermek ve halkı katliama motive edebilmek için “Kızılbaş kafirler namaz kılmaz, oruç tutmaz, hacca gitmezler. Namusları ve ganimetleri helal, bunları öldürenler cennete gider” yaygarası yapılmıştır. 22 Aralık 1978 tarihinde Bağlarbaşı imamı Mustafa Yıldız cuma hutbesinde vaaz verir ve şöyle der: “sadece oruç ve namazla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır. Çevremizde bulunan Alevi, Sünni imansızlar temizlenmelidir.” Camiden çıkan topluluk, daha önceden işaretledikleri Alevilere ait evlere yönelerek en vahşi katliamları yapar. Evlerden dışarı çıksınlar diye evler ateşe verilir.
Bu örgütlü zulmün sonunda 111 kişinin hayatını kaybettiğini resmi rakamlarla açıkladılar. Fakat biliyoruz ki bu sayı çok daha fazladır. Binlercesi de yaralanmıştır. Alevilere ait evler, iş yerleri yağmalanmıştır. Maraş katliamından sonra hayatta kalabilen Aleviler önemli oranda şehri terk ederken yereldeki sermaye de yağmacıların lehine el değiştirmiştir.
Bir haftanın sonunda sıkıyönetim ilan edildi. Sanıkların yargılanması 1988 yılına kadar sürdü, mahkemelerin sonunda birçok fail beraat etti. Kalanlar hafif cezalarla atlattılar. Bu süreçte katliam mağdurlarının avukatlarından üç kişi faili meçhul cinayete kurban gitti.
Maraş katliamının dava süreci ise başlı başına ele alınması gereken bir skandallar silsilesidir. 804 sanıklı davada 29’u ölüm cezası, 7’si müebbet hapis cezası, 7’si 15-24 yıl, 259’u 5-10 yıl, 26’sı 1-5 yılları arasında hapis cezasına çarptırılmasına rağmen 1991 yılında çıkarılan ‘Terörle Mücadele Yasası’ nedeniyle katilliği tescillenenler dahil tüm sanıklar serbest bırakılmıştır.
Maraş Katliamı Davasında yargılanan 804 sanıktan 54’ü kadın. Bunlardan 36 kadın sanık yeterli delil bulunmadığından ya da tek tanığın ifadesi ile suçlandığından beraat etmiştir. Firari 68 sanıktan iki firari kadın sanık bulunup sorgulanamadığından davadan tefrik etmiştir. Dokuz kadın sanık hakkında 6 yıl ağır hapis, dört kadın sanık hakkında ise 2 yıl hapis ve 50 TL para cezası verilir. Bu nasıl bir nefret nasıl bir öfke ki, katliama katılanlar; konu komşu, aynı çeşmeden su içenler, lokmasını paylaşanlar, birbirine selam verenler nasıl oluyor da bu cinayetlere ortak oluyorlar akıl almaz bir şey …
Maraş Katliamında yaşamını yitiren 111 kişiden 17’si kadın. Katledilenlerin büyük bir kısmı belediyenin Şeyh Adil Mezarlığı’na isimsiz olarak toplu gömülmüştür. Katledilen 17 kadının isimleri şöyledir: Güllü Ergönül, Fatma Baz, Zeynep Aydoğan, Döndü Ünver, Zühre Ünver, Kezban Usta, Hatice Yılmaz, Gülsen Un, Hatice Görür, Gülsüm Akırmak, Zeynep Nergiz, Sebahat İşbilir, Elif Balta, Esma Suna, Fidan Suna, Fatma Bilmez ve Cennet Çimen.
Bu katliamın özneleri arasında maalesef pek çok kadın da mevcuttur. Kimi sanık, kimi tanık, kimi mağdur kimi de katliam mağdurlarının koruyucusu, kalkanı olmuş kadınlardır. Katliam sırasında saldırganlara “Aha bu ev de Alevi, sağ koymayın öldürün” diyerek saldırgan gruba rehberlik yapan ya da saldırıya uğramış komşularının evini talan eden, saldırganlara evlerinden satır getiren, tenekelerle gaz taşıyan kadınları da görüyoruz. “Öldürecekseniz ikimizi aynı anda öldürün” diye kocasının üzerine atlayan, “Beni öldürün ama çocuklarıma dokunmayın” diye katillere yalvaran ancak hunharca katledilen kadınları da…
Maraş katliamı esnasında Ümmühan Doğan’ın eşine söylediği şu cümlesi aslında bize çok şeyi anlatıyor: “Onların eline bırakma, beni sen öldür.” Fatma Bilmez gibi evlatlarını canilerin eline vermemek için onlara sarılarak “Beni öldürmeden çocuklarımı alamazsınız...” deyip, kendisini siper ettiği oğulların üstünde çivili tahtaların darbeleriyle hunharca katledilen kadınları da…
Yazar Özcan Öğüt Pirha’ya verdiği röportajda Maraş katliamı ile ilgili şu sözleri söyler: “Yobazlar bir kere layık gördüler mi size cehennemi, o iş asla ahirete kalmaz… Ki zaten o günler Maraş’ta yaşananlar bir cehennem provasından başka bir şey olamaz! Maraş’ta insanlık, merhamet ve vicdan gibi kavramlar üzerinde övgüye mazhar ne varsa çırılçıplak soyunup, âdemden bu yana sanki hiç yokmuşçasına susar! Yobazlar içlerindeki kin tohumlarını kusar! Artık solunacak bir nefesi kalmayan mazlumların bedeni zalimlerin gölgesine pusar! Geriye kalanlar ise; sadece tarumar olan hayatların, son bulan umutların ve yitirilen canların ardından kopan ağıtlar ve kulaklarda çınlayan zılgıtlardır. Şanı kahraman, bahtı kara Maraş’ta, yüreklerden hiç çıkamayan o sessiz çığlıkların tüyler ürperten esintisi canlarda her dem diri kalmaya mahkûmdur…”
Katliamdan sonra katilliği tescillenmesine rağmen dava sürecinden sonra tamamı salıverilen faşist caniler elini kolunu sallayarak şehirde yaşamaya devam ederler. Düne kadar arkadaşı, komşusu olanların bir anda celladına dönmesini sağlayan, sıradan insanları canileştiren ve yağmacı yapan zihniyetin sorumlusu kimdir? Bunları sorgulamadan bu memleket iflah olabilir mi
Ökkeş Kenger (Şendiller) gibi bu katliamın bir numaralı sanıkları dahil katliamda rol alan katilerin birçoğu devlette önemli makamlarla onurlandırılır. Katiller ellerindeki kana rağmen insan içine çıkmaya utanmayıp halen katlettiklerini tehditlere devam ederken, katliam mağdurlarının Maraş’ta her sene acılarını anması bile yasaklanır. Bu anlamda Alevi katliamları içerisinde Maraş Katliamı halen anması halka açık bir şekilde yapılamayan ve valilik tarafından her yıl yasak ilan edilen tek katliamdır. Gerekçesi ise katliamda olduğu gibi benzeri provokasyonların tekrarlanma riskidir… Çünkü artık tamamen muktedir olan katleden zihniyetin halen katletme potansiyeli olduğunun gayet bilincindedirler… Tabii bununla 12 Eylül askeri darbesinin hazırlandığını sonraki senaryoda anlamış olduk…
Bu katliamlarla yüzleşilmedikçe, demokratikleşmedikçe Dersim, Maraş, Roboski gibi katliamlar yaşanacaktır. Bugün Suriye’de Rojava’da hayata geçirilmeye çalışılan da budur. Güçlü bir mücadele vermezsek daha nice katliamların üstü örtülecek, muktedirler bizlere anmaları bile çok görecekler.