Cinsler arası eşitsizlik politikası milyonlarca kadını istihdamdan uzaklaştırdı. 11 ayda işini kaybeden kadın oranı % 45,3 oldu. Çalışmayan kadın sayısı bir yılda 5 kat arttı. Kadın katliamları iş yerlerinde de devam etti; yaşamını yitiren 2032 emekçiden 111'i kadındı
Salgın, ekonomik çöküş, işsizlik, yoksulluk ve şiddet Türkiye halklarında derin tahribat yaratırken 10 Aralık insan hakları günü mü?
Elbette ki; dünyanın var oluşundan günümüze insanlık tarihi çok burhanlar ve hak ihlalleri yaşadı. Otoriterler zaman zaman yaratmış oldukları tahribatları tedavi etmek, toplumlarda bir rahatlama sağlamak için adımlar da attı. İnsan Hakları Günü de 2. Dünya savaşı sonrasında, ağır hak ihlalleri başta olmak üzere ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçiliğe karşı mücadele amacıyla İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni 10 Aralık 1948 yılında kabul edip, tüm dünyada bireylerin hak ve özgürlüklerinin geliştirmesi için imza verip taraf olan ülkelerde kutlanır oldu.
72 yıldır kutlanan 10 Aralık İnsan Hakları Günü, Türkiye'de ise çok uzun yıllardır başta insan hakları örgütleri olmak üzere bir haftayı kapsayan ve yıl içinde yaşanan hak ihlallerinin raporlarının kamuoyuyla paylaşıldığı, günün önem ve anlamının çeşitli etkinliklerle duyurulduğu gün olmuştur.
Bu yılki etkinlik ve açıklanan raporlar salgının gölgesinde kaldı. Böylece hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yılın bilançosu daha az duyuldu.
Uğursuz yıl ilan edilen 2020'de hak ihlalleri zirve yaptı ve ihlallere karşı çıkanlar da çok ağır bedeller ödedi, ödemeye de devam ediyorlar.
Başta halk iradesiyle seçilen belediye eşbaşkanları, vekiller ve öncelikle kadınlar gözaltına alınıp cezaevlerine konuldu. Sesini yükselten, muhalif olan her kesimi susturmaya çalışan iktidar en çok da böylesi bir süreçte mücadeleden bir adım geri durmayan kadınları hedef aldı; baskı politikalarının merkezine kadınları koydu.
Kadınlara karşı tam bir kırım politikası uygulandı
Kadınlar üzerinde tahakkümün tırmandığı, erkek egemen politikanın yarattığı şiddet ortamından beslenen erkekler 11 ayda 430 kadını katletti. 18 yıl içinde tam tamına 7 bin 500 kadın öldürüldü. Kadını koruyan İstanbul Sözleşmesi'ne çekince koyma girişimi ve 6284 sayılı kanunu uygulamamak, keza işyerinde, çalışma yaşamında taciz ve şiddetin önlenmesi için ILO'nun 190 sayılı sözleşmesinin bertaraf edilmesinin temel amacı da şiddet kültürü ve iktidarını yerleşikleştirmedir.
Savaş ve yandaşı beslemenin sonucu yaratılan ekonomik kriz ve salgının faturası da yine kadına ödettiriliyor. Cinsler arası eşitsizlik politikası milyonlarca kadını istihdamdan uzaklaştırdı. Son 11 ayda işini kaybeden kadın oranı % 45,3 oldu. Çalışmayan kadın sayısı bir yılda 5 kat arttı. İşsizlik de kadınlaştı. Su süreçte çalışan kadınlar da pandeminin kol gezdiği işler yapıyor.
Başta sağlık emekçileri olmak üzere canları pahasına ucuz, kuralsız, sevdiklerinden uzak, moralsiz, tedirgin çalıştırılırken yaşamlarını yitirdiler. Şiddete uğrayıp darp edildiler, oturdukları evlerden çıkartıldılar ve kiralık ev bulamadılar.
Seslerini duyurmak için yaptıkları basın açıklamaları güvenlik güçlerince engellendi ve tartaklandılar. Zorunlu işler olan market, AVM gibi hizmet sektöründe çalışan çoğu kadın Covid-19 belasından nasiplendiler, virüsü sevdikleri hane halkına taşıma mecburiyetinde kaldılar; hem kendileri hem de sevdikleri yaşamını yitirdi.
Ev hizmetlerinde çalışan yoksul kadınlar bu süreçte işini kaybetti ve yoksulluğun pençesinde akşam pazar yerlerinde atıkları toplayarak çocuklarını doyurmaya çalışıyorlar.
Salgının azalması için pozitif vakaların karantina sürecini en az 14 gün olmasını öneren bilimsel açıklamalara kulak tıkandı, patronlar kulisinin belirttiği kısa süreler dikkate alınıyor. Toplu işyerlerinde harıl harıl çalıştırılan işçiler ve aile bireyleri salgına kurban veriliyor.
Kadın katliamları iş yerlerinde de devam etti. Amansız kâr hırsı uğruna işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucu iş cinayetleri her gün artıyor; son 11 ayda yaşamını yitiren 2032 emekçiden 111'i kadındı.
Yaşadığımız şiddet ve eşitsizlik türleri uluslararası araştırmalara da not olarak düşmüş durumda. Küresel cinsiyet eşitsizliği raporunda 2020 yılında Türkiye şiddet ve hak ihlalleri sıralamasında 153 ülke arasında 130. sırada yer alıyor.
Bütün bu ihlallere ve zor koşullara rağmen azimle mücadele ören kadınlar da var; Vestel, Sinbo ve diğer işçi direnişlerinin öncüsü kadınlar var. Tacizi, tecavüzü, her türlü şiddeti ve sömürüyü, baskıyı teşhir eden omuz omuza "kadın kadının yurdudur" deyip dönülmez yola giren Türkiyeli kadın hareketi var.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin yaşamın her alanında inşa edildiği gün ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ndeki hak ve özgürlüklere kavuşulduğu gün İnsan Hakları günü olacak ve o zaman kutlanacaktır.