25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne sayılı günler kaldı. Kadın örgütleri hazırlıklarına günler öncesinden başladı bile. Peki, bu 25 Kasım’da kadınların eylemleri, talepleri ve sloganları ne olacak? Farklı çevrelerden kadınlar Yeni Yaşam Kadın Eki’ne anlattı
Kadınlar açısından bu yıl önceki yıllara oranla çok daha zorlu geçti. Özellikle de Çin’den yayılan koronavirüs salgınında, iktidarın işverenlerden yana tutumu ve cinsiyetçi politikalarıyla kadınların iş yükü daha da arttı. Evdeki hijyenden çocuk ve yaşlı bakımına, ev işlerinden hane halkını doyurmaya dek tüm işler kadına yüklendi. Yanı sıra kadınlar sıkıştırıldıkları evlerde erkek şiddetiyle her zamankinden daha fazla yüz yüze bırakıldı. Tıpkı ekonomik kriz dönemlerinde olduğu gibi yine ilk işten çıkarılan kesim de yine kadınlar oldu. Koronavirüs salgını bahanesiyle iyice yükselen bu yıkıcı, cinsiyetçi ve ırkçı politikalara karşı kadınlar da susmadı. Salgın sırasında da kadınlar sokaklara çıkarak maskelerini takıp, “Korona erkeklikten çok daha tehlikeli” dediler.
25 Kasım’a da sayılı günler kaldı. Bu ayın ilk haftasından itibaren sokaklara çıkmaya başlayan kadınlar, 25 Kasım finaline hazırlanıyor. Her gün ortalama 3 kadının katledildiği Türkiye’de hem Kürt kentlerinde hem de batıda mücadele veren kadın örgütleri, 25 Kasım’a yönelik çalışmalarını ve taleplerini Yeni Yaşam Kadın Eki’ne anlattı.
Hevsel Bahçeleri’ne büyük yürüyüş
İlk olarak konuştuğumuz Rosa Kadın Derneği, Diyarbakır’da faaliyet göstermesine rağmen Türkiye’nin her yerinden kadınların başvurduğu bir adres. Bu nedenle bölgede Özgür Kadın Hareketi (TJA) ile birlikte iktidarın en fazla hedef aldığı kadın kurumlarından da biri.
Geçtiğimiz aylarda gözaltına alınarak tutuklanan ve 4 ay cezaevinde kalan Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya ile kadınlara yönelen baskıyı, şiddeti ve 25 Kasım planlamalarını konuştuk;
* Rosa Kadın Derneği bu yıl en çok hedef alınan kadın kurumlarından biri oldu. Gözaltına alınıp tutuklandınız. Neye bağlıyorsunuz bu saldırıları?
Şöyle ifade edeyim; 2016 yılında ilan edilen OHAL döneminde gerçekleştirilen politikalar, belediyelere kayyum atanması ve kadın kurumlarının kapatılma süreci bölgede yok edici bir etki yarattı. OHAL’le birlikte kadına dönük yaratılmış alanların hepsi yok oldu. Bu süreçle birlikte kadına yönelik şiddette de müthiş bir artış yaşandı. Savaş söylemi eşliğinde cinsiyetçi, ayrımcı ve militarist politikalar başladı. İşte biz böyle bir dönemde, OHAL kalkar kalkmaz 2018’de kurduk Rosa’yı. Kurduktan hemen sonra da şunu çok net gördük, bu çok büyük bir ihtiyaçmış. Çünkü yok edilen bir sivil toplum ve bir kadın alanı vardı. Rosa Kadın Derneği’ni kurar kurmaz da çok hızlı bir şekilde kadınlardan başvuru almaya başladık. Batıda ve bölgede kadın platformları, örgütleri ve ağlarıyla örgütlenerek güçlendik. Özellikle de pandemi sürecinde Türkiye kadın hareketleriyle online toplantılar yaptık, kararlar aldık ve bu bizi çok daha güçlendirdi. Tam da bu nedenle Rosa olarak baskıya ve saldırıya uğradığımızı düşünüyorum. Yükselen kadın gücünün ve örgütlenmenin hemen yok edilmesi gerektiğini düşündüler çünkü. Ama sindirmeye yönelik bu baskıcı politikaların kadınları mücadeleden alıkoyamayacağını bilmeleri gerekirdi.
* 25 Kasım için Kürt kentlerinde kadınlar ilk haftadan itibaren alanlara çıktılar. Bölgede hangi sorunlar öne çıkıyor bu süreçte?
Sokaklarda, mahalle ve sitelerde kadınlarla bir araya geliyor, şiddete karşı neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Onlarla aynı dilde aynı ruhla haykırıyoruz sorunlarımızı. Bir günde 3 kadın öldürüldü farklı kentlerde ve gerçekten artık psikolojik anlamda da çok zorluyor bizi. Artık tahammül edemiyoruz tek bir kadının dahi öldürülmesine. Nafaka gaspı, İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması, şiddet, taciz ve tecavüzler… Yanı sıra kentlerimizde kendi özgün sorunlarımız da var. Devletin bölgeye özel ürettiği şiddet türleri, özel savaş politikası dediğimiz uygulamalar var. Kadınların intihara sürüklenmesi, çocukların her gün uyuşturucu ile karşı karşıya olması ve bunun çok hızlı yayılması en önemli sorunlarımızdan. Uyuşturucu kullanımı bölgede 8 yaşına düşmüş durumda. Toplumu itaat etmeye farklı yöntemlerle, yozlaştırmaya çalışarak zorluyorlar.
Artık mesele bizim için erkek şiddeti değil bir genocide yani bir soykırım. Kadınların sistematik olarak biat ettirilmesi, kimliksizleştirilmesi üzerinden yürütülen bir politika ile karşı karşıyayız. O nedenle daha farklı yöntemlerle, daha fazla sokaklarda, kadınlarla bire bir temas ederek yapıyoruz çalışmalarımızı.
* 25 Kasım’ın finali için nasıl planlamalar yaptınız?
25 Kasım'da büyük bir yürüyüşümüz olacak Amed’de. Diğer kentlerde de olacak. Ayrıca 25 Kasım’da bir de rapor açıklayacağız. Rosa'yı kurduğumuz süreçte öncülüğünü yaparak oluşturduğumuz Şiddetle Mücadele Ağı var. İçerisinde Diyarbakır Barosu Kadın Merkezi, İHD Kadın Komisyonu gibi kurumlar yer alıyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili bir yıllık bir rapor paylaşacağız. Raporu İstanbul Sözleşmesi'nin bazı maddelerine göndermelerle hazırladık.
* 25 Kasım yürüyüşünüz ile ana sloganınızla ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
25 Kasım’da Amed’deki yürüyüşümüz için devletin resmi kurumlarıyla görüştük. Yürüyüşü HDP Kadın Meclisi, HDK, TJA ve bölgedeki tüm kadın kurumlarıyla birlikte gerçekleştireceğiz. Yürüyüşümüzü Hevsel Bahçeleri’ne yapacağız. Bunun temel olarak iki ana içeriği var. Kürdistan’da kadına yönelik şiddet, özel savaş politikalarının yanı sıra orman yangınlarına, doğamızın ve kültürel değerlerimizin yok edilmesine karşı da bir vurgu yapmak istiyoruz.
Ana sloganımız ise TJA kampanyasında kullandığı ‘Em xwe diparezin’ sloganı olacak. Ayrıca özsavunmayı da vurgulayacağız eylemimizde. Özsavunmadan kastımız da sadece fiziksel değil, çok geniş bir kapsamı var. Bunun en önemli ayağı da örgütlü olmak. Tabii yanında farklı birçok soruna da dikkat çekeceğiz. İstanbul Sözleşmesi de bunlardan biri.
25 Kasım Kadın Platformu: Direniş maskelerimizle Kadıköy’deyiz
Kadınların 25 Kasım’a yönelik eylem, etkinlik ve taleplerini öğrenmek adına ikinci durağımız İstanbul’daki 25 Kasım Kadın Platformu oldu. Birçok kadın kurumu, örgütü, ağı ve LGBTİ+ların yer aldığı 25 Kasım Kadın Platformu, sorularımızı yanıtladı
* 25 Kasım Kadın Platformu olarak bu yılki hazırlıklarınızı öğrenebilir miyiz?
Bu yıl 25 Kasım’a olağanüstü koşullarda hazırlanıyoruz. Bir yandan pandemi bir yandan devlet şiddetinin yarattığı bir ortamda örgütlenmeye çalışıyoruz. Haftalardır 25 Kasım’la ilgili tartışmalar yürütüp hazırlık yapıyoruz. Hedefimiz koşulları da göz önünde bulundurarak sokağı önceleyen, gerek pandemi koşulları gerekse de devlet şiddetine karşı kadınların taleplerini ifade imkanı yaratacak kitlesel bir eylemi örgütlemek. Bu temelde sosyal medyadan çağrılarımızı yapıp, 25 Kasım Kadın Platformu olarak çıkacak bildirilerimizi kent merkezlerinde dağıtmak, ilçe ilçe duyurularımızı ve sözümüzü yaygınlaştırmak istiyoruz. Platform olarak bu yıl direnişimizin maskelerini takıp, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması ve katledilen tüm kadınlar için, birbirimiz için, 25 Kasım Saat 19.30 da Kadıköy'de olacağız.
* Bu yıl kadınların hangi talepleri daha çok öne çıkacak?
AKP iktidarının kadın düşmanı politikaları kadınların etrafını kuşattı. Bizler de sesimizi, sözümüzü ve mücadelemizi daha da büyütüyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından, Arjantin’den İran’a, Hindistan’dan Polonya’ya kadınlar emekleri, bedenleri ve yaşamları için mücadele ediyor. Adını koymak lazım: Kadın katliamı var. Bu katliam devlet eliyle kadınların yaşamlarını alarak yapılıyor. Bir erkek işbirliği gerçekleşiyor. Erkek vuruyor, yargı cezasız bırakıyor, polis İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamıyor, kadın katillerini devlet koruyor. Yıllarca erkek şiddeti kamusal alandan özel alana bir denetim aracı olarak kullanıldı. AKP iktidarı ile birlikte erkek şiddeti bir yönetim biçimi halini aldı. Kadın düşmanlığına, homofobiye, transfobiye, çocuk istismarına, savaşa, tacize, tecavüze, kadın-erkek eşitsizliğine, her türlü ayrımcılığa, erkek-devlet şiddetine karşı 25 Kasım’da Sokaklarda olacağız.
* 25 Kasım haftasında nasıl etkinlikler planladınız ve öne çıkan sloganlarınız ne olacak?
Kadına yönelik şiddet, cinayet, İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması, taciz, tecavüz, çocuk istismarı, savaş politikaları gibi içeriklerle çeşitli videolar, bildiri dağıtımları, haber programları yapmayı düşünüyoruz. Ana sloganımız ‘Sesimiz yankılansın: Haklarımız, hayatlarımız, birbirimiz için 25 Kasım'da sokaktayız.’ Yanı sıra, “Erkek-devlet şiddetine karşı sokaktayız”, “Kadınların direnişi sizden büyük”, “Pandeminin ve krizin mağduru değil hesap soranıyız”, “Mücadeleden vazgeçmiyoruz, birbirimizden güç alıyoruz, erkek şiddetine karşı sokağa çıkıyoruz” sloganlarını da kullanacağız.
KESK’li kadınlar: İş yerlerinde şiddeti açığa çıkarıyoruz
Kadınların erkek-devlet şiddetine karşı taleplerini, sloganlarını ve eylemlerini yansıttığımız 25 Kasım dosyamızda, emek alanında önemli bir mücadele veren KESK’e de uzattık mikrofonumuzu. KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen yanıtladı sorularımızı.
* KESK’li kadınlar olarak her yıl 25 Kasım’da geniş etkinlikler yapıyorsunuz. Bu yıl neler yapacaksınız?
25 Kasım hazırlıklarımızın ilki KESK ve KESK’e üye iş kollarımızın örgütlü olduğu alanlarda, iş yerlerinde kadınların karşı karşıya kaldığı sorunları, maruz kaldığı şiddet biçimlerini açığa çıkaracak, haklarımızın ne olduğu konusunda bilgilendirme içeren anket, broşür ve bildiri çalışmalarımız oluyor. Yine örgütlü olduğumuz illerde kadına yönelik şiddetin nedenlerini çok boyutlu bir şekilde ele alan, çalışma yaşamında kadınların karşı karşıya kaldığı sorunları tartışan ve bunlara yönelik çözüm önerilerinin de konuşulduğu panel, forum gibi organizasyonlar gerçekleştiriyoruz. İkincisi ise kadın platformlarıyla ortak olarak yapılacak eylem ve etkinliklerde kolektif bir şekilde yer almayı kapsıyor.
* Hangi slogan kullanıyorsunuz bu yıl ve hangi talepleri içeriyor çalışmalarınız?
Bu 25 Kasım’da faaliyetlerimizi ‘Yaşamımızı Savunuyoruz’ şiarıyla yürüteceğiz. Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin çok ciddi oranda arttığı, kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının pandemiden istifade tahliye edildiği, koruma altında olan kadınların dahi erkekler tarafından öldürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Buna karşın İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açılıp ortadan kaldırılmak isteniyor. Kadınlar açısından bu bir varoluş mücadelesidir. Emeğimize, kimliğimize ve bedenimize yönelik bütün saldırılara karşı yaşamımızı, doğanın yağma ve talanına, ekolojik yıkıma karşı da bir bütün olarak yaşamı savunacağız.
Tüm kadınları şiddete, sömürüye, kadın ve çocuk düşmanı politikalara karşı yaşamımızı savunmak, eşit ve özgür bir geleceği kurmak, barışı, demokrasiyi ve laikliği kazanmak için birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
İmece Ev İşçileri Sendikası: İşçi statüsü istiyoruz
Şiddetin, kayıt dışı çalıştırılmanın en yoğun yaşandığı emek alanlarından bir de ev işçiliği. 25 Kasım’a giderken ev işçilerinin sorunlarını ve taleplerini öğrenmek için İmece Ev İşçileri Sendikası Başkanı Ayten Kargın ile görüştük. Kargın, özellikle pandemi sırasında ev işçilerine yaşatılan sorunlara dikkat çekerek başlıyor sözlerine. Diyor ki; “Pandemide kısa dönem ödeneği bile alamadı ev işçileri. Çünkü yasada işçi statüsünde değiller. Geçim kaynağından mahrum bırakılmak, parasızlık da bir şiddettir. Ayrıca ev işçileri işverenler tarafından kötü muameleye maruz kalıyor. Güvenliksiz şartlarda çalıştırıldıkları için iş yaparken sakat kalabiliyor ya da cam silerken düşüp hayatlarını kaybedebiliyorlar. Tacize, şiddete uğrayabiliyorlar. O nedenle biz de 25 Kasım’da bu sorunlarımızı dile getirip taleplerimizi ifade etmek istiyoruz. 25 Kasım'da hem sosyal medya üzerinden eylemler yapıp hem de bir basın açıklamasıyla ev işçilerine dayatılan kölelik düzenine karşı çıkacağız. Kadınlarla da ortak mücadeleyi sürdüreceğiz.”
17+ Alevi Kadınlar: Şiddeti Cemevlerinden de atacağız
25 Kasım dosyamızın son bölümünde 17+ Alevi Kadınlar’ın 25 Kasım’a yönelik düşünceleri, çalışmaları ve talepleri yer alıyor. Adını Kırklar Meclisi'ndeki 17 kadından alan 17+ Alevi Kadınlar adına Ceren Ataş yanıtlıyor sorularımızı.
2020’de dünya üzerinde yaşanan pandemi şartları ile ev içi şiddetin daha da artması ve kadınların evlerine kapatılması nedeniyle bu yılki 25 Kasım’ın daha da önem kazandığını söyleyen Ataş, “Mücadelemizi ve direnişimizi her zamanki gibi göstereceğiz” diyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Ataş, şu bilgileri veriyor: “Alevi kadınlarla görüşüyoruz, onların yaşadıklarını dinliyoruz ve doğru bir biçimde aktaracağız. Alevi kadınlar, feministler ve kadın kurumları arasında ilişkiler kurmaya devam ediyoruz. Bu yıl 25 Kasım sloganımız ise ‘Evlerden de Cemevlerinden de erkekliği ve erkek şiddetini atacağız’ olacak. Alevi kadınlar artık susmuyor, erkek şiddetini konuşuyor ve şiddete karşı mücadeleyi yükseltiyor.”
Mirabel Kardeşler’den yükselen isyan dalgası
25 Kasım denildiğinde Mirabel kardeşleri bilmeyen pek az insan vardır. Dominik’te 30 yıl süren diktatörlüğe karşı canları pahasına mücadele veren Patria, Minerva ve Maria Teresa, 25 Kasım 1960’ta tecavüze uğrayıp vahşice katledildikten sonra uçurumdan atıldı. Mirabel Kardeşler’in ölümüne trafik kazası süsü verildi. Herkesin, eşit ve adil bir yaşam sürdürmesi için mücadele başlatan Mirabel kardeşlerin katledildiği 25 Kasım tarihi, 1981 yılında Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresinde, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan edildi. Birleşmiş Milletler (BM) ise aynı kararı 1999 yılında tüm dünyaya ilan etti.