Sigaranın sağlığa zararları kullanım oranını oldukça düşürmüştür. Ancak düşüş erkeklerde kadınlara kıyasla daha çok olmuştur. Genç kullanıcılar arasında ise eşitlik vardır ya da kadınların sayısı daha yüksektir. Kadınlarda sigara bırakma oranı düşük ama bıraktıktan sonra yeniden başlama oranı daha yüksektir
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların emeklerine el konulmasına ve hem doğal hem üretilen zenginliklerden kısıtlı yararlanmasına yol açtı. Bu eşitsizlik nedeniyle kadın ve erkek sofraları besinleri ayrıldı. Kadınlar erkeklerden kalanları çocuklarla paylaşarak yedi yüzyıllarca. Bu eşitsizlik anne ölümlerinin nedenini oluşturan anemi/kansızlığın bir nedenini oluşturdu. Adet dönemi ve doğumda kan kaybetme nedeniyle ortaya çıkan anemi daha sonra besinlerle giderilemedi çünkü etin ve besinin en önemli bölümü erkeklere gidiyordu. Kansızlık ve besin yetersizliği kalp yetmezliği başta olmak üzere pek çok hastalığı tetikler ve kadınları yaşamları boyunca hasta eder. Doğum gibi zorlu işler ya da bir mikrobik hastalıklar da kadınların hayatını sonlandırırdı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yaratan tüm gelenek, alışkanlıklara karşı verdiğimiz mücadelenin toplam sonucu olarak bugün besine ulaşma düzeyimiz daha iyi, dolayısıyla beslenme yetersizliğinden kaynaklanan hastalıklar da azaldı. Ama tütün içmek sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor.
Biz kadınların sigara ve tütün kullanmasının da toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile belirlenmiş bir tarihi var. Tütün kullanımının Amerika’da toplayıcılık dönemine kadar uzandığı arkeologların araştırmalarıyla ortaya çıkarıldı. 1492 de Amerika’nın keşfedilmesiyle Avrupa’ya geldi ve 16.yydan itibaren tüm dünyaya hem kullanımı hem de ekimi yapılarak üretimi yayıldı. Ulaşma zorluğu nedeniyle ilk zamanlarda zengin kesimden erkeklerin kullandığı, üretimi yaygınlaştıkça her sınıftan erkeğin kullandığı sigara ile kadınların kullanması arasına sert yasaklar konmuştu.
Bu yazıyı yazarken William C. Cockerham tarafından yazılmış olan Sağlığın ve Hastalığın Toplumsal Nedenleri kitabından yararlandım. Aşağıdakiler “Toplumsal Cinsiyet” bölümünden aktarılmaktadır. 20.yy. öncesinde de sigara içmek eril bir etkinlikti. Sigara içmek erkekler için toplumsal olarak kabul edilebilirken, kadınlar için kabul edilemezdi. Beyefendilerin hanımefendilerin yanında sigara içmemesi, hanımefendilerin de izin vermemesi beklenmekteydi. Sigara içen az sayıdaki kadın asi, ahlak seviyesi düşük ve hafif meşrep görülmekteydi. Bir kadının sigara içmesi, doğruluk payı olsun ya da olmasın onun cinsel ilişki için müsait olduğuna işaret etmekteydi. Kadının kadınların yanındaki erkeğin sigara içmesine izin vermesi toplumun normlarına göre uygun değildi. Sigara içen kadınlar toplum tarafından 1940lara kadar kınanmıştır. “Saygın” kadınlar sigara içmiyordu, çünkü sigara içmek, nezaketli toplumlarda toplumsal olarak kabul edilemez bir davranış olarak hor görülmekteydi. Dolayısıyla sigara, üst sınıfa mensup çok az kadın tarafından içilmekteydi. Bu kadınlar toplumsal yaptırımlara aldırış etmeyecek kadar özgürdü. Alt sınıflarda ise durum farklıydı. Alt sınıfa mensup kadınların koruması gereken bir toplumsal saygınlığı bulunmadığından büyük bir çoğunluğu sigara içmekteydi. Sigara içmek kadınlara toplumsal olarak yasaklanmıştı.
Bu durum II. Dünya Savaşı’nda orduda görev yapan erkeklerin yerine kadınların sivil işgücüne katılmasıyla değişmiştir. Ev dışında bir yerde iş bulmanın bir sonucu olarak gelen eşitlik ve bağımsızlık duygusu, sigara içen kadın sayısında büyük artışa yol açmıştır. Ancak tütün kullanımının kadınlar tarafından benimsenmesi, yalnızca sigara ile kalmıştır. Zira kadınların puro ve pipo içmesine ve tütün çiğnemesine karşı olan toplumsal normlar hâlâ mevcuttu. Sigara içen kadın sayısı hiçbir zaman sigara içen erkek sayısını geçmemiştir.
Tüm bunların sonucunda kadınların sigara içme oranı erkeklerin oranına yaklaşmış, buna bağlı olarak da kadınlarda tütün kaynaklı hastalıkların görülme oranı ve bu hastalıklardan ölüm oranı da yükselmiştir. 1950’lerde 100.000’de 5.8 olan kadınların akciğer kanserinden ölüm oranı 2007 de 54.5 yükselmiştir. Akciğer kanseri 1961 yılında kadınların ölüm nedenlerinde sekizinci sıradayken 1986’ya gelindiğinde birinci sıraya yükselmiştir.
Sigaranın sağlığa zararları kullanım oranını oldukça düşürmüştür. Ancak düşüş erkeklerde kadınlara kıyasla daha çok olmuştur. Genç kullanıcılar arasında ise eşitlik vardır ya da kadınların sayısı daha yüksektir. Kadınlarda sigara bırakma oranı düşük ama bıraktıktan sonra yeniden başlama oranı daha yüksektir. Yeniden başlamada zayıf olma isteği ve sigara bıraktıktan sonra alınan 4-5 kilo etkili olmaktadır. Birçok toplumda zayıf vücut, çekiciliği, gençliği ve güzelliği simgelemektedir. Bu imge kitle iletişim araçları tarafından ve erkeklerin hem gençlikte hem de yetişkinlikte zayıf vücutlu kadınları tercih etmesiyle kadınlara toplum tarafından dayatılmaktadır. Bazı kadınlar acıktıklarında iştahlarını dizginlemek, ya da akıllarını yemek düşünmekten alıkoymak için sigaraya başvurmaktadır. Böylelikle bazı öğünler sigara içilerek es geçilebilmekte ya da çok az yiyecek tüketip üzerine sigara içmektedirler. Hedeflenen kilo alımını azaltmak ve böylelikle zayıf ve çekici görünmektir.
Sigara içmenin sebebi ister kendine güven ister çekicilik olsun, sigara kullanımı bakımından toplumsal cinsiyetin geçmişte belirleyici bir yapısal değişken olduğu aşikardır. Sigara içmenin kendine güven, özgürlük ve hazla bağdaştırılması 1940’lardan başlayarak pek çok kadının sigara içmesine yol açmıştır. Ancak günümüzde zayıflığın eril normların çekicilik standardı olması sigara içme davranışına yol açmakta, bırakmayı zorlaştırmakta ve yeniden başlamaya yol açmaktadır. Sigara içmek kadınların özgürlük ve güvenini geliştirmeye değil eril beğeninin standart olmasına hizmet etmektedir.
Sigarayı nasıl bırakacağımıza önümüzdeki yazılarda değineceğiz.