Sanatçı, Gulîzar adlı kilamla, 1955 yılında Erivan Radyosu’nda şarkı söyleyen ilk Kürt kadındı. 1965’te Kızıl Meydan’da konserler verdi ve ismi bütün Sovyet coğrafyasına yayıldı. Bu konserlere Egidê Cimo kavalıyla, Karapetê Xaco sesiyle eşlik ederdi
20. yüzyıl genel olarak dünya için birçok alanda yeniliklerin yaşandığı bir dönem oldu. Edebiyat, tiyatro, sinema, radyo ve basın gibi alanlarda gerçekleşen yenilikler ya da ilkler dünyada halklarının imkânları ile paralel bir şekilde yayılıp, gelişirken; Birinci Dünya Savaşı sonrasında dört devlet arasında parçalara bölünen Kürt halkına neredeyse hiçbir kültürel hak tanınmadı.
Kürtler, kültürel çalışmalarını yaşadıkları ülkelerde şahsi çabalarla ve kısıtlı imkânlarla yapmaya çalıştı. Bu şahsi çabalara verilebilecek en bariz örneklerden biri Bedirxan ailesi üyelerinin yaptığı çalışmalardır. İlk Kürtçe Latin alfabesini oluşturarak, Hawar adlı dergiyi bu yeni harflerle, kendi imkânlarıyla çıkaran Celadet Alî Bedirxan, bütün çalışmalarını ya topraklarından uzakta Avrupa’da ya da Suriye’de yaptı.
Savaşlar, katliamlar sonucu 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında birçok Kürt, özellikle de Êzidî Kürtler yurtlarını terk edip, o dönem Çarlık Rusya’sına dahil olan Ermenistan, Gürcistan gibi ülkelere göç etmek zorunda kaldı, buralarda kültürlerini yaşatmaya devam etmişlerdi.
Ekim Devrimi’nden sonra kurulan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti, bünyesinde bulunan bütün halklara kültürel haklar tanımış, hatta desteklemişti. Bu imkânlardan yararlanan Kürtler de birçok alanda ilk olabilecek kültürel çalışmalar yapma imkânı buldu. Modern dünyanın yeni sanat kanalları olan, sinema ve radyo alanında Kürtlerin ilk çalışmalarının birçoğu SSCB topraklarında oldu.
İlk Kürtçe film “Zere” Ermenistan’da çekildi, Kürtçe radyo yayını Erivan Radyosu’nda yapıldı. Yine edebiyat alanında ilk Kürtçe roman “Şivene Kurmanca (Kürt Çoban)”, ilk edebi ve akademik konferanslar, tiyatro vs. SSCB topraklarında gerçekleşti. Böyle bir ortamda Sovyet Kürtleri, ilk kadın dengbêji Sûsika Simo’yu yetiştirerek de dengbêjlik alanında kadınların önünü açmış oldu.
Kafkasya’da (Transkafkasya) yetişen kadın dengbêjlerin ilki olarak kabul edilen Sûsika Simo, 1925 yılında Ermenistan’ın Elegez bölgesinde Ahbaran’a bağlı olan Mîrekê köyünde dünyaya gelir. Sûsika Simo doğduktan kısa bir süre sonra ailesi Gümrü (Leninekan) şehrine göç eder. Burada eğitimini alır ve tıp akademisinde doktorluk üzerine eğitimini tamamlar. Daha sonra yaklaşık dört sene bir hastanede hemşire olarak çalışan Sûsika Simo, bu süreç içinde bir şeylerin eksik olduğunu hissetmiş ve arayış içinde olmuştu. Kilamlara büyük ilgisi olan sanatçı nihayet hastaneden ayrılarak sanat yolculuğuna başlar. O dönemde çok katı geleneklerin olduğu ve özellikle kadınların toplumsal alanda kısıtlandığı Kürt toplumunda bir kadın sanatçı olmak hiç de kolay değildir. Sûsika Simo, bu kısıtlayıcı kurallar ve gerici geleneklerle de savaşarak sanat yolunda ilerler.
Sovyet Rusya, kadın ve erkeğe, eğitime ve tüm sosyal-kültürel haklara eşit erişimi sağlaması, kadınların feodal ve aşiret düzenine karşı güçlenmesini sağlar. Böyle bir ortamda Sûsika Simo gelenek engellerini aşar ve Kafkasya’daki ilk kadın dengbêj oldur. 1946’da Kürt geleneksel kıyafetleriyle ilk defa sahneye çıkar, Kürtçe ve Ermenice şarkılar seslendirir. O dönem için Kürt bir kadının sahneye çıkıp şarkı söylemesi sıra dışı bir şeydi ve Sûsika Simo bu anlamda ilkti.
Gün geçtikçe tanınan ve sanat alanında etkisi büyüyen Sûsika Simo, Ermeni Kulya Neftelyan ile evlenir. Êzidî olan Sûsika Simo’nun inancına göre bir Ermeni ile evlenmesi uygun değildi. Çevresi bu evliliğe karşı çıkar fakat bilgisi ve sanatıyla kendini Kürt toplumuna kabul ettirmeyi başaran Sûsika Simo, bu sorunun da üstesinden gelir.
Sûsik ve eşi Kulya’nın da dahil olduğu bir gösteri grubu, köy köy dolaşıp gösteriler düzenler. Kulya, bu gösterilerde sporcu olarak sahneye çıkarken, Sûsik, ses sanatçısı olarak çıkıyordu ve Ermenice ve Kürtçe şarkılar seslendiriyordu. Eskerê Boyîk “Çanda Kurdên Sovyetê (Sovyet Kürtlerin kültürü)” kitabında, Sûsik ve Kulya’nın bir grupla birlikte kendi köylerine de geldiğini ve Sûsik’ın gür sesiyle insanları kendine hayran bıraktığını söylüyor.
Daha sonra kendi müzik grubunu kuran Sûsika Simo, grubuyla Ermenistan Filarmonisinde yer aldı. Ermenistan Filarmonisinde 12 ulusa ait birim vardı. Her ulus kendi kültürüyle, sanatıyla burada yer alabiliyordu. Kürtler de bu 12 ulustan biriydi.
Sûsika Simo sadece Ermenistan’da değil aynı zamanda Gürcistan ve diğer birçok Sovyet ülkesinde de tanınır. Atalarının ezgileri olan kilamların yanı sıra Kürt halay ve oyunlarını da tüm Kafkasya’ya tanıtır. Kürt müziğine onlarca kilam kazandıran Sûsika Simo, Kürt sanatının ilerlemesinde büyük bir rol oynar.
Sanatçı, Gulîzar adlı kilamla, 1955 yılında Erivan Radyosu’nda şarkı söyleyen ilk Kürt kadındı. 1965’te Kızıl Meydan’da konserler verdi ve ismi bütün Sovyet coğrafyasına yayıldı. Bu konserlere Egidê Cimo kavalıyla, Karapetê Xaco sesiyle eşlik ederdi. Kızıl Meydan’da ilk konseri vermeden önce Wezîrê Êşo, Rîya Teze gazetesinde “Bizim Sûsik” başlıklı bir yazı yazar.
Sûsika Simo çok uzun yaşamadı, fakat geride Kürt sanatına dair büyük bir miras bıraktı. Erivan Radyosu arşivinde çok sayıda kayıtları bulunuyor. Dönemin koşulları nedeniyle hiç kaset çıkaramadı fakat arşivlerde, “Zilfanê, Sînê, lê lê lo min, Peyayî, Lawikê min çû bixurve” gibi birçok kilamı bulunuyor.
Sûsika Simo’nun hiç çocuğu olmadı. Hayatı boyunca sanatla uğraştı. 1977 yılında 52 yaşındayken hayata veda eden sanatçı, hayatının büyük bölümünü geçirdiği Gümrü’de (Leninekan) defnedildi. Arkasında koca bir arşiv ve kadınlara mücadele azmi için cesaret bıraktı.