Newal El Saadawi… Yazıları yasaklandı, hapis cezası aldı. Sürgüne gitti. Ancak hep mücadele etti… "Daha agresif olmayım. Çünkü dünya daha agresif hale geliyor. Adaletsizliklere karşı yüksek sesle konuşan insanlara ihtiyacımız var…"
Dünya kocaman. Dünyanın ötesinde var olan kim bilir kaç dünya, kaç yaşam var. Hepsi bir olasılık ve hayal etmesi güç şeyler. O dünyalarda nasıl bir sistem var, insanlar nasıl yaşıyor, geçimini nasıl sağlıyor ya da nelerle mücadele ediyor bilmiyoruz; ama bu dünyada zulüm kol geziyor. Her bir kıtada vahşet, şiddetin binbir türlüsü ve ölüm var. İktidarların yarattığı savaşlar ve sistemler en çok kadınları ve çocukları hırpalıyor. Evrensel bir düşmanlığa dönüşen bu ataerkil sistem kadınları yok sayıyor, mücadelelerini görmüyor ve kendisinde her hakkı buluyor. Bu bir gün fiziksel bir erkek şiddeti olarak karşımıza çıkıyor, bir gün büyük bir plazada mobbing olarak. Başka bir gün başka bir kıtada 10 yaşında bir çocuk zorla evlendiriliyor, çok başka bir yerde sünnet ediliyor. Başka bir yerde bir kadını katleden erkek yasalar önünde suçsuz görülebiliyor. Bir şairin de dediği gibi; "Burası dünya yahu, burası bu kadar işte."
Ve her zaman bu zulme elinden geldiği kadar karşı çıkan birileri oluyor. Onlardan biriydi Newal El Saadawi. Kahire'nin kuzeyindeki Kafr Tahla'da ailesinin dokuz çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geldi. Daha çok erken yaşlardan itibaren yaşadığı coğrafyanın gelenekleriyle çatışmaya başladı. 10 yaşında zorla evlendirilmek istendiğinde eve gelen insanların karşısına çiğ patlıcan yiyerek çıkıyordu. Saadawi, dişlerinin rengini değiştirerek o gün ailesine karşı başlattığı isyanı 89 yaşında yaşamını yitirene dek sürdürdü.
Hep mücadele etti
Eşitlik ve bağımsızlık mücadelesi hayatının en yegâne parçası oldu. İşini kaybetti, yazıları yasaklandı, hapis cezası aldı. Sürgüne gitti. Ancak hep mücadele etti. Bir anlatımında akademik olarak yetenekli olmasına rağmen neden sadece gaz sobasını yakmayı öğrendiğinde övüldüğünü hiç anlamamıştı. Büyükannesinin "bir erkek çocuk en az 15 kız değerindedir" sözleri ise onu dehşete düşürmüştü. Ayaklarını yere vurarak buna karşı geldiğini yazmıştı.
Bazı coğrafyalarda nasıl biri olduğun, neler yapmak istediğin, yaşamın cinsiyetine bağlıdır. Saadawi, öyle bir coğrafyada büyümüştü. Hindistan'da din bütün yaşam biçimini belirliyordu. Kadınlar sünnet ediliyordu. Saadawi de 6 yaşında kadın sünnetine (FGM) maruz kaldı. The Hidden Face of Eve adlı kitabında, bu acı ve rahatsız edici ritüelde annesi yanında durduğunu söylüyordu. Saadawi, yaşamı boyunca bunun kadınları ezmek ve yok saymak için kullanılan bir araç olduğunu savunmuş ve buna karşı büyük kampanyalar yürütmüştü. Kadın sünneti (FGM) 2008'de Mısır'da yasaklandı ancak, Saadawi bunun yaygın bir şekilde devam ettiğini bağırarak söylemeye devam ediyordu.
Görevden alındı
El Saadawi, 1955'te Kahire Üniversitesi'nden tıp diplomasıyla mezun oldu ve sonunda psikiyatri alanında uzmanlaşarak doktor olarak çalıştı. Mısır hükümeti için Halk Sağlığı Müdürü olmaya devam etti ancak kadın sünneti ve kadınların yaşadığı cinsel şiddete karşı çıkan kurgusal kitabı Women and Sex'i yayınladıktan sonra 1972'de görevden alındı. Hemen ardından birkaç yıl önce kurduğu Health dergisi, 1973 yılında kapatıldı.
Kadınları yazdı
Yine de Saadawi, konuşmaya ve yazmaya devam etti. Tarihler 1975'i gösterdiğinde dünyada büyük yankı uyandıran Sıfır Noktasında Kadın romanını yayınladı. Roman, idam cezası alan bir kadının gerçek hayat hikâyesine dayanıyordu. Bu romanı 1977'de cinsel taciz ve fuhuşa tanık olan bir köy doktoru olarak deneyimlerini belgelediği Havva'nın Gizli Yüzü izledi. Kitap, büyük bir öfke yarattı. Öfke o kadar büyüdü ki, 1981'de El Saadawi üç ay tutuklu kaldı. Yine yılmadı. Bulunduğu her yerde bütün imkânlarını kullanarak kadınları yazmaya devam etti. Hapiste kaçırılan bir seks işçisinin verdiği kaş kalemini kullanarak tuvalet kâğıdına anılarını yazdı.
Parmak sallıyordu
2018 yılında BBC'ye verdiği bir röportajda, "Daha açık olmalıyım, daha agresif olmayım. Çünkü dünya daha agresif hale geliyor. Adaletsizliklere karşı yüksek sesle konuşan insanlara ihtiyacımız var" diyordu. Öfkesi hiç dinmiyordu. Mısır başkanı Sedat, suikast sonucu ölünce El Saadawi serbest bırakılmıştı ancak çalışmaları sansürleniyor ve kitapları yasaklanıyordu. Ölüm tehditlerinin de ardı kesilmiyordu. Radikal İslamcılar onu dini karalamakla, kadınların aklını çelmekle suçluyordu ama Saadawi, onlara karşı parmak sallayarak direniyordu. Yaşadığı coğrafya artık sadece ölümü hissettiriyordu ona ve bu yüzden ABD'ye sürgüne gitmişti. Sesini ve öfkesini bu kez oradan duyurmaya çalışıyordu. Dinin bir kadını kapatmasına kızdığı için makyaj yapıyor, kıyafetlerini değiştiriyordu.
Mısır'a geri döndü
Ama ülkesinden sonsuza dek uzak kalamadı ve 1996 yılında geri döndü. Dönemin Mısır yönetiminde Hüsnü Mübarek vardı. Saadawi, Mübarek'in Mısır'ın demokratik bir ülke olduğunu savunmakta ısrarcı olduğunu söylüyordu. Buna karşı 2004'te ona karşı çıktı ve başkanlığa adaylığını koydu. 2011 yılında Hüsnü Mübarek yönetimine karşı sokaklara dökülenlerle birlikte Tahrir Meydanı’ndaydı.
Yazmaya adanmış bir hayat
Kalemi eline aldığından beri tehlikeli kullandığını söylüyordu Saadawi, "Arapça yazmakla beraber sömürge, kapitalist, ırkçı ve ataerkil kafası olan süper güçleri eleştirdiğim için dünyadaki büyük edebi güçler tarafından umursanmıyorum…" serzenişi her türlü iktidar erkine duyduğu öfkeyi ortaya koyarken, verdiği bir demeçte kendini “Yazmaya adanmış bir hayat” olarak tanımlıyordu. Eserleri 30’un üzerinde farklı dillerde çevrilen ve geçtiğimiz haftalarda 21 Mart günü yaşamını yitiren Newal el- Saadawi, tarihe “meydan okuyan” bir kadın olarak ismini yazdırdı. Eserleri, düşünceleri ve mücadelesi kadın mücadelesine bıraktığı en büyük miras oldu.