Erkeğe rağmen kavramını kullanmak bu noktada çok doğru olacaktır çünkü kadının yaşamı var eden, yaratan, sanata dönüştüren yanını çok iyi bilen erkek bütün bu özelliklere var gücüyle saldırmış ve yakıp yıkıp öldürmekten kaçınmamıştır ancak kadın erkeğe rağmen iyiden, güzelden, güzel olanı sanata dönüştürmekten vazgeçmemiştir
Sanat; kültür ürünlerinin kendisini en rafine haliyle dışa vurduğu bir alan olması itibariyle farklı farklı yorumlanabilir. Sanatla insan kendi duygu ve düşüncelerini biçimlendirir. Kültürün komünal değer ifade edebilmesi için toplumsal yaşamın özgür ve eşitlikçi karakterini esas alarak yapılan her değeri doğru, yararlı ve güzel olması temel kıstastır. Tüm bu özellikler insan yaratımlarının içinde yan yana olur. Bütünlüklü tarzda kültürel ürünlerin değerliliğini ortaya çıkarır. Bilimsellik, etik ve estetik değerlerin bir değeri ifadeye kavuşturması önemlidir. En fazla kültür olmayı başarmış ürünler bu üç temel özelliği en güçlü barındıranlardır. Yararlı ve güzel kavramları daha çok felsefi konulardır lakin burada neye ve kime göre sorusu çok önemlidir. Hangi ölçüleri esas alarak bir değere doğru, yararlı ve güzel diyoruz?
Bu düşünsel yaklaşımdan hareketle, toplumu bitiren ve insanı öldüren araçlar dışındaki hemen hemen tüm araçların yapılması gayesi doğrudur. Bunlar yaşamın gelişmesine ve kolaylaştırılmasına vesile oldukları için yararlıdırlar. Bir değer eğer bu iki ilkeyi bozmuyorsa, yararlılığı kullanıldıkça artıyorsa güzeldir. Güzel olan sanatsaldır. Ancak sanat veya sanatsallık sadece resim , müzik, edebiyat, sinema, tiyatro gibi üretim alanları için geçerli değildir. Bu temeldeki sanata en rafine sanatsallık diyebiliriz. Sanatsallık insanlığın özünde vardır. Çünkü insanın en iyiyi en güzeli bulma, ortaya çıkarma ve yaşama isteği ve amacı vardır. Bunun için her insanın eyleminde bir sanatsal yan bulunmaktadır.
Kültür değerlerinde sanatsallığın ya da felsefede dile getirildiği gibi estetik yanın özgünlüğü, bunu ifade eden yaratımının bir benzerinin olmamasıdır. Yani sanatsallık tümüyle insana özgü bir özelliktir. Kültür değerlerini doğadaki diğer tüm değişimlerden ayıran en temel özellik sanatsallık dediğimiz yandır. İnsan yaşamak için doğada birçok eylemde bulunur. Kendine ait bir hareket ve değişim şekli vardır. Ancak bu insan uğraşlarının hemen hepsinde doğadan ve diğer canlılardan bir etkilenme ve uyarlama da vardır. Örneğin beslenme var olma biçimidir. Savunma da yine böyledir. Barınma yine bir doğa olayı gibi her canlı için elzemdir. Kuşkusuz insan bunları yaparken çok değişik süreçler pratikler ürünler temelinde bunu yapıyor. Ama sanatsallık, bir doğa kanunu gibi her canlının faaliyeti değildir. Örneğin bir şarkıyı bestelemek, renklerin tuvalde resim halini alması, oyuncuların tiyatroda veya sinemada yeni bir karakter yaratıp ona bürünmeleri, edebi bir karakterin yaşam bulması vb. kendiliğinden olmayan, insanlarca yapılan bir eylemdir. Bunun için sanatsal bir dil vardır. Sanatla, insan bir yaşamın sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını kısacası yaşadığı her şeyi dile getirebilir. Sanat duygu ve düşünceleri hem biçimlendirir, hem de insanın yaşadıklarını dışa yansıtır. Sanatın bir özelliği de yaşama dair olan her şeyi kendi konusu olarak görmesi ve değerlendirmesidir. Bu yüzden toplumsal değişim dönüşümlerde sanatın önemi çok büyüktür ve bir çok toplumsal değişime sanatsal üretimler ve onların yaratıcıları sanatçılar öncülük etmiştir.
Sanata önem vermek, güzelliğe önem vermektir, insana önem vermektir. İnsan güzele iyiye layıktır. Güzeli ve iyiyi bulmayı kültür haline getirmiş Kürtler bu yüzden kültür ve sanatı yan yana kullanırlar. Bu, sanata yüklenilen anlamla ilişkilidir. Kültür değerlerinin kimlikleşmesinde bu anlamda Kürt sanatına çok rol düşüyor. Örneğin Kürtlerin birçok şeyi asimile edilip tanınmayacak kadar başkalarına mal edilmiştir. Hikayelerden şarkılarına edebi karakterlerden govende kadar Kürtlerin sembolü olan ve değerlerini oluşturan bu sanatsal yaratımlar sömürgeciler tarafından dilleri, içerikleri değiştirilerek asimile edip kendilerine mal etmişlerdir. Ancak güçlü bir kültür hafızasına ve sanatsal üretime sahip olan Kürtler tüm yasaklamalara ve zorbalıklara rağmen kendi değerlerine ve sanatsal üretimlerine sahip çıkmak için büyük bir direnç göstermektedirler. Bu direnç bügün Kürt kadını şahsında da geçerliliğini korumaktadır . Toplumsal yaşamı komünal temelde başlatan öncü güç olan kadın ve kadın yaratımları sanatsal üretimlerde de başat rol oynamıştır. Kadın kültürü yaratmıştır. Tanrıça kültürü erkeğe rağmen sanatsal gelişimde çok önemli olmuştur. Erkeğe rağmen kavramını kullanmak bu noktada çok doğru olacaktır çünkü kadının yaşamı var eden, yaratan, sanata dönüştüren yanını çok iyi bilen erkek bütün bu özelliklere var gücüyle saldırmış ve yakıp yıkıp öldürmekten kaçınmamıştır ancak kadın erkeğe rağmen iyiden, güzelden, güzel olanı sanata dönüştürmekten vazgeçmemiştir. Geçmişten günümüze bu süreç erkeğe rağmen, sömürgeye rağmen, yasaklamalara rağmen devam etmektedir ve şunu çok iyi biliyoruz ki; toplumsal değişim dönüşümü yine kadınlar iyi ve güzel olanı sanatsal hale getirerek yapacaklardır.