Kürt kadınların güçlü mücadelesi dünyaya etki eden bir niteliğe sahip. TJA'lı kadınların sürekli hedef alınması da baş edilemeyen bu mücadele geleneğine dayanıyor
Duymuşsunuzdur belki, kadına şiddetin protesto edildiği 25 Kasım'ın hemen ertesinde 50 kadın hakkında gözaltı kararı verildi. 29 Kasım günü de evlerine baskın yapılan 21 kadın gözaltına alındı. Ankara merkezli olan bu gözaltı süreci en başından itibaren aşırılıklar ve işkenceler içeren bir süreç oldu. Adeta göze sokuldu, "özellikle böyle yapıyoruz" diye bağırıldı. Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Muş, Ağrı, Antep ve Siirt'ten alınan kadınlar Ankara'ya götürüldü. Uzun saatler süren yol boyunca kadınlara su dahi verilmedi. İşkenceye varan uygulamaların basına yansıması da hiç mi hiç rahatsız etmedi yargıyı. Bilinmesi ve görülmesi gerekiyordu çünkü…
Nihayetinde de yine günlerce süren "ifade işlemleri"nin ardından 13 kadına ev hapsi verildi, 8 kadın da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Gözaltına alınan kadınların hepsi de Tevgera Jinên Azad (TJA), Türkçe ismiyle Özgür Kadın Hareketi çatısı altında mücadele yürüten kadınlardı.
8 tutuklama 13 ev hapsi
Savcılık tarafından “örgüt yöneticiliği” ve “örgüt adına faaliyette bulunmak” iddiasıyla ifadeleri alındıktan sonra mahkemeye sevk edilen Figen Aras, Figen Ekti, Mekiye Ormancı, Didar Çeşme, Bedia Akkaya, Hatice Güngör, Hülya Kınağu ve Gülistan Dehşet tutuklanırken, Yeliz Ayyıldız Kıyak, Hülya Taşar, Zekiye Güler, Sultan Esen, Meral Şimşek, Zeynep Boğa, D.A., Merve Tekin Demirel, Hazal Aras, Aysel Ceylan, Beritan Canyaş, Tamcihan Çelebi ve Hatice Ay, ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.
IŞİD'i protesto suç sayıldı
TJA aktivisti olmanın dahi suç olarak gösterildiği soruşturmada, onlarca absürt ithamda bulunuldu. Kadınlar, 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Kongreya Jinên Azad (KJA) üyesi olmak, birbiriyle telefonda görüşmek, kadın çalışması yürütmek, kadın çalıştayları ve konferanslarına katılmak, evinde TJA’ya ait ajanda bulundurmak, IŞİD'i protesto etmek, bankacılık işlemi yapmamak gibi suçlamalarla tutuklandı. Kobanê Davası’nda çelişkili beyanlarıyla bilinen Ulaş isimli gizlik tanık ile açık tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu, Gül Tanrıverdi ve Sami Baran’ın beyanları da tutuklamalara gerekçe gösterildi.
Hesaplı ve sistematik yönelim
Kuşkusuz bu işkenceli gözaltı ve tutuklamalara TJA'lı kadınlar ilk defa maruz kalmadılar. Hepsinin aynı çatı altında yer alan kadınlar olması da tesadüf değildi. Bu gayet bilinçli, hesaplanmış ve sistematik bir saldırıydı. Hukukta yeri olmayan, adaletle bağdaşmayan bu saldırılarla hedeflenen tam da hem TJA'lı kadınların güçlü ve toplumda karşılık bulan mücadelesini sekteye uğratmak hem Türkiye kadın hareketleriyle olan bağını koparmak hem de tüm kadınlara gözdağı vermekti.
Kesintisiz bir mücadele
Çok uzağa değil, şöyle bir yakın geçmişe göz attığımızda dahi TJA'ya kadar, isimleri değişse de kadınların kesintisiz ve güçlü bir mücadele sürdürdüğünü görebiliriz.
2016'dan önce Demokrat Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) ismiyle mücadele veren kadınlar, Diyarbakır’da yapılan kongre ile örgütlenme modelini yeniledi. DÖKH’ün ismi Kongra Jinen Azad/Özgür Kadın Kongresi (KJA) olarak değiştirilirken, meclisler şeklinde örgütlenme modeli sunan KJA’nın "tüm ezilen kesimlerin ortak mücadele örgütü olacağı” duyuruldu.
2016'ya gelindiğinde ise darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) bahanesiyle aralarında KJA'nın da olduğu 40'tan fazla kadın merkezi kapatıldı.
Darbelere karşı örgütlenme
Bunun üzerine gerçekleştirilen bir "Kadın Buluşması" ile kadınlar Tevgera Jinên Azad (TJA) ismiyle yeni bir örgütlenme hamlesi başlattı. 20 Kasım 2016'da 'Em li Hemberi Darbeyan Tekoşina Xwe Bi Rexistin Dikin' (Darbelere Karşı Mücadelemizi Örgütlüyoruz) şiarıyla düzenlenen buluşmada, TJA'nın özel savaş politikaları başta olmak üzere kadın kırımına, ırkçılığa ve asimilasyona karşı mücadele vereceği ilan edildi.
Özgürlük için sen de ayağa kalk
TJA, kadınlar başta olmak üzere geniş toplumsal kesimlerde karşılık bulan pek çok kampanyaya imza attı. Bu kampanyalardan bazıları şöyle:
* 2017: Diyarbakır’da "Diktatörlüğe hayır" kampanyası.
* 2017: İstanbul’da “Tecrit Kaybedecek, Özgürlük Kazanacak”, Batman’da ise kadına yönelik şiddete dikkat çeken ve 4 ay süren “Kadın Soykırımını Durduracağız, Yaşamı Özgürleştireceğiz” kampanyası.
* 2019: Kadın katliamları, kültürel soykırım, çocuk istismarı ve doğa katliamlarına karşı, 5 bölgede “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk" kampanyası.
* 2020: İmralı'da yürütülen ağır tecridin yanı sıra tacize, tecavüze, siyasi soykırıma ve inançlara yönelik saldırılara karşı dört ay süren “Em xwe diparezin” (Kendimizi savunuyoruz) kampanyası.
* 2021: İstanbul’da “Kadın kırımına, ırkçılığa, savaşa ve tecride karşı özgürlüğe yürüyoruz”, Diyarbakır’da ise "Irkçılığa ve cinsiyetçiliğe êdî bes e (Artık yeter), şimdi kadın özgürlük zamanı" kampanyası.
Kadınlar birlikte güçlü
Elbette TJA'nın verdiği mücadele kampanyalarla sınırlı değil. Türkiye kadın hareketleriyle başta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olmak üzere, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine, erkek-devlet şiddetine karşı batıda yapılan ortak eylemler, Kürt kentlerindeki kadın dernek ve örgütlenmeleriyle aynı minvalde verilen mücadeleyi saymak mümkün. Yanı sıra Kürdistan'da kadın ve çocuklara yönelik özel savaş yöntemleriyle uygulanan üniformalı şiddet, anadilin hedef alınması, ekolojik yıkım, tecrit gibi onlarca saldırı da TJA'nın mücadele ettiği başlıca sorunları oluşturuyor. Şiddete karşı özsavunma için kadınların farkındalığını arttıran etkinlikler yapan, kapı kapı, soksk sokak, köy köy dolaşarak kadınlara ulaşan TJA'nın gücüyle aşık atmak o kadar da kolay değil. Bu kesintisiz ve güçlü mücadele karşısındaki korku da ancak TJA'lı kadınlara "terör" yaftasıyla kelepçe vurmayı mümkün kılabiliyor. Tıpkı TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan'a yapıldığı gibi…
Kürdüz, kadınız, buradayız…
Siyasi parti çalışmalarının yanı sıra birçok gazete ve dergide köşe yazarlığı yapmış bir isim olan Ayşe Gökkan, kadın ölümlerine ilişkin belgesel ve kitap çalışmalarının yanında, namus cinayetlerine ilişkin araştırmalarla da tanınıyor.
Kendi deyimiyle "30 yıl aralıksız kadın mücadelesi" veren Gökkan, tam 83 kez gözaltına alındı, hakkında 215 dava açıldı, 600 kez mahkemelere gitmek zorunda kaldı.
Nusaybin eski Belediye Başkanı da olan TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan'a, 2021 yılında tutuklu yargılandığı davada 2 kez "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası" iddiasıyla toplam 30 yıl hapis cezası verildi. Verilen ceza kadınların tepkileriyle silikleşirken, Gökkan'ın "Kürdüz, kadınız, buradayız" sözleri ise alanlarda mücadele veren kadınların sloganı haline geldi.
Baş eğmeyen irade
TJA'nın hikayesi bitmeyen, sürekli yenilenen, kesintisiz güçlü bir mücadele olarak yükselirken, erkek egemen AKP-MHP rejiminin kadınları hedef alan saldırıları ağır bir acizliğin fotoğrafı olarak karşımızda duruyor. Kürt kentlerinde kadın ve çocuklara uzman çavuş, polis ve korucular eliyle saldıran, zırhlı araçlarıyla katleden, diline, yaşamına, kültürü ve doğasına ipotek koyan rejim, tüm bu ağır tabloya rağmen baş eğdiremiyor, sonuç alamıyor. Erkek-devlet şiddetine itaat etmeyen, özel savaş yöntemlerine yenilmeyen, her türlü asimilasyona karşı diline, kültürüne sahip çıkan ve güçlü bir mücadele yürüten kadınları cezaevine yolllayan rejimin bu çabası, ancak ve ancak acizlikle açıklanabilir.
TJA, iktidar aklını teşhir edip alternatif oluşturdu
İktidarın ve yargının TJA'ya yöneliminin nedenlerini TJA aktivisti sosyolog Neslihan Şedal'a sorduk. Sözlerine Kürt kadın hareketinin, 40 yılı aşkın bir süredir erkek egemen sisteme ve kadın düşmanı politikalarına karşı mücadelesinin her alanda sürdüğünü vurgulayarak başlıyor Şedal. Şöyle devam ediyor: "Özellikle örgütlü kadın mücadelesinin toplumda yarattığı değişim ve dönüşümün sisteme karşı tehdit olarak görülmesi ve aynı zihniyetin yoğun saldırılarına maruz kalmasıyla sonuçlandığı bir gerçek. Fakat bu gerçeğe karşı giderek büyüyen ve örgütlenen Kürt kadın hareketinin geliştirdiği direniş yöntemleri tam da iktidar aklını teşhir eden ve alternatifini oluşturan bir şekilde geliştiriliyor."
Özgür yaşam mücadelesi
İktidar aklının yarattığı her türlü toplumsal soruna, taciz, tecavüz, intihara sürüklenme, göç, savaş, ekolojik yıkımlara, yani her alanda kadın kırımına karşı yürütülen mücadeleye işaret eden Şedal, iktidar sisteminin yerine özgür ve eşit bir yaşamı inşa etme iddası taşıyan Kürt kadın hareketinin, toplumsal refleksi de etkin kılmanın mücadelesini verdiğini ifade ediyor. Şedal, "Sistemin yarattığı krizleri kalıcılaştırmak ve sıradanlaştırmak için yürüttüğü özel savaş politikalarına ve buna bağlı olarak derinleşen tecride, savaş suçlarına karşı TJA'nın yürüttüğü mücadele esasında yaşamı ve toplumsal değerleri korumak içindir. Tam da bu noktada toplumsallaşabilmenin yöntemi olarak kampanyalar düzenliyor. Hem iktidarın saldırılarını sürekli gündemde tutuyor ve hem de bu saldırıları boşa çıkarmanın mücadelesini yürüten bir tarzı esas alıyor" sözlerini kullanıyor.
Erkek zihniyetle savaş
TJA'nın mücadele tarzını belirleyen ilkelerin kadın hareketinin mücadele yöntemlerini de yansıttığını söyleyen Neslihan Şedal, son olarak şu vurguyu yapıyor: "Etik ve estetik ölçülerle yaşamı yeniden anlamlı kılmanın mücadelesi veriliyor. Kapitalist modernite çağında cinsiyetçilik ideolojisinin yarattığı kodların deşifre edilmesi için erkek zihniyetiyle sürekli bir savaş halinde oluyor aynı zamanda."